Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Sizce En Kötü Takıntı Çeşidi Hangisi?

Collapse
X
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Clear All
new posts

  • #31
    Orjinal yazı sahibi: sevde_
    1.Dini Takıntılar
    2.Şüphe takıntısı
    3.Cinsel Takıntılar Bence sırasıyla en kötü hayatı zehir eden takıntı bunlardır.
    Saldırganlık takıntısı ne demek bilmiyorum. Hiç duymadım. Devamlı saldırıyormu? Saldırıyorlarmı sanıyor?
    sevdecim saldırganlık takıntısı sadece aklını yitirip etrafındaki sevdiği insanlara zarar verirmiyim korkusu okb liller sürekli takıntı yaptıkları için bu düşünce (saldırganlık takıntısı okb lileri rahatsız ediyor)

    Yorum


    • #32
      Saldırganlık Takıntıları

      Dini Takıntılar

      Metafizik Takıntılar

      Büyüsel Takıntılar

      Temizlik Takıntıları

      benim için zor olanları

      Yorum


      • #33
        Saldırganlık Takıntıları

        Dini Takıntılar

        Metafizik Takıntılar

        Büyüsel Takıntılar

        Temizlik Takıntıları

        benim için zor olanları
        demişki
        inanmıyorum eflin bunların hepsi varmı sende gerçekten.hepsi zaman zaman mı aklına geliyor?metafizik takıntın hangisi merak ettim
        BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI DAHADA GÜÇLENDİRİR

        Yorum


        • #34
          ya bu okb ye girenin de nerdeyse her türlü takıntısı oluyo be :cry:

          Yorum


          • #35
            bozan demişki'

            gecferhan selam kardes bu metefazık mı ne onu anlata bılırmısın bendede var bıraz yasıyorum farkındayım ama sankı bırsey kaybetmısım gıbı ne bılıyım zaman gecıyor ama ben yıne bı bosluktayım gıbı hep aklımda mısler var ruyada degılım bunun farkındayım ama sankı ruyadayım
            değerli kardeşim bu da metafizik takıntı fakat kendini hayatın akışına kaptırdığın zaman bu metafizik takıntılar diğerlerinin tersine geçiyor.valla bende bi şey anlamadım ama böyle.dünya işleri ile uğraşmaya çalış göreceksin kendiliğinden yok olacak.
            BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI DAHADA GÜÇLENDİRİR

            Yorum


            • #36
              Orjinal yazı sahibi: ferhan007
              Saldırganlık Takıntıları

              Dini Takıntılar

              Metafizik Takıntılar

              Büyüsel Takıntılar

              Temizlik Takıntıları

              benim için zor olanları
              demişki
              inanmıyorum eflin bunların hepsi varmı sende gerçekten.hepsi zaman zaman mı aklına geliyor?metafizik takıntın hangisi merak ettim

              ben en çok saldırganlık takıntısından çekmiştim aklımı yitirirme korkusu sevdiğim insanlara zarar verme korkusu mutfağa yaklaşamadığım dönemler olmuştu mesela
              diğerleri geçmiş yıllarda olan şeyler dönem dönem insanların takıntıları değişiyor çünkü m etafizik takıntılar arasında görmediğimiz varlıkları görme korkusu vardı ruh nasıl bir şey altıncı his nedir, gibi 6.cı hissi kuvvetli bir insanım sanırım sıkıntılı olduğum dönemlerde kötü bir şey olacak hissine kapılırdım
              büyüsel takıntılar malum acabalar la dolu sorular gerçek olmadığını biliyorsunuz ama hep bir soru sizi sinir ediyor
              temizlik takıntısı toz görmeye tahmmül edemiyorum ne kadar temizlersen temizle yine çıkıyorlar artık onu da denge de tutuyorum. ellerimi çok yıkarım halen ama bu beni rahatsız etmiyor sürekli vaktimi almıyor
              dini takıntılar konusunda gerekli yazıları okuyup aştım bu düşüncemizin günah olmadığını nefsimizin ve vesvese ürünü olduğunu öğrendim artık yok

              Yorum


              • #37
                Takıntılar
                (Obsesif Kompülsif Bozukluk)

                Takıntı hastalığı bilim literatüründe “Obsesif Kompülsif Bozukluk” olarak adlandırılır. OKB obsesyon ve kompülsiyon kavramlarının birleşmesinden oluşur. Obsesyon kavramının Türkçe karşılığı takıntı veya saplantıdır. Takıntı, istem dışı oluşan, tekrarlayıcı ve rahatsız edici düşünceler, imgeler ve güdülerdir. Kişi istemediği ve düşünmemek için çaba sarf ettiği halde düşünür. Bu düşünce ve güdülerin iradesi dışında oluştuğunun farkındadır.

                Çok sayıda takıntı türü vardır. Birinde sadece bir takıntı varken, bir başkasında birden fazla takıntı görülebilir. Takıntılar zamanla değişebilir; bir takıntının semptomları zamanla yok olurken, yerini başka bir takıntı türü alabilir.

                En Sık Görülen Takıntılar

                1. Temizlik takıntısı

                2. Şüphe takıntısı

                3. Simetri takıntısı

                4. İlgi takıntısı

                5. Nesne takıntısı

                6. Hareket takıntısı

                7. Saldırganlık takıntısı

                8. Sayma takıntısı

                9. Dokunma takıntısı

                10. Okuma takıntısı

                11. Biriktirme takıntısı

                12. Metafizik takıntısı

                13. Cinsellik takıntısı

                14. Ses takıntısı

                15. Bakma takıntısı

                Kompülsiyon ise, takıntılı düşünceden sonra veya saplantılı düşüncenin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için kişinin defalarca yaptığı eylemler, endişeli düşünceleri takip eden ritüel davranışlar veya zihinsel etkinliklerdir. Kompülsiyon teriminin Türkçe karşılığı ise, zorlantıdır. Her obsesyonun bir kompülsiyonu vardır.

