Merhaba arkadaşlar. Bu siteye kayıt olalı daha bir dakika bile olmadı. Kendimden bir psikolojik sorun olduğunun bilincindeydim ve en yakın zamanda bir hafta kadar ötede bir zamanda doktora gideceğim fakat gitmeden önce şöyle psikolojik olaylarla ilgili biraz araştırma yapayım dedim ve kendimde ki bozukluğun okb olduğunu düşündüm düşünüyorum kendi kendime teşhis ne kadar doğrudur bilemem tabi. Öncelikle okuduğum bir yazıyı paylaşayım bu yazıyı başka bir siteden okudum ama bu site kaynaktı zaten burayıda öyle buldum.
okb nin altında yatan temel mekanizmalar
sevgili arkadaşlar,
çoktandır forumda yazı yazmamaktayım.yazmamamın nedeni belkide okb den sıyrılmanın verdiği bir rahatlık olabilir.fakat sorumlu bir insan olarak bilgi ve tecrübelerimi okb li insanlarla paylaşmam gerektiğini düşünüp yazılarıma devam etme kararı aldım.
arkadaşlar bilindiği gibi hepinizin sahip olduğu farklı takıntılar mevcut.bir takıntı listesi hazırlamaya kalksak sonsuza kadar bu listeyi uzatmak mümkün olacaktır.fakat bu sahip olduğumuz çok çeşitli takıntılarımız aslında madalyonun gerçek yüzünü yansıtmamaktır.asıl bu takıntılarımız altında benim bulgularıma göre temel olarak takıntının beslendiği 5 temel neden yatmaktadır.bu etkenler takıntıların yapı taşlarıdır.bu yapı taşlarına tek tek değinmek istiyorum.
1-şüphecilik=biz okb liler genelde her konuya veya nesneye ve olaylara şüpheyle yaklaşırız.ve gerçekliği ispatlanmış değişmeyen gerçeklere karşı bile bazen inanama hissi barındırırız.örneğin allahın varlığını bile kabul ettiğimiz halde ''ya allah yoksa''düşüncesi yada bize deli gibi aşık olan bir sevgilimize bile ''ya beni sevmiyosa''düşüncesi aklımıza takılır durur.bu şüphecilik malesef tedavimizi olumsuz etkileyen bir faktör oluşturur.ister ilaçların yan etkileri konusundaki olumsuz şüphelerimiz yada iğleşememe kaygısı ve iğleşmeye tam olarak inanamama gibi.
2-aşırı kontrol=kontrol genel başarıyı artırmak ve emniyeti sağlamak amaçlı kullanılan ve kulağa hoş gelen bir kelimedir.fakat biz okb lilerin bu kelimeye bakış açımız biraz aşırıya kaçıp kontrol edemeyeceğimizi bile kontrol altında tutmamızı neredeyse beynimiz bize emrediyor.ve sevdiklerimizi o kadar kontrol altında tutmaya çalışırız ki onları boğacak gibi oluruz.
3-mükemmelliyetçilik=mükemmel olmak her insanın istediği bir duygu şüphesiz.fakat biz obsesifler ağaçları görmekten ormanı göremiyecek kadar ayrıntıcı olduğumuz için malesef mükemmellik bize daha çok acı vermekte.düşünün her işimizi tekrar tekrar yapmak temizliği baştan aşağı defalarca yapmak bir kitabı defalarca okumak v.s. bir odayı 5-6 saat tekrar tekrar değiştirip düzene sokmaya çalışmak insana ne kadar acı verir bi düşünün.belkide dışardaki insanların gözünde titiz ve çalışkan olarak tanınırız fakat bizim çektiğimiz acıları onların anlamasınıda bekleyemeyiz.
4-aşırı dürüstlük=dürüstlük şüphesiz her insanın taşıması gereken bir kişilik yapısıdır.fakat biz okb liler bu kavramın çok çok üstüne çıkmaktayız.ve çoğu zaman aldatılmamızın ve sömürülmemizin altında yatan nedende bu bence.şimdi diyeceksiniz ''sahtekar mı olalım' hayır ama kendi çıkarlarımızı da koruyalım.ve bize acı çektiren ve aldatan insanlarıda hoş görmiyelim.aslında birazda egomuzu da doyuma oluşturmak gerekiyor.ve birazda kendimiz için yaşamamız gerekiyor.
