Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Sosyal Fobililerin Toplanma Zamanı

Collapse
X
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Clear All
new posts

  • #46
    Orjinal yazı sahibi: YerGökHayat View Post
    Acil de panik atak geciren bir adabandud gibi herif inim inim inliyor.sanirsin úzerinden tir gecmis.iskence ediyorlar.simdi o insan herkesin icinde o halde olmak ister mi?panik atak veya sf sorunum olmadi ama kimse keyfinden doktor doktor kosmuyor.insanlari tanimadan etmeden.kisilik ozelligi diye atip tutmamak gerek ya da rencide etmeden fikir beyan etmek daha dogru olur.

    Ayrica šu market işi benim de hosuma gitmedi.yani hayatin akisi icinde adimlar atmak daha dogru olur gibime geliyor.yani bile bile geri iade etme.gercekten iade etmek istedigin de durum daha farkli olur.kandirma,senaryo yazip uyma durumu.anlik kararlar da denemen daha etkili olur diye dúsunuyorum.
    yine de caba góstermen cok gúzel.
    Dediğin gibi kimse bu durumda olmak istemez .Market olayini psikiyatristim yap dediği için yapiyorum yani güveniyorum sonuçta ona.Bu arada anlık kararlar daha etkili oluyor biliyorum ama buradaki amaç kendimi sıkıntıya sokmak ve ben kendimi sıkıntıya soktukça bunu aatlatmak gerek boyle de iyileşeceğimi düşünüyorum ve faydasını görüyorum.
    :RpS_thumbsup:

    Yorum


    • #47
      Bu sorunu çocukluğumdan beri yaşamış ve şu an çok büyük oranda aşmış biri olarak tecrübelerimi paylaşmak isterim, kafalarda oluşmuş yalan yanlış bilgilerin önüne geçilmesinde faydalı olur.

      Çocukluğumun bir döneminde Almanya'ya gitmiş olmam ve orada Almanların Türk düşmanlığına bir şekilde maruz kalmam, ülkeme dönüşte beni pasif, aşırı utangaç, korkak, hiç kimseye güvenmeyen, doğru dürüst konuşamayan biri yapmıştı. Bu dediğim orta okul yıllarım. O kadar sessiz ve utangaçtım ki, edebiyet hocam bir gün sınıfta dersteyken şöyle demişti bana: "sıraların üzerine çık, zıpla, bağır; sana istediğin notu vereceğim". Çünkü tahtaya kaldırıldığımda tek kelime edemiyordum herkes bana bakıyor ben utancımdan yere bakıyordum. Bilim dergilerini çok seviyordum ama kitapçıya gittiğimde birkaç kez kapısından geri dönüyor ve en sonunda içeri girip dergiyi korkakça istiyordum adam azarlar gibi bana dergi veriyordu. Konuşurken kimsenin yüzüne bakamıyordum. Doğal olarak kimseye güven vermiyordum. Eve birisi gelse ben hemen bir odaya kaçıyordum. Mahalleden çocukluk arkadaşım vardı. Bir gün bir kız arkadaşla tanıştı, beni de kız arkadaşının kız kardeşiyle tanıştırdı. Onlar buluştukça biz de biraraya gelebiliyorduk. Onlar ayrıldı biz de hiç neden yokken ayrıldık.

      O kadar utangaç ve insanlardan kopuk yaşayınca kendimi bilimsel konulara verdim orta okul ve lise yıllarında. Hayatım bilim oldu. Evren konusunda çok çok ilerlemiştim çünkü hayatı yaşamıyordum ki, arkadaşlarım kızların peşinde koşarken ben sürekli kitaplar okuyup haz duyuyordum. Üniversitede astronomiyi kazanmam benim ilk istediğim şeydi. Bir öğrenci olmak yerine araştırma görevlisi gibi oldum, ulusal kongrelere katıldım, iki ayrı kulüp kurduk orada tonla faaliyetin içine girdim. Geceleri gözlemler, makale yazmalar vb. Ama hep görev adamı oldum, hep mantık çerçevesinde konuşuyordum çevrem bu sayede oluştu, iş duygulara, kişiliğe, eğlenceye gelince kimsenin aklına gelmiyordum doğal olarak.