                · Temizlik takıntısının zorlantısı, yıkama, dezenfekte etme, nesneler veya diğer kişilere dokunmama ve kendini toplumdan soyutlama olarak ortaya çıkar.

                · Şüphe takıntısının zorlantısı, kontrol etme biçiminde belirir.

                · Simetri takıntısının zorlantısı, eğri duran nesneleri düzeltme, birçok şeyi belli rutinlerde gerçekleştirme olarak kendini gösterir.

                · Hastalık takıntısının zorlantısı, hastane hastane dolaşıp tahliller yaptırma şeklinde ortaya çıkar.

                · İlgi takıntısının zorlantısı, araba plakalarını okuma, kaldırım taşlarını sayma, telefon numaralarını ezberleme olarak ortaya çıkar.

                · Biriktirme takıntısının zorlantısı, bulduğu gerekli gereksiz nesneleri biriktirme, eskimiş eşyalarını biriktirme biçiminde ortaya çıkar.

                · Saldırganlık takıntısının zorlantısı, kendini saldırmayı düşündüğü kişi veya kişilerden uzak tutma olarak ortaya çıkar.

                Hemen hemen her insanın bir veya daha fazla takıntısı vardır. Fakat hastalık düzeyinde olmayabilir. Kişinin takıntısı veya takıntıları yaşamını sınırlandırmayabilir. Takıntı hastalığı, ruhsal hastalıklar içinde üçüncü veya dördüncü sırada yer alır. Daha çok 20–40 yaşları arasında görülür. Fakat çocuklarda da oldukla fazla görülen psikiyatrik bir bozukluktur. Takıntının hastalık sayılmasının önkoşulu, kişinin yaşamını sınırlandırması ve/veya kişinin çevresiyle uyumunu bozmasıdır.

                Temizlik Takıntısı

                Oldukça bilinen ve yaygın bir takıntı çeşididir. Temizlik takıntısı olan birey, devamlı kirlenme korkusuyla veya mikrop bulaşma kaygısıyla yaşar. Mikropların kendisine bulaşıp bulaşmadığını düşünüp durur. Dokunduğu nesnenin üzerinde “ya ölümcül bir mikrop varsa,” diye düşünür ve bu kaygıdan kurtulmak için soluğu lavaboda alır. Ellerini dakikalarca yıkadığı halde içi yine rahat etmez, “ya sabun bu mikrobu yok edemiyorsa,” bu defa ellerini alkolle yıkar. Kaygılı düşünce yine peşini bırakmaz: Ya mikrop içime girdiyse...

                Takıntılı kişi endişe verici düşüncelerden kurtulmak için çabaladıkça yeni yeni kaygılandırıcı düşünceler doğar. Rahatsız edici düşüncelerin ve bu düşüncelerin verdiği sıkıntıdan kurtulmak için yapılan eylemlerin sonu gelmez. Bu sebeple sürekli huzursuzdur.

                Kaygılı birey korku ve endişelerinden kurtulmak için mikrobun bulaşmasını engelleyen abartılı yollara başvurur ve devamlı temizlik yapmakla meşguldür. Banyodan ve lavabodan çıkamaz. Defalarca ellerini sabunlar, yıkar, tekrar sabunlar, tekrar yıkar. Giydiği bir giysiyi yıkamadan bir daha giyemez. Mikrop bulaşır diye başkasıyla öpüşmez, tokalaşmaz, kimsenin kendisiyle temas etmesine müsaade etmez. Çevresindeki nesnelere dokunmamaya gayret eder veya eldivenle dolaşır (kimi olayı daha da abartır; dışarı çıkmaz, bütün zamanını evde geçirir). Paraya iğrenerek dokunur ve parmak uçlarıyla tutarak cüzdanına koyar. Dokunacağı nesnelerin üzerine kâğıt mendil koyar. Her yerde yemek yemez, meyveleri defalarca yıkar, yiyeceklerini kendisi hazırlar. Başkasının kullandığı kaşık, tabak, çatal, bardak vb. eşyaları kullanmaz. Kuaföre giderken kendi tarağını, saç fırçasını, makasını götürür; özel eşyalarına kimseyi dokundurtmaz.

                Kimi hastalarda kan, yağ, kıl, böcek vb. nesnelere karşı tiksinti oluşur. Kişi yemeği yemeden önce dakikalarca yemekte kıl olup olmadığına bakar, yemekte veya yemeğin yakınlarında kıl görürse, o yemeği asla yemez. Sürekli üzerinde, etrafında kıl olup olmadığını kontrol eder. Karşısındaki kişinin omuzlarını dikkatlice süzer, kıl görürse huzursuzlaşır. Saçı olmayanlarla ilişki kurmamaya özen gösterir. Saçından kıl dökülmesin diye saçına tarak vurmaz veya saçını her zaman usturaya vurur.



                Şüphe Takıntısı

                Bu takıntı türü sağlıklı insanların birçoğunda hafif düzeyde görülür. Şüphe takıntısı hastalığı olan kişi, yaptığı bir eylemi yapıp yapmadığından bir türlü emin olamaz. Hatırlamaya çalışır, ama içinde bir ses yapmadığını ve gidip kontrol etmesi gerektiğini söyler. O da içindeki sese kulak verir ve gidip kontrol eder. Boşuna kaygılandığını görüp içi rahat eder ve geri döner. “Ya iyi bakamadıysam” diye yeniden içine bir kurt düşer. Tekrar kontrol eder, yanıldığını anlayarak geri döner ama içindeki şüphe tekrar geri gelir ve huzursuzlaşır. Bir kez daha kontrol eder. Bu durum defalarca tekrarlanır.

