Merhaba arkadaşlar. 34 yaşında erkeğim. İçinden çıkamadığım bir labirentte gibiyim. Ya da bir çemberin içinde kendimi kovalıyorum, kendim de beni. Bir türlü çıkış yolu bulamadım. Yaşadığım şeyleri kısaca anlatmaya çalışıcam. Çocukluk yıllarımla başlayayım. Benim hayatımın kabusu babamdır. Uzun uzun yazmayacağım. Madde madde yazıyorum.
-Dövme
-Sevmeme
-İlgisizlik
-Başkalarının çocuklarını benden üstün görmesi
-Sürekli bağırması, şefkat göstermemesi
-Arkadaşlarımla oyun oynamama izin vermemesi sokağa salmaması (köyde büyüdüm)
Ortaokul ve lise yıllarımda
-Arkadaş edinmeme izin vermemesi
-Arkadaşlarımın ve onların babalarının yanında beni aşağılaması
-Okuyup çalışmadığım için beni masraf kapısı olarak görmesi
-Konuşturmaması, sürekli susta durdurması, sadece onun dediklerini onaylatması
-Giyimime, saçıma, heveslerime kısaca mutlu olacağım herşeye karışması
-Tatlı sözle nasihat yerine sürekli hakareti seçmesi
-Aşağılaması ve sürekli emsallerimle kıyaslaması
-Özgüven kazandıracak hiç bir davranışta bulunmaması ve kişiliğimi daha da ezmesi
-Dövmesi
Üniversite yıllarımda
-Okul için harcadığı paraları sürekli yüzüme vurması
-Beni masraf kapısı olarak görmesi
-Giyimime kuşamıma saçıma sakalıma karışması
-İsteklerimi ve heveslerimi hiçe sayması
-Hakaret etmesi, başkalarının yanında aşağılaması
-Emsallerimle kıyaslaması
-İnsanların yanında beni aşağılaması
Yukarıda saydığım maddeler içinde bir sürü olay var. Ve bu olaylar bende telafisi olmayan yaralar açtı. Mesela ortaokula giderken saçımı ortadan ayırıyorum diye bayram sabahı sofrada bana yumruk atmıştı. İlkokula başladığım gün beni okulda bırakacağında yalnız kalmaktan korkup dizlerine sarılmıştım. Beni alıp eve götürüp bir güzel tokatlamıştı. Onu öğretmene mahcup etmişim. Sürekli ezerek döverek susturarak büyüttü. Yaptığı baskı hayatımın tüm alanına yansıdı. Öğretmen ayağa kaldırdığında bildiğim şeyi söyleyemezdim. Sürekli ezilen, duygu ve düşünceleri gelişmeyen bir insanın özgüveni de oluşmuyor. Çalışma hayatına gireli yıllar oldu, daha iki yıl öncesine kadar toplantılarda fikirlerimi söyleyemezdim. Baba korkusu, okulda öğretmen korkusuna, askerde komutan korkusuna, iş yerinde müdür korkusuna dönüştü. Ortamlarda hep sessiz kaldım. Hep en gerideki adam oldum. En son çağırılacak kişi oldum. Kalabalık yerlerden kaçar oldum. İnsanlar arasına çıkmaktan çekinir oldum. Arkadaş ortamı içindeki en pasif kişi oldum. Gönlümce bişey yapamadım, yaşayamadım. Hayatıma kimseyi alamadım. Hep yalnızlık çektim. Hep çekindim, hep utandım. İçime kapandım. Üniversite yıllarında da dini bir camianın içine girdim. İçime zaten kapanmışken daha da kapandım. Yıllarca o camianın da baskısını yaşadım. Kız arkadaşım olmadı. Zamanla kendimi kötü hissettim ve neredeyse cinsel tercih değiştirme noktasına geldim. Ailemin beni baskı altında büyütmesi beni içinde bulunduğum camianın baskısına da açık hale getirdi. Ona abi buna hoca derken her türlü ödünü verdim. Resmen onların hayatlarını yaşadım. Aşık olmak sevmek onlara göre ayıptı günahtı. Buna bile karışıyorlardı. Dedim ya onların hayatını yaşadım kendimi unuttum. Kendime geldiğimde ise