Yine kampüsteyim, yine kalabalık yine stres… Doktor uzak dur demişti ama ne yapalım mecburum okumaya. Sanatım da tükendi zanaatım da.
Herkes tanıyor beni, ben hiçbirini tanımıyorum. Garip tipler; kaşı açılmış, gözü patlamış, üstü başı paçavra değişik insanlar gelmiş kampüse. Hepsi tanıyor beni ve bakıyorlar yanımdan geçerken. Etrafımdan ayrılmıyorlar. Tek istedikleri onlarla sohbet etmem. Konuşmam gerek, neden orda olduklarını sormak. Ama yapma bunu, kesinlikle HAYIR!
Onların konuşmaya ihtiyacı var bence. Dertli kişiler, sorunlu hepsi. Bazen de benim sorunlarıma çözüm için geliyorlar. Bazen sorun yaratmak için. Ama en sevmediğim olay göz kırpmaları. Selektör yapıyorlar . Doktorum da kabul etmiyor bunu.
Stres anı yine, sokaklardayım. Hızlı bir şekilde kampüse gidiyorum. Bilerek kuytulardan gidiyorum. Normal gözüküyorlar, şöyle bir baksam; bir kere çaktırmadan baksam acaba gerçek insanlar mıdır? Hayır, hayır… Böyle iyiyim. Ama korkularımı yenmem lazım, bakıyorum işte: Gerçeğe benziyorlar. Biraz daha yaklaşayım bari. Yanından geçiyorum, şimdi anlayacağım gerçekliği. İşte yine tanıdık çıktı. Gülümsedi bana, göz kırptı…
Metrodayım. Yanımda ailem var. Karşımda dazlak bir tip oturuyor. Yine üstü başı paçavra. Kızılay’a az kaldı. Bakmamalıyım yüzüne. Ama durduramıyorum kendimi. Baktım yüzüne. Halen bana bakıyor. İlk durakta bindim, son durakta ineceğim. Altı duraktır bana bakıyor, arada sırada etrafına bakıyor. İşte yine beynim buffer-over-flow olayına girdi. Göz kırptı bana. Ben sizin takımınızdan değilim arkadaşım. Neden göz kırpıyorsun bana? Bu bir tür selamlaşma mı? Undergrpund grubu üyesi miyiz biz?
Sizin yüzünüzden okuluma gidemiyorum. Üniversite hayatım mahvoldu. Zaten ilaçlarımın dozu yüksek, kafam almıyor birşey. Ne istiyorsunuz benden? Öleyim mi, intihar etsem hoşuna gider mi? Bırakır mısınız peşimi?
Yeni tanıştığım bir ufaklık var. Ama canımı çok sıkıyor. Hep ters gidiyor bana. Stresli bir günümdeyim yine. Düşünceler cirit atıyor kafamda. Özel bir kişiyim ben, seçilmiş olan. Etrafımdaki dengeyi ayakta tutuyorum sadece düşünerek. Bulunduğum ortam, ilçe benim sayemde düzgün ilerliyor. Kötülüğün bir kısmını ben çekiyorum. İyilik sürüyor ortamda… Her neyse, bu ufaklık artık haddini aştı. O kadar canımı sıktığı yetmezmiş gibi göz kırptı bana. Bir şey diyemedim, çünkü korkuyorum. Ondan korktuğumu bilmesin diye görmezlikten geliyorum… Aradan bir gün geçti, çok sinirliyim. Yolda ufaklığı gördüm. Tam bizim apartmanın önünde. Çektim köşeye, dedim ki: “Sen dün bana göz kırpıyordun, hadi şimdi de kırpsana!!”. Önce anlamadı ne dediğimi. Üç kere tekrar ettim. Sonunda anladı, bu sefer neyi kast ettiğimi anlamadı ve cevap verdi şaşkın bir ifadeyle: “Yok abi, olur mu öyle şey?”. Özür diledi kendince, yapmadığı bir şey için. Bu abinin kafası kırık sanırım
Otobüsteyim, kampüsten Şirinyer’e gidiyorum. En arkaya oturdum her zamanki gibi. Onlarla karşılaşmamak için. Karşımda bir sakallı var. Yine mi siz!!! Neyse bu fazla ilgilenmiyor benimle. Ama hissediyorum. Hareketlerim hızlanıyor. Düşüncelerim artıyor. Bir bakayım şunun yüzüne, ilgisi bana yöneldi mi? Evet bana bakıyor. Kaç durak geçtik saymadım halen bana bakıyor. İnmem lazım çok acil. Ayağa kalktım ve sordum sakallıya: “Neden bakıyorsun?” Cevap yok… Sesimi yükseltmeye başladım ve tekrar soruyorum aynı soruyu. Birden garipsedi beni. Az önce tanıdık gibi bakıyordun, neden böyle oldu birader? Halen şaşkın ve bir şeyleri anlamaya çalışır bir halde bakıyor yüzüme. Ağzını açtı ve şunu dedi: “Tamam, tamam. İn sen hadi burda”. İndim ben de. Zaten inecektim.
İşte şizofreni böyle birşey. En raporlusundan, en reçetelisinden. Özenmeyin, şizofreni güzel hayallerden ibaret değil. Hayal kurmuyorsunuz ki, hepsi gerçek. Kim?? ben mi şizofren?
*********** ne diyorsun ki kardeşim sen, hasta mısın?
Alıntı:
http://www.pisihole.com/2009/11/07/s...-oldun-mu-abi/
***İlk defa farklı bir siteden alıntı yapıyorum. Yanlışım ya da eksiğim varsa moderatörler yardımınızı/uyarılarınızı bekliyorum.