                Şüphe takıntısı olan birey, çeşmeleri kapatıp kapatmadığını, lambaları söndürüp söndürmediğini, ütü fişini prizden çekip çekmediğini, kapıyı ve pencereleri iyice kapatıp kapatmadığını defalarca kontrol eder ve buna rağmen içini kemiren şüphelerden kendini alıkoyamaz. Uzun bir süreliğine bir yere gidecekse, saatlerce evden çıkamaz; çünkü her şeyi tekrar tekrar kontrol eder. Gittiği yerde içi yine rahat etmez; “acaba kapıyı iyice kilitledim mi, pencereleri sıkıca kapattım mı, ütü fişini prizden çektim mi, muslukları sıkıca kapattım mı? Ya eve hırsız girmişse, ya yağmur yağıp içeri suyla dolduysa, ya ütüden dolayı evde yangın çıkarsa...” vb. düşünceler yüzünden ya daha yolda, ya gittiği yerde ya da planlanan zamandan önce geri döner. Eve varır varmaz kuşkularının gerçek olmadığını görünce içi rahat eder, derin bir oh çeker.

                Para sayma ile ilgili bir işte çalışan takıntı hastası, parayı defalarca sayar ve saydırır, yine de içinde bir kuşku kalır. Para üstünü veren veznedar/kasiyer, para üstünü tekrar tekrar saydığı halde, “ya para üstünü fazla verdiysem,” diye kaygılanır. Kimi cebindeki parayı eliyle sımsıkı tutar, iki de bir çıkarıp sayar, cebine koyunca, “cebime koyarken ya içinde birkaç banknot düştüyse,” diye düşünerek parayı yeniden çıkarıp sayar. Yazı ve hesap-kitap işiyle uğraşan takıntı hastası, yaptığı hesabı yüzlerce kez kontrol eder, rakamları tek tek sayar. Bu tür hastalar işlerinde gerekli performansı gösteremediklerinden dolayı işlerini kaybetmeyle daha çok karşı karşıya kalırlar. Kimi de bir şeyi defalarca tekrar eder; arkadaşıyla saat sekizde buluşacak olan biri, buluşma saatini defalarca tekrar eder, eve geldiğinde bu defa arkadaşını telefonla arar ve randevu saatini hatırlatır, yine olmaz bir süre sonra tekrar arar ve saati tekrar söyler.

                Şüphe takıntısı olan öğrenci, sınavlarda bazı şeyleri devamlı kontrol etmekten dolayı daha iki soruyu cevaplamadan sınav süresi biter. Üniversite ve işe alınma gibi sınavlara katılan takıntı hastası, sınavda soruların tümünü cevapladığı ve bütün sıralamaları onlarca kez kontrol ettiği halde, sınav sonucu açıklanıncaya kadar içini kemiren yüzlerce düşünce aklından geçer: “Soru kitapçığından doğru cevap şıklarını cevap anahtarına aktarırken mutlaka kaydırma yaptım”, “adım gibi eminim ki, soru kitapçığının türünü yanlış işaretledim,” “şıkları iyice karalamadığım için sıfır alacağım” vb.

                İbadet eden birinde şüphe takıntısı olduğunda günün büyük bir bölümünü abdest almakla ve ibadet etmekle geçirir. Abdest aldıktan sonra aklına ilk şüphe gelir: “Acaba kollarımı yıkadım mı?” Kollarına bakar, ıslak olduğunu görür; ama aklına ikinci şüphe takılır: “İki defa mı, yoksa üç defa mı yıkadım?” biraz düşünür tatmin olmaz yeniden abdest almaya başlar. Ağzına ve burnuna su alırken ve diğer uzuvlarını yıkarken çok dikkatlice sayar, tam abdesti bitirirken yeni bir vesvese yüreğine saplanır. Yüzümü yıkarken ya belirtilen yerlere kadar ıslatmadıysam...” tekrar başa döner. Namazın kılınma vakti biter; ama takıntılının abdesti bitmez ve üstü başı sırılsıklam olur. Kimi abdestinden emin olmak için başkasının kendisini takip etmesini ister. Abdest aldığından emin olduktan sonra namaz kılacağı yere geldiğinde aklına başka bir kuşku gelir: “Acaba yolda abdestim bozuldu mu?”Aynı tekrarlar namaz kılarken devam eder. Aslında İslam dininde bu durumlar için kolaylıklar getirilmiş ve kişinin bu takıntısını kolayca kurtulmasını sağlar.



                Simetri Takıntısı

                Simetri takıntılılar, yaşadıkları ortamlarda her şeyi belli ölçülerde düzenleme gereği duyarlar. Benimsedikleri düzende yapılan değişimleri çabucak fark edip eski haline getirirler. Girdikleri ortamda çeşitli değişiklikler ve düzenlemeler yaparlar. Yerdeki en küçük bir kırıntıyı/çöpü görüp alırlar, kül tabaklarını temizlerler. Bazı kişiler ise, müdahale edemedikleri bazı düzensizlikleri gördükçe ve düşündükçe rahatsız olurlar. Binaların birbirine paralel olmaması, yolların düz olmaması, ağaçların aynı boyda olmaması, arabaların aynı tip ve renkte olmaması vb. durumlar bu kişileri huzursuz eder.

                Simetri takıntısı olan biriyle sorunsuz yaşamak, onun kurallarına uymayı gerektirir. Evde kullanılan nesnelerin belli yerleri vardır ve her şey belli standartlarda düzenlenir. Alınıp kullanılan bir eşya alındığı yere önceki biçimiyle bırakılmalıdır. Havlu askılıktan alınmışsa, tekrar aynı yere ve askı kısmı askıya takılmalıdır, bardaklar tabağa konulurken tam ortalanması gerekir, sofra kurulurken her şey önceden belirlenen yere konulmalıdır, ekmekler tam ortadan kesilmelidir; aksi durumlar gerginliğe yol açabilir.