5-negatif düşünce akımı=çoğumuz malesef her olay ve nesneye çoğu zaman olumsuz yaklaşırız.örneğin gireceğimiz bir sınıfta sınavı kesin kazanacam görüşünü değilde ''ya kazanamassam görüşünü kendimize yakıştırıp ve gerçektende sınava girip malesef kötü sonuçlarla karşılaşabiliriz.ve bu negatif düşünce akımımımızı pozitif düşünce sisitemi ile değiştirmemiz gerekiyor.
evet arkadaşlar yukardaki saydığım etkenler okb nin aslında altında yatan ve değiştirilmesi gereken dinamiklerdir.biliyorum bu değişim uzun bir süreç gerektirir.ve baya zorlayıcı olabilir. ama biraz gayret ve inançla değiştirilmesi imkansız değildir.kısaca okb nin dirençli ve tam olarak iğleşemez etiketini kazanmasını bu etmenlere bağlamak gerekir.ayrıca bu 5 etkenin oluşturduğu makro güç şüphesiz kaygıdır.
ve kaygıda bu beş etmenin birleşmesiyle oluşur.
unutmayalım ki dünyada değişmeyen tek husus değişkenliktir.
En başta bende buraki tüm özellikler var. Kendimde birşeyler ekleyim. Takıntılıyım,kötü düşünceler kurup sanki gerçekmiş gibi sinirlenmek,üzülmek, sinirsel bozukluklar.
Ayrıca kız arkadaşım var 18 yaşındayız ona olan aşırı düşkünlüğümle (ilk aşkım çok seviyorum) onu sıkıyorum sadece bu değil onu çok düşünmek birşey olmasın diye herşeyden sakınmak aman şöyle yapma aman böyle yapma şöyleydi böyleydi yine sıkıyorum tamam bu aşırı bağlılığın getirdiği birşey ama bunda bir etkende hep olumsuz düşünmekten dolayı olan bir durum var. Hep kötü düşünüyorum hiç pozitif olamıyorum. Bir şey olacaksa yapılacaksa ya şöyle kötü olursa ya böyle olursa falan falan yine sıkıyorum. Misal vereyim düğünemi gidecek aman dikkat et kalabalık ortam ne olacağı bilinmez aman yolda yürürken etrafındakilere dikkat et falan. Bunda etrafımda çok olumsuz olayla karşılaşmam ve küçükken dedem yüzünden babamdan gelen baskı çok çok fazla olmasada dayakta karamsarlığa ittiğini düşünüyorum. Bunun dışında hani hiç önemi olmayan bir insan bile gelip bana laf dese takarım kafaya üzülürüm. Daha vardır eminim birçok şey ama şimdilik bunlar geldi aklıma.
okb nin altında yatan temel mekanizmalar
sevgili arkadaşlar,
çoktandır forumda yazı yazmamaktayım.yazmamamın nedeni belkide okb den sıyrılmanın verdiği bir rahatlık olabilir.fakat sorumlu bir insan olarak bilgi ve tecrübelerimi okb li insanlarla paylaşmam gerektiğini düşünüp yazılarıma devam etme kararı aldım.
arkadaşlar bilindiği gibi hepinizin sahip olduğu farklı takıntılar mevcut.bir takıntı listesi hazırlamaya kalksak sonsuza kadar bu listeyi uzatmak mümkün olacaktır.fakat bu sahip olduğumuz çok çeşitli takıntılarımız aslında madalyonun gerçek yüzünü yansıtmamaktır.asıl bu takıntılarımız altında benim bulgularıma göre temel olarak takıntının beslendiği 5 temel neden yatmaktadır.bu etkenler takıntıların yapı taşlarıdır.bu yapı taşlarına tek tek değinmek istiyorum.
1-şüphecilik=biz okb liler genelde her konuya veya nesneye ve olaylara şüpheyle yaklaşırız.ve gerçekliği ispatlanmış değişmeyen gerçeklere karşı bile bazen inanama hissi barındırırız.örneğin allahın varlığını bile kabul ettiğimiz halde ''ya allah yoksa''düşüncesi yada bize deli gibi aşık olan bir sevgilimize bile ''ya beni sevmiyosa''düşüncesi aklımıza takılır durur.bu şüphecilik malesef tedavimizi olumsuz etkileyen bir faktör oluşturur.ister ilaçların yan etkileri konusundaki olumsuz şüphelerimiz yada iğleşememe kaygısı ve iğleşmeye tam olarak inanamama gibi.
