En sonunda açıkça söyleyebiliyorum, onları sevmiyorum. Bir sevgi var belki ama çok altlarda. Öfke ona baskın olduğu için ortaya çıkamıyor.
Bunu ifade etmek bile zor. Çünkü aile kutsal denilen, ailenin dokunulmazlığı olan bir toplumda yaşıyoruz.
İnsanların olumsuz şeyler yaşasa bile ailesini sevmeye devam etmesini anlayamıyorum. Bende bu anlayış yok sanırım, aile nolursa olsun devam eder mantığını algılayamıyorum. Benim için, bir arkadaşın kırmışsa seni, nasıl ilişkini istediğin zaman bitirebiliyorsan, aile de öyle olmalı. Öbür türlüsü mahkumiyet gibi geliyor. Çünkü ben istemedim dünyaya gelmeyi. Bu bir bahane olamaz bana göre. Muhtaçken(o yaşlarda) mecburen bakıp, sonra bunun başa kakılması da son derece garip geliyor. Aile, bir borç ilişkisi midir? Ben anlayamıyorum. Ben istemedim ki.
Öfkemin sebebi bir yığın şeyin birikimi ve özellikle geçmiş. Bazılarını yazmaya çalıştım:
Psikolojik olarak rahatsızlanınca ve intihar girişiminde bulununca, sülaleye, akrabalara bu söylenmedi. Hem de 2 kez oldu, 2. sinde 1 hafta hastanede kaldım. Tüm bu süreçler 10-15 yıl kadar. Hepsi gizlendi. Ve ben tiyatro oynadım bunca sene. Şimdi 28 yaşındayım ve artık oynamak istemiyorum.
Akrabalar onlar için hep daha önemli. Akraba dediklerimle yakın değiliz. Evcilik oynuyoruz. Gitmece gelmece pasta kek yemece. Ama özel sorunlar asla konuşulmaz. Kırgınlıklarla yüzleşilmez. Bu akrabalar çocukluğumdan beri arayıp benle ilgilenmiş değiller, benimle doğrudan muhattap olmuş değiller. Beni soracaksa babamı arar mesela, ben gelmişim 28 yaşına düşün. Bana göre bu "ben insan yerine konmuyorum", "ben özne değilim" anlamına geliyor. Buna karşılık benim onları aramam ilgilenmem falan beklenir. Tamam uzakta oldukları için çok gündemde değil bu konu ama suçluluk yüklüyorlar. Duygu sömürüsüyle. Ben laf edince, akrabalar haklı. Ama kimse onları sorgulamaz. Aile büyüklerinin dokunulmazlığı var.
Hep suçlu benim. Sorunlarımın özellikle. Sen hastasın, senin beyin kimyan şöyle, abartıyorsun, sen hassasın. Ortaokulda senelerce sınıfta hakarete aşağılanmaya uğradım. Ama ben hassasım. Ben takıyorum. Ben unutmuyorum. Ben ben ben. Sorarlar; katilin hiç mi suçu yok?
Anne baba arasında sevgi yok, o da ayrı tiyatro. Güvenlik için sürdürülen bir ilişki. Ne sevgi sözcüğü duydum, ne paylaşım. Ama imajı çok güzel var. Çoğu aile öyle demeyin, zaten sorunlarımızın temeli buradan gelmiyor mu? Bu sevgisizliği görerek büyüyorsun, illa boşanma şiddet olması gerekmez. Onlar bize örnek çünkü.
Babam sessiz otoritedir. Bu anlatması zor birşey. Yani birinden korkuyorum dediğnizde, insanlar şiddet bekliyor ama korku başka türlü de yaratılır. Yıllar boyu ses tonu beden diliyle de çok güzel yaratılıyor. Korktuğun birşeyi nasıl seversin? Ben sevemiyorum. Artık sevgiye dayalı bir temas kurmadığı için, iletişim bozukluğu olduğu için de sevemiyorum. Nasıl seveyim? Beni bazı konularda engellediği hükmetmek istediği gelişimimi engellemeye çalıştığı için öfkeliyim. Nasıl seveyim? Sevemiyorum. Kabul etmiyorum aslında, mesele bu. Fark bu. Başkaları ailelerini bu yanlışlarla kabul ediyor. Ben edemedim işte. Baba özür dilemez yaptığı hiçbir şey için. Aile içinde olur der. Aile içinde her bok oluyormuş, özür dilenmezmiş. Kalbini istediğin kadar kır yani hakkın var. Babanın daha çok hakkı var. Duygusal konularda asla konuşulmaz. Diyelim ki aralarında sıkıntı oldu, kazara annem üzülüyor vs. diyeyim, geri püskürtülürüm sert bir şekilde. Kapalı yani yol. İletişim geliyor ve tıkanıyor. Ben miyim şimdi bunun suçlusu? Bunu ben mi yarattım?