                Kimileri bir şeyleri düzenlemeye çalışırken saatlerce uğraşmak zorunda kalırlar ve bir türlü istedikleri biçimi veya düzeni oluşturamazlar. Bu nedenle kimisi, aynı düzeni yeniden oluşturamayacağı kaygısıyla hiçbir şeye dokunmamaya karar verir. Tablonun üzerindeki, tozu almaya çalışırken tablo hareket etmediği halde, tablonun kaydığını düşünür. Sonra tablonun karşısına geçer ve uzun uzun tabloya bakar, “biraz sağa kaymış,” diye geçirir içinden. Tabloyu yaklaşık bir mm sola kaydırır ve tekrar tablonun karşısına geçer, “biraz fazla kaydırmışım,” diye düşünür. Bu defa sağa kaydırır. Saatlerce uğraşmasına rağmen tabloyu tam ortalayamadığına inanır. Kimi bu kaygısından kurtulmak için metre kullanarak, duvarın ve tablonun bütün kenarlarını ölçerek, tablonun ortalandığına kanaat getirir; fakat yine de içine bir huzursuzluk girer; çünkü tabloya farklı açılarda baktıdığında eğri görür.



                İlgi Takıntısı

                İlgi takıntısı olan kişi, bir konuya saplanıp kalır ve bütün vaktini takıntılı olduğu alanla ilgili araştırmalar yaparak geçirir. Takıntısıyla ilgili alanda çalışan uzmanlarla görüşür, aynı soruları defalarca sorar. Yakınlarına ve arkadaşlarına aynı bilgileri onlarca kez verir ve her anlatışında aynı heyecanı yaşar.

                İlgi takıntısı çok çeşitli alanlarda görülebilir; kimi otomobillerle ilgili bilgiler toplar, kimi hayvan çeşitleriyle ilgilenir, kimi de spora ilgi duyar.

                İlgi takıntısı spor olanlar, davranışlarıyla kendilerini çok kolay belli ettirirler. Fanatik diye nitelenen kişiler aslında saplantılı kişilerdir; çünkü bu kişiler sporla yatıp sporla kalkarlar. Bizdeki yansıması futboldur. Özellikle önemli maçlarda şiddetli kavgalara yol açar, takıntılı olduğu takım için canı pahasına kavgaya tutuşur. Kimi canından olur, kimi de korkusuzca can alır. Tuttuğu takım yenildiğinde, ya hakemi ya teknik direktörü ya da bir futbolcuyu suçlayarak bildiği bütün küfürleri eder. Biten maçların ardından günlerce konuşur, bir uzman edasıyla yorumlar yapar, teknik adamları eleştirir. Takımının bütün maçlarını izler, varını yoğunu takımı için harcar.

                İlgi takıntısı, at yarışlarında da çok görülür. Takıntılı kişi atlardan başka bir şey düşünmez; servetini at yarışlarına yatırır. Elinde avucunda bir lira kalmadığı ve eşi dostu kendisini terk ettiği halde yine de at yarışlarından vazgeçmez. At yarışı oynamak için hırsızlığı bile göze alan vardır.



                Nesne Takıntısı

                Bazı takıntı hastaları bir veya birçok nesneye gereğinden fazla ilgi duyar. Koleksiyonculuk, elinde sürekli tespihle dolaşmak, uğurlu olduğuna inanılan bazı nesnelerin cepte veya boyunda taşınması, nesne takıntısının hafif bir yansımasıdır. Ancak maddi ve manevi değeri olmayan bazı nesnelere aşırı düzeyde ilgi duyup onları toplamak hastalıktır.

                Annika Eriksson “DN 17.06.1998” koleksiyoncuların belli bir alana nasıl çekildiği süreci üzerinde çalışmalarda bulunmuş. Koleksiyonlar arasında göbeğinin içindeki kirleri biriktirenlerden uçaklardaki kusmuk torbalarını biriktirenlere kadar çok türlüsüne rastlamış (Persson, 2003). Bu tür insanlar, nesne takıntısı olanlardır. Kimi de cebinde veya boynunda bir nesne taşır ve saplantılı bir biçimde o nesneye bağlılık gösterir. O nesnenin olmaması veya kaybolması durumunda bütün yaşamının alt üst olacağına, adeta bütün felaketlerin kendisini bulacağına inanır. Günlerce arayıp durur, geceleri uyuyamaz. Sağlıklı birçok insan da kendilerine şans getirdiklerine inandıkları bazı nesneleri yanlarında bulundururlar; fakat bu nesne kaybolduğunda fazla bir kaygı yaşamazlar.



                Hareket Takıntısı

                Hareket takıntısı olanlar, durmadan bazı hareketleri tekrar ederler. Bu hareketler herhangi bir amaca yönelik değildir; fakat kişi bunları yapma gereği duyar ve hareketleri yapma yönünde büyük bir istekle dolar, yapmadığı zaman huzursuzluk hissine kapılır. Bu takıntı genellikle tikle karıştırılır.

                Parmaklarını durmaksızın çıtlatmak, omzunu kaldırıp indirmek, iki gözünü sıkıca kapatıp açmak, ağzını açıp kapatmak bu takıntı türüne girer. Kimi bedeninin bir bölgesindeki kas grubunu sıkıp bırakır, kimi de parmaklarını veya elinin bir bölümünü ısırır. Dişlerini birbirine vurmaktan veya birbirine sürterek gıcırdatmaktan dolayı ciddi diş problemi yaşayan takıntılılar da görülür.



                Saldırganlık Takıntısı

                Kişi başkasına veya kendisine zarar vereceğinden kuşku duyar. Ansızın kendi iradesini kaybedip karşısındakine saldıracağını düşünür, eğer yüksek bir yerdeyse veya denizin kenarındaysa, iradesini yitirip düşeceğinden korkar ve oradan uzaklaşır. Aslında böyle bir durumun gerçekleşmeyeceğini çok iyi bildiği halde, düşüncelerini kontrol altına alamaz ve yapabileceğini düşündüğü durumlardan uzaklaşır.