2-aşırı kontrol=kontrol genel başarıyı artırmak ve emniyeti sağlamak amaçlı kullanılan ve kulağa hoş gelen bir kelimedir.fakat biz okb lilerin bu kelimeye bakış açımız biraz aşırıya kaçıp kontrol edemeyeceğimizi bile kontrol altında tutmamızı neredeyse beynimiz bize emrediyor.ve sevdiklerimizi o kadar kontrol altında tutmaya çalışırız ki onları boğacak gibi oluruz.
3-mükemmelliyetçilik=mükemmel olmak her insanın istediği bir duygu şüphesiz.fakat biz obsesifler ağaçları görmekten ormanı göremiyecek kadar ayrıntıcı olduğumuz için malesef mükemmellik bize daha çok acı vermekte.düşünün her işimizi tekrar tekrar yapmak temizliği baştan aşağı defalarca yapmak bir kitabı defalarca okumak v.s. bir odayı 5-6 saat tekrar tekrar değiştirip düzene sokmaya çalışmak insana ne kadar acı verir bi düşünün.belkide dışardaki insanların gözünde titiz ve çalışkan olarak tanınırız fakat bizim çektiğimiz acıları onların anlamasınıda bekleyemeyiz.
4-aşırı dürüstlük=dürüstlük şüphesiz her insanın taşıması gereken bir kişilik yapısıdır.fakat biz okb liler bu kavramın çok çok üstüne çıkmaktayız.ve çoğu zaman aldatılmamızın ve sömürülmemizin altında yatan nedende bu bence.şimdi diyeceksiniz ''sahtekar mı olalım' hayır ama kendi çıkarlarımızı da koruyalım.ve bize acı çektiren ve aldatan insanlarıda hoş görmiyelim.aslında birazda egomuzu da doyuma oluşturmak gerekiyor.ve birazda kendimiz için yaşamamız gerekiyor.
5-negatif düşünce akımı=çoğumuz malesef her olay ve nesneye çoğu zaman olumsuz yaklaşırız.örneğin gireceğimiz bir sınıfta sınavı kesin kazanacam görüşünü değilde ''ya kazanamassam görüşünü kendimize yakıştırıp ve gerçektende sınava girip malesef kötü sonuçlarla karşılaşabiliriz.ve bu negatif düşünce akımımımızı pozitif düşünce sisitemi ile değiştirmemiz gerekiyor.
evet arkadaşlar yukardaki saydığım etkenler okb nin aslında altında yatan ve değiştirilmesi gereken dinamiklerdir.biliyorum bu değişim uzun bir süreç gerektirir.ve baya zorlayıcı olabilir. ama biraz gayret ve inançla değiştirilmesi imkansız değildir.kısaca okb nin dirençli ve tam olarak iğleşemez etiketini kazanmasını bu etmenlere bağlamak gerekir.ayrıca bu 5 etkenin oluşturduğu makro güç şüphesiz kaygıdır.
ve kaygıda bu beş etmenin birleşmesiyle oluşur.
unutmayalım ki dünyada değişmeyen tek husus değişkenliktir.
En başta bende buraki tüm özellikler var. Kendimde birşeyler ekleyim. Takıntılıyım,kötü düşünceler kurup sanki gerçekmiş gibi sinirlenmek,üzülmek, sinirsel bozukluklar.
Ayrıca kız arkadaşım var 18 yaşındayız ona olan aşırı düşkünlüğümle (ilk aşkım çok seviyorum) onu sıkıyorum sadece bu değil onu çok düşünmek birşey olmasın diye herşeyden sakınmak aman şöyle yapma aman böyle yapma şöyleydi böyleydi yine sıkıyorum tamam bu aşırı bağlılığın getirdiği birşey ama bunda bir etkende hep olumsuz düşünmekten dolayı olan bir durum var. Hep kötü düşünüyorum hiç pozitif olamıyorum. Bir şey olacaksa yapılacaksa ya şöyle kötü olursa ya böyle olursa falan falan yine sıkıyorum. Misal vereyim düğünemi gidecek aman dikkat et kalabalık ortam ne olacağı bilinmez aman yolda yürürken etrafındakilere dikkat et falan. Bunda etrafımda çok olumsuz olayla karşılaşmam ve küçükken dedem yüzünden babamdan gelen baskı çok çok fazla olmasada dayakta karamsarlığa ittiğini düşünüyorum. Bunun dışında hani hiç önemi olmayan bir insan bile gelip bana laf dese takarım kafaya üzülürüm. Daha vardır eminim birçok şey ama şimdilik bunlar geldi aklıma.