Değerli ziyaretçimiz forumu tüm özellikleriyle kullanmak için lütfen kayıt olun. Forumla ilgili detaylı bilgi sahibi olmak için SSS bölümümüzü ziyaret edin.
ben yine sizin doktor olduğunuz şüphesini taşıyorum
okuduğumda teknik bana çok mantıklı geldi (İzzet Güllü'nün). sizin takıldığınız kısım, İzzet Bey'in okb'nin ilaçsız ve ikna terapisiyle çözümlenebilecek olduğunu savunuyor olması mı?
saldıran köpekle ilgili verdiği örnek bana çok mantıklı geldi. sanki serotonin eksikliği ile ilgili değil de şartlanılmış bir korku gibi. kendimden örnek verecek olursam; bir nesneye bakarken aklımdan geçen (endişe duyduğum kötü bir olay olacakmış obsesyonu) düşünsel obsesyon, o nesneye farklı zamanlarda da her baktığımda aklıma gelmesi gibi. bana düşünsel obsesyonumu hatırlatan nesneye her baktığımda serotoninim mi azalıyor?
sizin yazmış olduğunuz yorumda hastanın asıl korkusu ölüm değil, zehirlenmek ve acı çekmek olabilir. ölüm konusunu hiçbir doktor olumlu düşünceyle ikna terapisi yapmaz diye düşünüyorum. offfff işin içinden çıkamadım, çok karışık
farmakolojik tedavi, eğer düşünce ve algı sisteminde bozulmalar olmuşsa şarttır diye düşünüyorum. İzzet Güllü'nün demesi ise ''bazı'' okb ve panik atak hastalarında yalnızca ikna terapisiyle iyileşme olabildiği iddiası. bence bu durum (sadece ikna terapisi) çok ileri boyutta olmayanlar için söz konusu olabilir. sizin de dediğiniz gibi yaşanılan korku (köpek örneği) her an her yerde yaşanılıyorsa düşünce ve algı mekanizması zarar görmüş ve sağlıklı çalışmıyor anlamına gelir. bunun düzeltilmesi özellikle okb'de yalnızca ikna yolu ile mümkün değildir. hasta sadece anlık iknalar yaşayabilir. bir süre sonra tekrar eskisi gibi düşünmeye başlar. bunu düzenleyebilecek şey de sanırım ilaç.
sizin de söylediğiniz gibi; doğru olmayan ikna terapileri yanlış ve hiç hoş olmayan sonuçlar doğurabilir. hassas ve titizlik isteyen bir çalışma kesinlikle. ilaç + bilişsel terapi + hastalığın farkındalık boyutu tedavide önemli rol oynar. bu üçünün de birarada olması gereklidir diye düşünüyorum.
son olarak, son yazdığın mesajda bana ait olmayan bir alıntıyı ben yazmışım gibi göstererek anlatmaya çalıştığın şey üzerinde düşündüm ama ne demek istediğinizi anlayamadım. özür dilerim, zekam yetmedi. izah ederseniz memnun olurum.
ben özel mesajlaşma kısmını hiç kullanmadığım için izah ettiğiniz durumu anlamaya çalışırken bir hayli yoruldum. ama söylediklerinizi tekrar tekrar okuyunca ne demek istediğinizi anladım. teşekkürler..
hale46 yazdıklarını okuduktan sonra kafamda daha da netleşti durum. yüzde yüz katılıyorum söylediklerine. okb ve panik atak evet şartlanma sorunu buna katılıyorum ama dediğin gibi ikna yoluyla düzelecek bir durum değil. zaten bize demiyorlar mı; ikna etmeye çalışmak hastalığı beslemek demek diye. ikna olabilecek düzeyde olabilmemiz için düşünce ve algı mekanizmamızın sağlıklı çalışıyor olması lazım. bu ikna terapisi sanırım somut korkuların (onun da bazılarında olabilir ancak) iyileştirilmeye çalışılmasında kullanılabilir. bizim korkularımız somut olmadığından bunun üzerinde yapılacak ikna terapisi yanlış sonuçlar doğurabilir gibi geliyor bana. bilişsel davranış terapisi ve hastanın bireysel olarak yapacağı duyarsızlaşma yöntemi en faydalı yol olabilir. algı ve düşünce bozukluğu da ancak ilaç desteği ile sağlanabilir. biz kendi kendimizi mi hasta ettik acaba diye düşünürüm bazen. bunun cevabı bazen ''olabilir'', bazen de yok canım kesinlikle ''genetik'' bir durum diyorum. sonra da galiba her ikisi de diyorum. yani evet genetik olduğu kesin ama ben de yapı olarak çok hassasım, çok derin düşünen biriyim, yapı olarak biraz depresifim yani mizacım biraz bu hastalığa yatkın diye düşünerek, evet ben kendimi hasta etmiş de olabilirim diyorum. ama bunu bilinçli yapmış olamam, niye kendime bu şekilde acı çektirmek isteyebilirim ki?