                Elinde bıçak olan birinin aklına şöyle bir düşünce doğar: “Elimdeki bıçakla, kendimi kaybedip ansızın birinin boğazını kesersem katil olurum.” Daha sonra bıçaktan uzak durur. Yatağa girerken içini kemiren düşünceler peşini bırakmaz: “Gece yarısı kalkıp eşimi boğabilirim.” Yataktan fırlayıp başka bir odaya geçer ve kapıyı sıkıca kilitler.

                Kişi takıntısından dolayı, zarar görebileceğini veya zarar verebileceğini düşündüğü bütün durumlardan, nesnelerden ve yerlerden uzak yaşamaya çalışır. Buna rağmen içindeki kaygı ve kötü düşüncelerden kurtulamaz. Aslında bu takıntı hastalığına yakalanan kişiler, karıncayı bile incitemezler ve son derece zararsız insanlardır. Kişi kendini suçlu hissedebilir. Bu takıntısı olan bireyler, gayet sorumluluk sahibi ve toplumsal kurallara bağlıdır. Takıntılarından dolayı asla ne kendilerine ne de başkalarına zarar vermezler.



                Sayma Takıntısı

                Takıntılı kişi, bazı şeyleri durmadan sayar, bazılarını da belli sayılarda sayar. Sayma takıntısı, diğer takıntı türleriyle birlikte görülebilir. Temizlik takıntısı olan birinde sayma takıntısı da varsa, banyo yaparken 2,4 veya 6 defa sabunlanma, ellerini 5, 10 veya 15 defa yıkama gereği duyabilir. Hareket ve sayma takıntıları birlikte görülen kişi, parmaklarını belli sayılarda çıtlatır, gözlerini 3,5,7 veya 11 defa açıp kapatır.

                Sayma takıntısı olan kimi hasta, bazı eylemleri belli sayılarda yapmaya öyle alışır ki, o eylemleri farklı yaparsa kötü bir durumla karşılaşacağı hissine kapılır. Dolayısıyla bazı davranışları, ibadet düzeyinde belli sayılarda tekrarlama zorunluluğu duyar.

                Bazı takıntılılar, kaldırım taşlarını, yolda geçen belli renkteki otomobilleri, televizyonda çıkan reklâmları, uzun saçlı kadınları vb. sayarlar. Kimi banyoda, tuvalette ve mutfaktaki fayansları, yerdeki parkeleri, halıdaki desenleri, gömleğindeki çizgileri sürekli saydığı için kaç adet olduğunu bilir, kimi de yürüdüğü yolun kaç adım olduğunu, iş arkadaşlarının kaç farklı giysiye sahip olduklarını bilir.



                Dokunma Takıntısı

                Dokunma takıntısı olan hasta, bir yerlere dokunma gereksinimi duyar. Bazı nesnelere dokunarak, içinden gelen dürtüleri tatmin eder. İçindeki bir ses dokunması gerektiğini söyler. Kimi küçük parmaktan başparmağa kadar sırayla parmaklarını, bedeninin herhangi bir bölgesine veya bir nesneye dokundurur, kimi kapı kolu gibi kavisli nesnelere dokunur, kimi de başını yaslandığı duvara veya oturduğu koltuğun arkalığına sürter.

                Avuç içlerini nesnelerin sivri uçlarına değdirenler olduğu gibi iki eliyle bazı nesneleri sıkanlar da vardır. Kimi hasta, gördüğü her nesneye ve insana bir kere dokunma zorunluluğu duyar; dokunamadığında ise içine bir huzursuzluk girer.



                Okuma Takıntısı

                Okuma takıntılılar, gördükleri bütün yazıları okumaya çalışırlar; sokaktaki tabelaları, televizyondaki, elbiselerdeki yazıları, araba plakalarını vb. okurlar. Kimi bir yazıyı değişik şekillerde, kimi de aynı yazıyı farklı ses tonlarıyla okur; bir kelimeyi önce hecelerine bölerek okur, sonra kelimenin harflerini tek tek okur ya da bir yazıyı birden fazla okur ve her okuyuşta değişik ton ve yüksekliklerde okur.

                Gördüğü her yazıyı tersten okuyanlar olduğu gibi, okuduğu kelimelerdeki harflerle yeni kelimeler türetenlere de rastlanır. Araba plakalarında, telefon numaralarında ve dijital saatlerdeki sayılarda simetrilik veya ardışık, çift ardışık ve tek ardışık sayıları buluncaya kadar ararlar. Örneğin, plakasında 1234, 357, 321 vb. sayıları olan bir araba görmeyinceye kadar gördüğü her arabanın plakasına bakar, saat 12.21, 12.34, 11.11 vb. oluncaya kadar gözünü saatten ayırtmaz.



                Biriktirme Takıntısı

                Biriktirme takıntılı kişiler, her gördüklerini eve taşırlar ve biriktirirler. Eve getirdikleri şeylerin büyük bir kısmı işe yaramaz türdendir; ama bunları toplayan takıntı hastası, bir gün lazım olabileceğini düşünür. Gördüğü nesneleri almadığı zaman içten içe doğru huzursuzlaşır. Biriktirme sonucu evde adım atılacak yer kalmaz ve evi ağır bir koku sarar. Buna rağmen takıntılı kişi, taşıma işinden vazgeçmez ve evini çöp ev haline getirir.

                Bazı takıntılılar ise, dışardan buldukları nesneleri getirmezler; fakat evlerinden dışarıya hiçbir şey atmazlar. Eskimiş elbiseler, kullanılamayan tabaklar, yıpranmış halılar, kırılmış camlar, boş şişeler, tahta parçaları, ambalajlar, poşetler evin her tarafını doldurmuştur. Bu nesnelerin ne maddi ne de manevi değeri yoktur; ama takıntılı kişi bunları atmaya kıyamaz.



                Metafizik Takıntısı

                Metafizik takıntısı olan insanlar, olmadık şeyler düşünürler ve bu nedenle kimi çıldırdığına inanır, kimi de gerçekten var olup olmadığından kuşku duyar. Her şeyi sorgulamaya, her şeye kuşkuyla bakamaya çalışır. Tuhaf sorulara cevaplar bulma peşindedir: Evrenin ötesinde ne var, daha ötesinin ötesinde ne var, ruh nasıldır, ölümden sonra insanın ruhu nereye gider, hayvanların dünyaya bakış açısı nasıldır?