      Üniversite yıllarımda bir psikoloğa gittim. Benzer bir şey önerdi. Bir giyim dükkanına gitmemi, birkaç kıyafet deneyip hiçbir şey almadan çıkmamı söyledi. Bence markete gidip kasada vazgeçmekten daha mantıklı kıyafet deneyip almamak. Çünkü mağazaya girdiğinizde sizinle birisi ilgileniyor, sizi takip ediyor ve bu sizde baskı oluşturur SF'liyseniz. Hele bir de kıyafetler seçip deneyip deneyip en sonunda almadan çıkmak en zorudur. Çünkü kendinizi değersiz aşağılık gördüğünüz için birinin sizinle ilgilenmesi zaten lütuf, çünkü aslında size göre kimse güvenilir değil, gerçek yüzleri değil, sahte bakışlar bunlar, sahte güleryüz (SF'li böyle düşünür). Siz o sırada borçlusunuz bu ilgiyi haketmek için o kıyafeti almalısınız. Hatta pahalı bile olsa bundan bahsedemezsiniz, sizin fakir olmaya hakkınız olamaz. Ben bu denileni binbir zulüm içinde yaptım ama devamı gelmeyince öyle kaldı, gelişme olmadı.

      Aslında fikir doğru; insanoğlunun hayatınının yüzde 95'ini alışkanlıklar yönetir (duygusal alışkanlıklar, düşünsel alışkanlıklar, davranışsal alışkanlıklar, genetik alışkanlıklar vb.) (Bu konuda meraklı olanlar için: Etkili insanların 7 alışkanlığı/Covey ve Alışkanlıkların gücü/Duhing) Bir şeyi alışkanlık yapabilirseniz yani artık düşünmeden yapıyor olursanız, siz değişirsiniz. Alışkanlıklarınızın değişmesi demek kişiliğinizin değişmesi demektir.

      Karl Marx komünist manifestonun sonuna güzel bir cümle koymuş: "dünyanın bütün işçileri: birleşin! zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz yok" Zaten çekingenliğimizin temelinde bir şeyleri kaybetme korkusu yer almıyor mu? Gururumuz, onurumuz, değerimiz, saygınlığımız (aslında bizim kendimize bu konularda değer vermediğimiz için değil mi ki, başkalarının bunları görmesine ve ezmesine karşı korkumuz ve saklanmamız). Bu korumaya çalıştığımız ama kendimizin bile aslında ne olduğunu bilmediği bu şeyleri sorgulama zamanı gelmedi mi? onur, gurur, saygınlık nedir acaba? yoksa bunlar bize küçüklüğümüzde mi aşılandı aslında bunlar benliğimiz olmayabilir egonun sahtekarlığı olabilir mi? Biz gerçekten kim olduğumuzu çözersek (başkalarına kulaklarımızı tıkayarak) sorunumuzu çözmek için önemli adım atarız. Sonrasında bunu düşünmeden uygulayacak alışkanlıklara dönüştürmek gerekiyor.

      Yorum


      • #48
        sabah 9 da ingilizce sunumum var yine elim ayağım birbrine dolaşıcak Allah yardımcım olsun..

        Yorum


        • #49
          Orjinal yazı sahibi: u2222 View Post
          sabah 9 da ingilizce sunumum var yine elim ayağım birbrine dolaşıcak Allah yardımcım olsun..
          Nasil gecti sunumun

          Yorum


          • #50
            sunumu o gün iptal etti hoca bu cuma olucak, son iki sunumum kaldı 11-12 sunumdan geldik buralara o da geçicek inş..