yaşım 32 olmuştu. son iki yıldır biraz kendime yönelmeye başladım. Bazılarını hayatımdan çıkardım ama hala çevremdeler. Tayin olamıyorum. Şehir değiştiremiyorum. Evlenmek istiyorum ama kimseyi sevemiyorum. İçimde aşamadığım bir öfke var. Beni ezen, beni hiçe sayan, bana saygı göstermeyen herkese karşı içimde bitmez bir kin var. Bu kin içimdeyken kimseye sevgi besleyemiyorum. Ailemden ayrı şehirde yaşıyor olmama rağmen içimde beni tutan bişeyler var. Halen daha rahat hareket edemiyorum. Ortamlara giremiyorum. Arkadaşlık kurmakta zorlanıyorum. Sürekli düşünceliyim. Neden konuşmuyorsun dediklerinde insanlara izahat yapamıyorum. Bir yandan inançlı biri olarak yaşamak istiyorum ama bir yandan da hiç mutlu olamıyorum. Evlilikten korkuyorum. Daha önce platonik aşklar yaşadım onlar da bende çok yara açtı. Şimdi sevemiyorum. Üniversite yıllarından beri bende bişey oluştu. Kalabalık ortamlarda veya karşımda benden konumca yada yaşça yüksek biri varsa konuşurken gözlerine bakamıyorum, çay yada su içemiyorum, başım titriyor hakim olamıyorum, geriliyorum. Yaptığım şeylerde hep suç varmış gibi hissettim yıllarca. Öyle hissettirildim. Bazen durup dururken ağlamak istiyorum. Bazen işe giderken otobüste bile ağlamaklı oluyorum. Evlenmek istiyorum ama düğün yapmaya korkuyorum. İnsanların karşısına çıkmaya korkuyorum. Yaşadıklarım aklıma geldikçe daha da karamsarlaşıyorum. Bunalıyorum ağlamaklı oluyorum. Bazen ağlıyorum. İçimde fırtınalar kopuyor. Düşündükçe içim kabarıyor taşıyor sanki. Bana "aşk yok sevgi yok" diyenler şimdi evlendi aşkım canım cicim diyor eşine. Ama ben hala onların bende bıraktığı izleri silmekle meşgulüm. Napıcam ben. Nasıl aşıcam bunu. Hep böylemi gidecek? Bu aralar yine kötüleştim.
-Dövme
-Sevmeme
-İlgisizlik
-Başkalarının çocuklarını benden üstün görmesi
-Sürekli bağırması, şefkat göstermemesi
-Arkadaşlarımla oyun oynamama izin vermemesi sokağa salmaması (köyde büyüdüm)
Ortaokul ve lise yıllarımda
-Arkadaş edinmeme izin vermemesi
-Arkadaşlarımın ve onların babalarının yanında beni aşağılaması
-Okuyup çalışmadığım için beni masraf kapısı olarak görmesi
-Konuşturmaması, sürekli susta durdurması, sadece onun dediklerini onaylatması
-Giyimime, saçıma, heveslerime kısaca mutlu olacağım herşeye karışması
-Tatlı sözle nasihat yerine sürekli hakareti seçmesi
-Aşağılaması ve sürekli emsallerimle kıyaslaması
-Özgüven kazandıracak hiç bir davranışta bulunmaması ve kişiliğimi daha da ezmesi
-Dövmesi
Üniversite yıllarımda
-Okul için harcadığı paraları sürekli yüzüme vurması
-Beni masraf kapısı olarak görmesi
-Giyimime kuşamıma saçıma sakalıma karışması
-İsteklerimi ve heveslerimi hiçe sayması
-Hakaret etmesi, başkalarının yanında aşağılaması
-Emsallerimle kıyaslaması
-İnsanların yanında beni aşağılaması