                Kimi sonsuzluğu ve ezelliği düşünmekten günlerce uyuyamaz ve çıldıracak noktaya gelir, kimi görmenin, konuşmanın, hareketlerin nasıl gerçekleştiğini düşünür, kimi de neden bin yıl önce değil de otuz yıl önce doğduğunu sorgular. Takıntılı kişi, sürekli ıstırap içindedir ve asla tatmin olacağı cevaplar bulamaz.



                Cinsellik Takıntısı

                Cinsellik takıntısı olan hastaların aklına, olmadık yerde ve olmadık kişilerle ilgili cinsel düşünceler gelir. Bu düşüncelerden kurtulmak istedikleri halde bir türlü kurtulamazlar. Kimi annesine, kimi kardeşine, kimi de kızına karşı cinsel ilgi duyuyormuş hissine kapılır. Bundan dolayı kişi, kendisinin iğrenç ve sapık biri olduğunu düşünür ve büyük üzüntüler duyar. Kendi kendini lanetler, kendine kötü sözler söyler, başını duvara vurarak kendini cezalandırmaya çalışır.

                Bazı takıntılılar, kendilerini kontrol edemeyip düşüncelerini eyleme geçirebileceklerinden korkarlar. Bundan dolayı, kimi gerçekten sapık olup olmadığını anlamak amacıyla farklı yollara başvururken, kimi de annesinden, kız kardeşinden veya kızından uzaklaştıkça uzaklaşır.

                Cinsellik takıntısı olan dindar kişilerin aklına ibadet esnasında cinsel düşünceler gelir. Takıntılı kişi bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştıkça, yeni yeni düşünceler gelir. Kişi kendini günahkâr olarak görür ve devamlı tövbe eder. Bazı hastalar da takıntılarından dolayı, büyük günahkâr olduklarını ve yaptıkları ibadetin kabul edilemeyeceğini sanarak ibadetten uzaklaşırlar. İslam dininde bu takıntılarından dolayı kişinin günahkâr sayılmayacağı ilkesi vardır. Bazı takıntılılar, ibadetten uzaklaşmak yerine, durumunu bir din uzmana anlatır, takıntılarından ötürü kendisine günah yazılmadığını öğrenince kısa sürede takıntılarından kurtulabilmektedirler.



                Ses Takıntısı

                Takıntılı kişi, içinden gelen güçlü bir dürtüyle kendini bazı sesleri çıkarmaya mecbur eder. Ses takıntısı, görünürde tourette sendromuyla benzerlik gösterir. Tourette sendromunda hasta, kendi kontrolü dışında ve çoğunlukla farkına varmadan bazı sesleri çıkarır, kendini kontrol etmesi güçtür. Ses takıntısı olan kişi, içten gelen güçlü bir güdünün etkisiyle bazı sesleri tekrar eder, istediği zaman kendini kontrol eder; ama bu sesleri çıkarmadığı zaman kendini huzursuz hisseder ve genellikle çıkardığı sesleri belli sayılarda tekrar eder. Tamamen bilinçlidir ve çıkardığı seslerdeki anlamsızlığının farkındadır.

                Ses takıntılı, gırtlaktan garip sesler çıkarır, bazı sözleri tekrar eder; duyduğu kelimelerde uyumluluk veya kafiye arar. Kimi bunları sesli yapar, kimi de içinde söyler. Bazı hastalar, belli ritimleri devamlı mırıldarken, bir kısmı da her cümleden veya her kelimeden önce takıntılı olduğu kelimeyi söyler.

                Ses takıntısı sağlıklı insanlarda da çok görülür; örneğin, bazı insanlar gün boyunca veya birkaç gün süresince aynı şarkı sözlerini tekrarlayıp dururlar, bazıları da bütün konuşmalarında bazı ses ve kelimeleri kullanırlar. Özellikle “yani”, “eeeeee”, “daha sonra”, “sonrasında” vb. sözcük ve sesler yaygın olarak kullanılır. Müstehcen kelimeler kullananlara da sıkla rastlanılır.



                Bakma Takıntısı

                Ahmet, araba bahsi geçtiğinde, hemen konuya atılırdı: “O işe yaramaz, çünkü arka frenleri kampanadır.” Ahmet’e göre en iyi araba arka frenleri disk olanlardı. Her gördüğü arabanın arka tekerleklerine bakardı. Aslında bütün arabaların fren özelliklerini bilirdi; ama bakma takıntısı olduğu için her gördüğü arabanın arka tekerlerine bakma gereği duyardı. Alüminyum alaşımlı jantı olmayan arabaların frenlerini görmek için mutlaka eğilip bakardı.

                İlgisini çeken bazı nesne ve durumlara her insan bakar; ancak bazı kişiler bazı şeylere abartılı olarak bakarlar; kimi bir yere her girdiğinde bir noktaya veya bölgeye bakar; kimi de gördüğü kişi veya nesnenin ortak özelliğine bakar. Bakmazsa kendini rahatsız hisseder, her baktığında bakma kaygısı sadece geçici bir süre yok olur.

                Ayakkabıcılık mesleğini yeni öğrenmeye başlayan çırak her gördüğü insanın ayakkabılarına bakar, kuaförlüğe yeni başlayan kişi rastladığı insanların saçlarını inceler, diş bölümüne yeni giren öğrenci, karşılaştığı insanların dişlerine bakar; fakat bu takıntılı durumlar ve davranış biçimleri geçicidir. Bakma takıntısı olan bireylerin kimisi, göz renklerine bakar, her karşılaştığı insanın gözüne bakması onun için büyük bir önem taşır. Kimi hasta, kulakları inceler, kimi de insanların giydiği gömleklere veya ceketlere dikkatle bakar. Bir kısmı da aynı noktaya tekrar tekrar bakar.