gerçekten çok üzüldüm ve çok etkilendim hale46. hayat hiç adil davranmamış sana, bunu anladım. insanın ruhunun bu denli acı içinde olması dayanılmaz birşey. dediğin gibi hastalık uyuyor ve travmalar sonrası uyanıyor. hayat seninle dalga geçiyor resmen. zaten hayatın saldırıları bir başladı mı gerisi geliyor, şaka gibi.. hastalığın seyri bende de bu şekilde olmuştu. uzun süren mutsuz bir çocukluk dönemi ve peşi sıra bana geleceğe umutla bakmama müsaade etmeyen travmalar ve sonunda okb'nin gün yüzüne çıkması. delirdiğimi düşünerek ve dünya yüzünde böyle olan tek insan olduğumu zannederek psikiyatra götürülmem. neticede bu yaşadığımın bir hastalık olduğunu ve birçok insanın bu hastalığı yaşadığını öğrenmem. çok çok zor bir hastalık bu. Allah kimsenin başına vermesin. ben bu yüzden çocuk sahibi olmayı hiç düşünmüyorum mesela; ASLA! biliyorum çünkü, o da öyle olacak. benim kanımdan canımdan olan bir çocuğun bu acıya maruz kalmasına yüreğim dayanmaz. istemiyorum çocuk falan. bu ızdırap daha fazla devam etmemeli. belki bu yorumlara insanlar ''çok karamsar bir düşünce yapısı'' diyebilirler. bunun ne demek olduğunu bir tek ben bilirim. kimse kusura bakmasın böyle düşünüyorum.
katılıyorum.. geçmiş, travmalar, titizlik gibi durumlar karaktere işliyor buda okb yi yaratıyor.. ama bu geçmişteki olumsuz durumların beyin kimyasını etkiliyomu etkilemiyomu bilemiyorum..
şunuda düşünüyorum bunca bilim insanı sebebini araştırıyor ama hiçbiri net bişe bulamıyor..
kimisi genetik kimisi geçmişten kaynaklı kimisi travma..
askerliği savaş bölgesinde yapan bir erkeğin korkudan şizofreni olduğu bile görülmüş..
kendimdende bi örnek vereyim.. ilaçların bana zarar verdiğini düşündüğüm dakikalarda hayatımda ilk panik atağı geçirmiştim bir hafta kendime gelememistim..
ama şunuda söylemek isterim.. mesela kuzenimden iki kişi piskolojik hastalığa bi anda yakalandılar.. ve ikisiylede konustum geçmişinde hiçbi olumsuzluk olmadan yakalanmıslar.. hersey bi andada olabiliyor.. ve hastalanmadan önce ful sosyal ve güler yüzlü insanlardı.. yani bazen hiçbi sebep yokkende yakalanabiliyor insan.
onu da hep merak etmişimdir. ortada birşey yokken, pozitif insanlar da bu tür hastalıklar yaşıyorlar mı hayatlarının bir döneminde? sosyal olan, enerjik olan, derdi tasası olmamış, herhangi bir travması olmamış biri de okb-panik atak vs. olabiliyor mu?
eğer olabiliyorsa o zaman bu, ''kimyadaki bozukluk'' değildir anlamına geliyor. insani birşey ve ''herkeste görülebilir'' fikri çıkıyor ortaya.
Ya da şu olabilir: insanın içinde bulunduğu hayatında olaylar ve insanlardan aldığı etki ve duygu olabilir. yani pozitif, iyimser, keyifli, sosyal biri de belki farkında olmadan (yani bunu kendi bile farketmeden) olaylar ve insanlardan etkilenip negatif duygular taşımaya, biriktirmeye başlıyor olabilir. bu taşıdığı duygular gizli kalıyor, içinde saklanıyor, kendi keşfedemiyor belki de. sonradan belli bir düzeye varınca hastalık ayak seslerini duyurmaya başlıyor.
kişi kendi kendine ''aa noldu da böyle oldum, benim hayatım gayet güzeldi. bu hastalık neyin nesi'' diye anlamaya, çözmeye çalışıyor.
Yorum