Bunu ifade etmek bile zor. Çünkü aile kutsal denilen, ailenin dokunulmazlığı olan bir toplumda yaşıyoruz.
İnsanların olumsuz şeyler yaşasa bile ailesini sevmeye devam etmesini anlayamıyorum. Bende bu anlayış yok sanırım, aile nolursa olsun devam eder mantığını algılayamıyorum. Benim için, bir arkadaşın kırmışsa seni, nasıl ilişkini istediğin zaman bitirebiliyorsan, aile de öyle olmalı. Öbür türlüsü mahkumiyet gibi geliyor. Çünkü ben istemedim dünyaya gelmeyi. Bu bir bahane olamaz bana göre. Muhtaçken(o yaşlarda) mecburen bakıp, sonra bunun başa kakılması da son derece garip geliyor. Aile, bir borç ilişkisi midir? Ben anlayamıyorum. Ben istemedim ki.
Öfkemin sebebi bir yığın şeyin birikimi ve özellikle geçmiş. Bazılarını yazmaya çalıştım:
Psikolojik olarak rahatsızlanınca ve intihar girişiminde bulununca, sülaleye, akrabalara bu söylenmedi. Hem de 2 kez oldu, 2. sinde 1 hafta hastanede kaldım. Tüm bu süreçler 10-15 yıl kadar. Hepsi gizlendi. Ve ben tiyatro oynadım bunca sene. Şimdi 28 yaşındayım ve artık oynamak istemiyorum.
Akrabalar onlar için hep daha önemli. Akraba dediklerimle yakın değiliz. Evcilik oynuyoruz. Gitmece gelmece pasta kek yemece. Ama özel sorunlar asla konuşulmaz. Kırgınlıklarla yüzleşilmez. Bu akrabalar çocukluğumdan beri arayıp benle ilgilenmiş değiller, benimle doğrudan muhattap olmuş değiller. Beni soracaksa babamı arar mesela, ben gelmişim 28 yaşına düşün. Bana göre bu "ben insan yerine konmuyorum", "ben özne değilim" anlamına geliyor. Buna karşılık benim onları aramam ilgilenmem falan beklenir. Tamam uzakta oldukları için çok gündemde değil bu konu ama suçluluk yüklüyorlar. Duygu sömürüsüyle. Ben laf edince, akrabalar haklı. Ama kimse onları sorgulamaz. Aile büyüklerinin dokunulmazlığı var.
Hep suçlu benim. Sorunlarımın özellikle. Sen hastasın, senin beyin kimyan şöyle, abartıyorsun, sen hassasın. Ortaokulda senelerce sınıfta hakarete aşağılanmaya uğradım. Ama ben hassasım. Ben takıyorum. Ben unutmuyorum. Ben ben ben. Sorarlar; katilin hiç mi suçu yok?
Anne baba arasında sevgi yok, o da ayrı tiyatro. Güvenlik için sürdürülen bir ilişki. Ne sevgi sözcüğü duydum, ne paylaşım. Ama imajı çok güzel var. Çoğu aile öyle demeyin, zaten sorunlarımızın temeli buradan gelmiyor mu? Bu sevgisizliği görerek büyüyorsun, illa boşanma şiddet olması gerekmez. Onlar bize örnek çünkü.
Babam sessiz otoritedir. Bu anlatması zor birşey. Yani birinden korkuyorum dediğnizde, insanlar şiddet bekliyor ama korku başka türlü de yaratılır. Yıllar boyu ses tonu beden diliyle de çok güzel yaratılıyor. Korktuğun birşeyi nasıl seversin? Ben sevemiyorum. Artık sevgiye dayalı bir temas kurmadığı için, iletişim bozukluğu olduğu için de sevemiyorum. Nasıl seveyim? Beni bazı konularda engellediği hükmetmek istediği gelişimimi engellemeye çalıştığı için öfkeliyim. Nasıl seveyim? Sevemiyorum. Kabul etmiyorum aslında, mesele bu. Fark bu. Başkaları ailelerini bu yanlışlarla kabul ediyor. Ben edemedim işte. Baba özür dilemez yaptığı hiçbir şey için. Aile içinde olur der. Aile içinde her bok oluyormuş, özür dilenmezmiş. Kalbini istediğin kadar kır yani hakkın var. Babanın daha çok hakkı var. Duygusal konularda asla konuşulmaz. Diyelim ki aralarında sıkıntı oldu, kazara annem üzülüyor vs. diyeyim, geri püskürtülürüm sert bir şekilde. Kapalı yani yol. İletişim geliyor ve tıkanıyor. Ben miyim şimdi bunun suçlusu? Bunu ben mi yarattım?
Yorum