                OKB’nin Beyindeki Etkisi ve Nedenleri

                İnsanın davranış, düşünce, duygu ve güdüleri beyindeki merkezler tarafından yönetilir. Dolayısıyla insanın davranış ve duyguları çeşitli etkenler tarafından değişime uğratıldığı zaman, beyindeki ilgili bölgelerde de farklılıklar oluşur. İnsanın mutluğunda serotonin, coşku durumunda dopamin, heyecan anında adrenalin salgılanışı artar. Depresyon durumunda beyinde bulunan seretonin, dopamin ve noradrenalin hormonlarının işleyişinde düzensizlikler oluşur. OKB bozukluğu oluştuğunda ise, beyindeki seretonin hormonunda düşük salgılanma ve diğer kimyasallarla olan işleyişinde bozukluklar meydana gelir. Bu kimyasal maddeler, beyindeki iletileri bir bölgeden alıp başka bir bölgeye taşır. Kimyasal maddelerdeki olumsuz değişimden veya etkileşimden dolayı mesajlar ya iletilmez ya tekrarlanarak iletilir ya da karıştırılarak farklı iletilir. Örneğin, birey, kapıyı kilitlediğine dair eylemlerini hatırlamaya çalışır; ancak o anın görüntülerini kişinin zihninde canlandıracak veya hatırlamasını sağlayacak bilgiler gelmez. Çünkü ileti kaybolmuştur. Kişi, kapıyı kilitleyip kilitlemediğinden emin olamaz ve tekrar tekrar kontrol etme gereği duyar. Taşıyıcı kimyasallar mesajları karıştırınca, kişi her şeyi belli bir düzene sokma, kızarıncaya kadar ellerini yıkama gereği duyar veya birilerine zarar verme, zarara uğrama vb. endişelere kapılır. İletiler tekrarlandığında ise, kişi bazı sayıları belli bir düzende, bazı sözleri aynı biçimde ve birçok davranışı aynı kalıplarda tekrar etme gereksinimi duyar.

                Depresyon, şizofreni, takıntı gibi ruhsal hastalıklar tümüyle bedensel yani organik değildir. Ruhsal hastalıkların temelinde genetik yatkınlık, kişilik özellikleri ve bebekliğe kadar uzanan çevresel faktörler yatar.

                Çocukluk çağında çıkan takıntı hastalığı vakalarının %25 kadarı streptokok kökenli (Tan, 2004), geri kalanı psikolojik kaynaklıdır. Streptokok, çocuklarda boğaz ağrısına yol açan bir bakteridir. Takıntı hastalığının oluşumunda genetik yatkınlığın katkısı da oldukça fazladır. Ancak takıntı hastalığının nedeni konusunda bilim dünyasında sözbirliği yoktur. Kimi çevreler tamamen organik olduğunu savunurken, kimileri de özellikle psikanalistler psikolojik kaynaklı olduğunu savunurlar.

                Takıntı bozukluğunun oluşumunu etkileyen etmenlerin, bebeklik dönemine kadar dayandığı belirtilmektedir. Özellikle titiz, baskıcı ve kuralcı eğitim yaklaşımının baskın olduğu ortamlarda büyüyen çocuklarda takıntı hastalığına rastlanır. Tuvalet eğitiminin çok sıkı tutulması, yani 1–3 yaş arası süreçte kakasını tutamayan çocuğun anne tarafından şiddet görmesi, cinsel organlarıyla oynayan çocuğa ceza verilmesi OKB’nin nedenleri arasında sayılmaktadır.

                Kimi anne baba aşırı titiz olur; çocuğun bir yerinde küçük bir leke görür görmez, çocuğu azarlayıp üstünü değiştirir, çocuk yemek yerken üstüne dökmemesine, elleriyle yemek yememesine ve yerlere çöp atmamasına özen gösterir. Kimi anne de çocuğun altını değiştirirken iğrendiğini belirten davranışlar sergiler. Bazıları ise, çocuğun evdeki eşyalara dokunmasına veya eşyaların yerlerini değiştirmesine izin vermezler. Titizliği gerektiren böyle durumlar, çocuklarda takıntılar oluşmasına neden olabilmektedir.

                Çocuğu bağımlı kılmak da OKB bozukluğuna yol açabilir. Bazı ailelerde çocuk aşırı derecede bağımlı ve şımarık yetiştirilir. Çocuğun her isteği yerine getirilir ve yaşının gerektirdiği sorumlulukları evdeki bireyler yerine getirir. Örneğin, çocuk dört yaşına geldiği halde soyunup giyinemez. Kimi koruyucu anneler, çocuğun mikrop kapmaması veya başına bir kaza gelmemesi için, çocuğu sokağa salmaz, yaşıtlarıyla bir araya gelmesine izin vermez ve gölge gibi çocuğu takip eder.

                Çocuğun utanca boğulması ve ayıp, günah gibi kavramların gereğinden fazla sunulması, takıntıların oluşmasında etkilidir.

                Tedavi Süreci

                Takıntı hastalarının tedavisinde geçerliliği kanıtlanmış ilaç ve psikoterapi yöntemleri bulunmaktadır. Bu hastalığın tedavisinde genellikle klomipramin tercih edilirken, fluoksetin ve fluvoksaminin de kullanılmaktadır. Bu ilaçlar, serotonin üzerinde etkili olan antidepresanlardır. Psikolojik tedavi olarak psikanaliz, davranışçı ve bilişsel terapiler uygulanılmaktadır.

                Günümüzde ağır ve kalıcı yan etkilere yol açmadan sinir ilacı tedavisi yapmak mümkünse de, ilaçlar takıntı hastalarının %50-70’inde işe yarar. Kalan %30-50’lik grupta ilaçlar, hastayı rahatlatacak seviyede bir düzelme sağlamaz. Davranış terapisi ise, hastaların %80’inde fayda sağlar. Hem ilaç hem de davranışçı psikoterapi birlikte uygulandığında başarı oranı %90’lara kadar ulaşır (Tan, 2004).