            Yorum


            • #51
              Şimdiye kadar Okuyan arkadaşlar bir haberim var .Zorlu mücadelemde sona yaklaşmış bulunuyorum.Sosyal Fobi yi %70 yenmiş bulunmaktayım
              Darısı sizin başınıza.Sorularınız varsa cevaplamak için buradayım.
              :RpS_thumbsup:

              Yorum


              • #52
                Orjinal yazı sahibi: modernhippi View Post
                Şimdiye kadar Okuyan arkadaşlar bir haberim var .Zorlu mücadelemde sona yaklaşmış bulunuyorum.Sosyal Fobi yi %70 yenmiş bulunmaktayım
                Darısı sizin başınıza.Sorularınız varsa cevaplamak için buradayım.
                Hangi ilacı kullandın? Sosyal fobine eşlik eden başka bir prıblmşn var mı? Ben de Okb ve sosyal fobi(sosyal anksiyete) var.3. yılımdayım.Lustral en ızun olmakla beraber prozac ve çok kısa paxerada kullandım.Şimdi yine kötü oldum ilaç arayışındayım tabi doktora gidicem bu sadece doktoruma ilacı sormak içşn.

                Yorum


                • #53
                  Orjinal yazı sahibi: modernhippi View Post
                  Şimdiye kadar Okuyan arkadaşlar bir haberim var .Zorlu mücadelemde sona yaklaşmış bulunuyorum.Sosyal Fobi yi %70 yenmiş bulunmaktayım
                  Darısı sizin başınıza.Sorularınız varsa cevaplamak için buradayım.
                  Gözün aydın, geçmiş olsun... Nasıl bir yol izledin bu süreçte? Hep üstüne giderek mi aştın? İlaç kullanıyor musun?

                  Yorum


                  • #54
                    Adige1453 Zedprex 20mg günde sabah 2 doz alıyordum 6 ay devam ettim galiba sonra 20mg kullanmaya başladım ardından 1 şişe prozac şurup içip bıraktım bunların hepsi doktorumun tavsiyesi ile tabiki. aylar boyunca düzenli olarak gittim doktora hiç aksatmadan.OKB bendede var ama aşırı değil .Arkadaşlar nasıl bir yol izledin diye sormuşsunuz en etkili yol : bir seyi yapmak istiyor ama yapmaktan korkuyorsanız beyniniz hemen ''hayır,sen yapamazsın aşağılarlar seni,küçük düşersin'' cümlelerini kurmaya başladığı an o işin içine atılın beyni susturmanızz gerekiyor yoksa durduğunuz yerde o cesaret asla gelmiyor adeta beyni duymazdan gelip konuşmaya başlamalısınız benim yolum bu
                    :RpS_thumbsup:

                    Yorum


                    • #55
                      sinwonderland teşekkür ederim darısı başınıza arkadaşlar
                      :RpS_thumbsup:

                      Yorum


                      • #56
                        Orjinal yazı sahibi: bagurel View Post
                        Bu sorunu çocukluğumdan beri yaşamış ve şu an çok büyük oranda aşmış biri olarak tecrübelerimi paylaşmak isterim, kafalarda oluşmuş yalan yanlış bilgilerin önüne geçilmesinde faydalı olur.

                        Çocukluğumun bir döneminde Almanya'ya gitmiş olmam ve orada Almanların Türk düşmanlığına bir şekilde maruz kalmam, ülkeme dönüşte beni pasif, aşırı utangaç, korkak, hiç kimseye güvenmeyen, doğru dürüst konuşamayan biri yapmıştı. Bu dediğim orta okul yıllarım. O kadar sessiz ve utangaçtım ki, edebiyet hocam bir gün sınıfta dersteyken şöyle demişti bana: "sıraların üzerine çık, zıpla, bağır; sana istediğin notu vereceğim". Çünkü tahtaya kaldırıldığımda tek kelime edemiyordum herkes bana bakıyor ben utancımdan yere bakıyordum. Bilim dergilerini çok seviyordum ama kitapçıya gittiğimde birkaç kez kapısından geri dönüyor ve en sonunda içeri girip dergiyi korkakça istiyordum adam azarlar gibi bana dergi veriyordu. Konuşurken kimsenin yüzüne bakamıyordum. Doğal olarak kimseye güven vermiyordum. Eve birisi gelse ben hemen bir odaya kaçıyordum. Mahalleden çocukluk arkadaşım vardı. Bir gün bir kız arkadaşla tanıştı, beni de kız arkadaşının kız kardeşiyle tanıştırdı. Onlar buluştukça biz de biraraya gelebiliyorduk. Onlar ayrıldı biz de hiç neden yokken ayrıldık.