Yukarıda saydığım maddeler içinde bir sürü olay var. Ve bu olaylar bende telafisi olmayan yaralar açtı. Mesela ortaokula giderken saçımı ortadan ayırıyorum diye bayram sabahı sofrada bana yumruk atmıştı. İlkokula başladığım gün beni okulda bırakacağında yalnız kalmaktan korkup dizlerine sarılmıştım. Beni alıp eve götürüp bir güzel tokatlamıştı. Onu öğretmene mahcup etmişim. Sürekli ezerek döverek susturarak büyüttü. Yaptığı baskı hayatımın tüm alanına yansıdı. Öğretmen ayağa kaldırdığında bildiğim şeyi söyleyemezdim. Sürekli ezilen, duygu ve düşünceleri gelişmeyen bir insanın özgüveni de oluşmuyor. Çalışma hayatına gireli yıllar oldu, daha iki yıl öncesine kadar toplantılarda fikirlerimi söyleyemezdim. Baba korkusu, okulda öğretmen korkusuna, askerde komutan korkusuna, iş yerinde müdür korkusuna dönüştü. Ortamlarda hep sessiz kaldım. Hep en gerideki adam oldum. En son çağırılacak kişi oldum. Kalabalık yerlerden kaçar oldum. İnsanlar arasına çıkmaktan çekinir oldum. Arkadaş ortamı içindeki en pasif kişi oldum. Gönlümce bişey yapamadım, yaşayamadım. Hayatıma kimseyi alamadım. Hep yalnızlık çektim. Hep çekindim, hep utandım. İçime kapandım. Üniversite yıllarında da dini bir camianın içine girdim. İçime zaten kapanmışken daha da kapandım. Yıllarca o camianın da baskısını yaşadım. Kız arkadaşım olmadı. Zamanla kendimi kötü hissettim ve neredeyse cinsel tercih değiştirme noktasına geldim. Ailemin beni baskı altında büyütmesi beni içinde bulunduğum camianın baskısına da açık hale getirdi. Ona abi buna hoca derken her türlü ödünü verdim. Resmen onların hayatlarını yaşadım. Aşık olmak sevmek onlara göre ayıptı günahtı. Buna bile karışıyorlardı. Dedim ya onların hayatını yaşadım kendimi unuttum. Kendime geldiğimde ise yaşım 32 olmuştu. son iki yıldır biraz kendime yönelmeye başladım. Bazılarını hayatımdan çıkardım ama hala çevremdeler. Tayin olamıyorum. Şehir değiştiremiyorum. Evlenmek istiyorum ama kimseyi sevemiyorum. İçimde aşamadığım bir öfke var. Beni ezen, beni hiçe sayan, bana saygı göstermeyen herkese karşı içimde bitmez bir kin var. Bu kin içimdeyken kimseye sevgi besleyemiyorum. Ailemden ayrı şehirde yaşıyor olmama rağmen içimde beni tutan bişeyler var. Halen daha rahat hareket edemiyorum. Ortamlara giremiyorum. Arkadaşlık kurmakta zorlanıyorum. Sürekli düşünceliyim. Neden konuşmuyorsun dediklerinde insanlara izahat yapamıyorum. Bir yandan inançlı biri olarak yaşamak istiyorum ama bir yandan da hiç mutlu olamıyorum. Evlilikten korkuyorum. Daha önce platonik aşklar yaşadım onlar da bende çok yara açtı. Şimdi sevemiyorum. Üniversite yıllarından beri bende bişey oluştu. Kalabalık ortamlarda veya karşımda benden konumca yada yaşça yüksek biri varsa konuşurken gözlerine bakamıyorum, çay yada su içemiyorum, başım titriyor hakim olamıyorum, geriliyorum. Yaptığım şeylerde hep suç varmış gibi hissettim yıllarca. Öyle hissettirildim. Bazen durup dururken ağlamak istiyorum. Bazen işe giderken otobüste bile ağlamaklı oluyorum. Evlenmek istiyorum ama düğün yapmaya korkuyorum. İnsanların karşısına çıkmaya korkuyorum. Yaşadıklarım aklıma geldikçe daha da karamsarlaşıyorum. Bunalıyorum ağlamaklı oluyorum. Bazen ağlıyorum. İçimde fırtınalar kopuyor. Düşündükçe içim kabarıyor taşıyor sanki. Bana "aşk yok sevgi yok" diyenler şimdi evlendi aşkım canım cicim diyor eşine. Ama ben hala onların bende bıraktığı izleri silmekle meşgulüm. Napıcam ben. Nasıl aşıcam bunu. Hep böylemi gidecek? Bu aralar yine kötüleştim.
Yorum