                Çok küçük çocuklara, psikoterapi yöntemleri uygulanamayabilir, bu çocuklar için ilaç tedavisi kullanılır. Ayrıca, çocuğun kontrol altına almakta zorlandığı şiddetli obsesyonlar ve zihinsel eylemler için ilaç tedavisi zorunlu hale gelir. Psikoterapi uygulamanın kısıtlı olduğu alanlarda da sadece ilaç tedavisine başvurulabilir.

                OKB tedavisinde davranış terapisi en etkili psikoterapidir. Çocukta hafif düzeyde bulunan ve yeni başlayan takıntılara karşı anne baba önlemler alabilir ve ilerlemesini durdurabilir, dolayısıyla ilaç kullanımı gerekmeyebilir.



                Çetin ÖZBEY, Kırmızı Çocuk Dergisi, 2007 Mart sayısı

                Yorum


                • #38
                  bence eksinlikle zarar vermedir mesela bende en acıtan zarar verme tipime aileme secdiklerime zarar vermişim düşüncesinyeyim bazen anneme aileme sorarım baş kemiğimi yamulttummu cenemi vs....


                  çok zor zarar verme vicdan azabı çektiriyor ve beraberinde çok kompulsife maruz bırakıyor...

                  Yorum


                  • #39
                    bendede aynısı var en kötüsde bunuunla beraber zarar verme korkum var

                    Yorum


                    • #40
                      Şüphe,kontrol
                      Hastalık

                      Yorum


                      • #41
                        bence en kötüsü cinsellik takıntısı.ben 15 yaşında bi kızım ve eşcinsel olma korkum/takıntım var 6 aydır falan.inanın boşluğa düşüyosunuz.ben 2 kez intihara kalkıştım.ve 5 ayda sürekli intiharı düşündüm ki hala da düşünürüm..sürekli aklınızda ben kadınlara ilgi duyuyo muyum, ya kadınlara ilgi duyuyosam ya biseksüelsem ya eşcinselsem diye düşüncelerle dolaşıyosunuz.televizyon izleyemiyosunuz kadınlardan hoşlanmaktan korkuyosunuz çünkü,kadınlara ilgi duymaktan korktuğunuz için dışarı bile çıkamıyosunuz.arkadaşlarınızla görüşemiyosunuz.sürekli ağlıyosunuz.sürekli kafanızı duvara vuruyosunuz.ya da sürekli uyuyosunuz uyuduğunuzda da rüyanıza travestiler ve lezbiyenler giriyo ne büyük şans.hayatınız bu şekilde geçiyo.okul açılcak herkes mutlu sevinçli siz deli gibi üzgün ve endişelisiniz.okulun ilk günü korka korka dualar ede ede giriyosunuz.kadınlara sarılmaktan yüzlerini görmekten bile korkuyosunuz ve aklınızda sürekli cinsellik,kadınlık ve erkeklik var derslerde başka şeylerle uğraşırken bile hep bunu düşünüyosunuz.en azından başka çeşit takıntısı olan insanlar arkadaşlarıyla görüşür,sokağa çıkar,televizyon izler,sinemaya gider kafasını bu şeiklde dağıtabilir.siz kadınlara ilgi duymaktan korktuğunuz için onların olduğu yerlerden de kurtulup eve kapanıyosunuz kafa dağıtamıyosunuz bu şekilde de.ayrıca bunu kimseye de anlatamıyosunuz.en azından en yakın arkadaşınıza benim simetri takıntım var diyebilirsiniz ama ben en yakın arkadaşıma benim eşcinsellik takıntım var dersem bir daha benle görüşmeyi bırakır çünkü.işte böyle birşey...

                        Yorum


                        • #42
                          değerli elma kurdu,
                          yazdıkların çok acıklı ve biliyorum çok zor.yaşın daha çok küçük.ve sanırım ilaç tedavisine başlasan hemen düzeleceksin.ama tedaviye başlamalısın.
                          BENİ ÖLDÜRMEYEN ACI DAHADA GÜÇLENDİRİR

                          Yorum


                          • #43
                            Orjinal yazı sahibi: ferhan007
                            değerli elma kurdu,
                            yazdıkların çok acıklı ve biliyorum çok zor.yaşın daha çok küçük.ve sanırım ilaç tedavisine başlasan hemen düzeleceksin.ama tedaviye başlamalısın.
                            beni anlamanıza inanın çok sevindim.zaten 2 aydır falan lustral ve atarax kullanıyorum.sadece biraz iyileşmemi sağladılar yoksa düşünceler aynen devam ediyo.ağlama,sinir nöbetleri falan da.
                            geçeceğini de düşünmüyorum zaten.ileride evlendiğimde(tabi evlenebilirsem bilemiyorum orasını) bile hep bunu düşünücem.tüm arkadaşlarım evleneceği günün hayalini kurarken ben kadınlara ilgi duymaktan kurtulmaya çalışacağım,erkeklere ilgi duymak için zorlicam kendimi şimdiki gibi.beynimde hep bunun izi olacak.keşke böyle bişey hiç yaşanmasaydı.neyin cezasıysa artık bu...adam da öldürmedim,hırsızlık da yapmadım..

                            Yorum


                            • #44
                              Cinsel takıntı.. Allah düşmanımın başına vermesin, beni de kurtarsın.. Çok zor durumdayım. 3 aydır var. Düşünüyorumda; ne olduki bana böyle oldum ? Daha 90 gün önce sağlıklıydım, mutluydum... Şimdi neden böyle oldu ?

                              Yorum


                              • #45
                                bence de hastalık takıntıları çünkü hastalık takıntısı yüzünden doktor doktor geziniyorum ama hala tatmin olamıyorum.çok kötü

                                Yorum

                                İşleniyor...
                                X