                        O kadar utangaç ve insanlardan kopuk yaşayınca kendimi bilimsel konulara verdim orta okul ve lise yıllarında. Hayatım bilim oldu. Evren konusunda çok çok ilerlemiştim çünkü hayatı yaşamıyordum ki, arkadaşlarım kızların peşinde koşarken ben sürekli kitaplar okuyup haz duyuyordum. Üniversitede astronomiyi kazanmam benim ilk istediğim şeydi. Bir öğrenci olmak yerine araştırma görevlisi gibi oldum, ulusal kongrelere katıldım, iki ayrı kulüp kurduk orada tonla faaliyetin içine girdim. Geceleri gözlemler, makale yazmalar vb. Ama hep görev adamı oldum, hep mantık çerçevesinde konuşuyordum çevrem bu sayede oluştu, iş duygulara, kişiliğe, eğlenceye gelince kimsenin aklına gelmiyordum doğal olarak.

                        Üniversite yıllarımda bir psikoloğa gittim. Benzer bir şey önerdi. Bir giyim dükkanına gitmemi, birkaç kıyafet deneyip hiçbir şey almadan çıkmamı söyledi. Bence markete gidip kasada vazgeçmekten daha mantıklı kıyafet deneyip almamak. Çünkü mağazaya girdiğinizde sizinle birisi ilgileniyor, sizi takip ediyor ve bu sizde baskı oluşturur SF'liyseniz. Hele bir de kıyafetler seçip deneyip deneyip en sonunda almadan çıkmak en zorudur. Çünkü kendinizi değersiz aşağılık gördüğünüz için birinin sizinle ilgilenmesi zaten lütuf, çünkü aslında size göre kimse güvenilir değil, gerçek yüzleri değil, sahte bakışlar bunlar, sahte güleryüz (SF'li böyle düşünür). Siz o sırada borçlusunuz bu ilgiyi haketmek için o kıyafeti almalısınız. Hatta pahalı bile olsa bundan bahsedemezsiniz, sizin fakir olmaya hakkınız olamaz. Ben bu denileni binbir zulüm içinde yaptım ama devamı gelmeyince öyle kaldı, gelişme olmadı.

                        Aslında fikir doğru; insanoğlunun hayatınının yüzde 95'ini alışkanlıklar yönetir (duygusal alışkanlıklar, düşünsel alışkanlıklar, davranışsal alışkanlıklar, genetik alışkanlıklar vb.) (Bu konuda meraklı olanlar için: Etkili insanların 7 alışkanlığı/Covey ve Alışkanlıkların gücü/Duhing) Bir şeyi alışkanlık yapabilirseniz yani artık düşünmeden yapıyor olursanız, siz değişirsiniz. Alışkanlıklarınızın değişmesi demek kişiliğinizin değişmesi demektir.

                        Karl Marx komünist manifestonun sonuna güzel bir cümle koymuş: "dünyanın bütün işçileri: birleşin! zincirlerinizden başka kaybedecek birşeyiniz yok" Zaten çekingenliğimizin temelinde bir şeyleri kaybetme korkusu yer almıyor mu? Gururumuz, onurumuz, değerimiz, saygınlığımız (aslında bizim kendimize bu konularda değer vermediğimiz için değil mi ki, başkalarının bunları görmesine ve ezmesine karşı korkumuz ve saklanmamız). Bu korumaya çalıştığımız ama kendimizin bile aslında ne olduğunu bilmediği bu şeyleri sorgulama zamanı gelmedi mi? onur, gurur, saygınlık nedir acaba? yoksa bunlar bize küçüklüğümüzde mi aşılandı aslında bunlar benliğimiz olmayabilir egonun sahtekarlığı olabilir mi? Biz gerçekten kim olduğumuzu çözersek (başkalarına kulaklarımızı tıkayarak) sorunumuzu çözmek için önemli adım atarız. Sonrasında bunu düşünmeden uygulayacak alışkanlıklara dönüştürmek gerekiyor.
                        bu yazınızın bana çok faydası olmuştu ve Etkili İnsanların 7 Alışkanlığını okudum.Size çok çok teşekkür ederim.
                        :RpS_thumbsup:

                        Yorum

                        İşleniyor...
                        X