Herkes tanıyor beni, ben hiçbirini tanımıyorum. Garip tipler; kaşı açılmış, gözü patlamış, üstü başı paçavra değişik insanlar gelmiş kampüse. Hepsi tanıyor beni ve bakıyorlar yanımdan geçerken. Etrafımdan ayrılmıyorlar. Tek istedikleri onlarla sohbet etmem. Konuşmam gerek, neden orda olduklarını sormak. Ama yapma bunu, kesinlikle HAYIR!
Onların konuşmaya ihtiyacı var bence. Dertli kişiler, sorunlu hepsi. Bazen de benim sorunlarıma çözüm için geliyorlar. Bazen sorun yaratmak için. Ama en sevmediğim olay göz kırpmaları. Selektör yapıyorlar . Doktorum da kabul etmiyor bunu.
Stres anı yine, sokaklardayım. Hızlı bir şekilde kampüse gidiyorum. Bilerek kuytulardan gidiyorum. Normal gözüküyorlar, şöyle bir baksam; bir kere çaktırmadan baksam acaba gerçek insanlar mıdır? Hayır, hayır… Böyle iyiyim. Ama korkularımı yenmem lazım, bakıyorum işte: Gerçeğe benziyorlar. Biraz daha yaklaşayım bari. Yanından geçiyorum, şimdi anlayacağım gerçekliği. İşte yine tanıdık çıktı. Gülümsedi bana, göz kırptı…
Metrodayım. Yanımda ailem var. Karşımda dazlak bir tip oturuyor. Yine üstü başı paçavra. Kızılay’a az kaldı. Bakmamalıyım yüzüne. Ama durduramıyorum kendimi. Baktım yüzüne. Halen bana bakıyor. İlk durakta bindim, son durakta ineceğim. Altı duraktır bana bakıyor, arada sırada etrafına bakıyor. İşte yine beynim buffer-over-flow olayına girdi. Göz kırptı bana. Ben sizin takımınızdan değilim arkadaşım. Neden göz kırpıyorsun bana? Bu bir tür selamlaşma mı? Undergrpund grubu üyesi miyiz biz?
Sizin yüzünüzden okuluma gidemiyorum. Üniversite hayatım mahvoldu. Zaten ilaçlarımın dozu yüksek, kafam almıyor birşey. Ne istiyorsunuz benden? Öleyim mi, intihar etsem hoşuna gider mi? Bırakır mısınız peşimi?
Yeni tanıştığım bir ufaklık var. Ama canımı çok sıkıyor. Hep ters gidiyor bana. Stresli bir günümdeyim yine. Düşünceler cirit atıyor kafamda. Özel bir kişiyim ben, seçilmiş olan. Etrafımdaki dengeyi ayakta tutuyorum sadece düşünerek. Bulunduğum ortam, ilçe benim sayemde düzgün ilerliyor. Kötülüğün bir kısmını ben çekiyorum. İyilik sürüyor ortamda… Her neyse, bu ufaklık artık haddini aştı. O kadar canımı sıktığı yetmezmiş gibi göz kırptı bana. Bir şey diyemedim, çünkü korkuyorum. Ondan korktuğumu bilmesin diye görmezlikten geliyorum… Aradan bir gün geçti, çok sinirliyim. Yolda ufaklığı gördüm. Tam bizim apartmanın önünde. Çektim köşeye, dedim ki: “Sen dün bana göz kırpıyordun, hadi şimdi de kırpsana!!”. Önce anlamadı ne dediğimi. Üç kere tekrar ettim. Sonunda anladı, bu sefer neyi kast ettiğimi anlamadı ve cevap verdi şaşkın bir ifadeyle: “Yok abi, olur mu öyle şey?”. Özür diledi kendince, yapmadığı bir şey için. Bu abinin kafası kırık sanırım
Otobüsteyim, kampüsten Şirinyer’e gidiyorum. En arkaya oturdum her zamanki gibi. Onlarla karşılaşmamak için. Karşımda bir sakallı var. Yine mi siz!!! Neyse bu fazla ilgilenmiyor benimle. Ama hissediyorum. Hareketlerim hızlanıyor. Düşüncelerim artıyor. Bir bakayım şunun yüzüne, ilgisi bana yöneldi mi? Evet bana bakıyor. Kaç durak geçtik saymadım halen bana bakıyor. İnmem lazım çok acil. Ayağa kalktım ve sordum sakallıya: “Neden bakıyorsun?” Cevap yok… Sesimi yükseltmeye başladım ve tekrar soruyorum aynı soruyu. Birden garipsedi beni. Az önce tanıdık gibi bakıyordun, neden böyle oldu birader? Halen şaşkın ve bir şeyleri anlamaya çalışır bir halde bakıyor yüzüme. Ağzını açtı ve şunu dedi: “Tamam, tamam. İn sen hadi burda”. İndim ben de. Zaten inecektim.
İşte şizofreni böyle birşey. En raporlusundan, en reçetelisinden. Özenmeyin, şizofreni güzel hayallerden ibaret değil. Hayal kurmuyorsunuz ki, hepsi gerçek. Kim?? ben mi şizofren?
*********** ne diyorsun ki kardeşim sen, hasta mısın?
Alıntı:
http://www.pisihole.com/2009/11/07/s...-oldun-mu-abi/
***İlk defa farklı bir siteden alıntı yapıyorum. Yanlışım ya da eksiğim varsa moderatörler yardımınızı/uyarılarınızı bekliyorum.
Yorum