Kendisi kurduğu dünyada yaşıyor, gerçek dünyanın hukuk, ahlak, mantık kavramlarının kendisini bağlamadığını, kendi dünyasında içinden gelen sesin tek doğruyu söylediği ve herkesin kayıtsız şartsız bu sese itaat etmesi gerektiğini düşünüyor. Düşüncelerinin ve yaptıklarının adaletsiz, mantıksız vs. olduğuna dair uyarıları fiziksel şiddete vardıracak kadar büyük bir tepkiyle karşılıyor, objektif doğruyu seslendiren kendi evladıda olsa büyük bir nefret besleyip kin güdüyor. Her türlü iletişim çabasını kendisinden para istendiği, parasını alıp yok edeceği sanısıyla karşılayıp daha birkac cümleyi bitirmeye izin vermeden bağırmaya, suçlamaya, kavga etmeye sonraki aşamada ağlamaya, hala yanından uzaklaşmamışsanız fiziki şiddete kadar götürüyor. Son zamanlarda dine duyduğu (şekli de olsa) ilgi sebebiyle yaptıklarının din öğretisini de hiçe saydığını söylemeye çalıştığımızda bu defada “sen Peygamber misin, Allah bilir sen bilemezsin” diyerek sıyrılıyor ancak kendisinin Cennetlik, ona doğruları göstermeye çalışan herkesin Cehennemlik olduğu fikrinde ısrarcı. Kendisini hükümdar gibi görmeyi çoğunlukla kendisini Allah yerine koymaya kadar götürüp her türlü işin nasıl sonuçlanacağını bildiğini iddia ediyor. Geçmişte olmuş her bir olayı da gerçekle alakası olmadığı halde kendi zihninde öyle gördüğü için gerçek kabul edip olmamış şeylere dayanarak çevresindekileri her şekilde suçlayarak bezdirip “tamam dediğin gibi olsun” dedirtene kadar durmuyor. Akrabalar gibi arada sırada gelip onun akıl almaz hikayelerini dinleyenler sadece başlarını sallayıp “vah vah yazık sana” diyerek geçiştirmek durumunda kalıyorlar ancak bu geçiştirme tepkisi onu haklı olduğuna daha fazla inandırıyor. Biz çocukları yıllardır bizi akrabalardan sokaktan geçen bir yabancıya kadar herkese karşı çekiştirmesinden, yersiz – gerçek dışı şikayetlerinden, suçlamalarından ziyadesiyle yorulduk ancak onu hiçbir şekilde vazgeçirmek mümkün olamıyor. Tek tesellimiz bizi birey olarak tanıyanların duyduklarına inanmıyor oluşu ancak bizi tanımayanlara anlattıklarını duyduğumuzda tüylerimiz diken diken oluyor zira çizdiği portre insanlığın en aşağılık bireylerini bile masum kılacak derecede çılgınca oluyor. Bu keyfiyet rahmetli babamıza dayanan bir durumdu. Eğer babam küçücükte olsa bir hırsına boyun eğmemişse hemen bizi de alır, işyerine gidip yakın arkadaşlarından başlayarak karşısına çıkan herkese babam hakkında akıl almayacak iftiralarda bulunurdu. Bu huyu hayatımızın her dönemini çekilmez hale getirdi. Benim başka hiçbir anne örneğinde duymadığım, görmediğim uygulamalara muhataplığım çoktur ve hayatımı derinden etkilemiştir. Örneğin, evleneceğim zaman babamın vefat etmiş olması dolayısıyla, benim başka bir şehirde evimi kurmak üzere çalıştığım sırada adet üzere kız isteme prosedürünü tamamlamayı kendisinden rica etmiştim. Kızın ailesin karşısında dudak uçuklatan, hiç benimle yanyana olamayacak kavramları konu ederek beni aşağılamış, karalamış, iftiralar atmıştır. Buna rağmen kızın babası “sizin ne yapmaya çalıştığınızı bilmiyorum ancak bu yaptığınız hoş değil, ben damadımı biliyorum asla sizin anlattığınız gibi biri değil” diyerek kızı vermiştir. Ancak bu ve sayısız benzeri hayal ürünü asılsız suçlamalar bitmemiş, ister istemez etkilenen eşimin bana karşı saygısının azalmasına sebep olup evliliğimi çekilmez hale getirmiş ve boşanmamıza sebep olmuştur. Bugün bunu hatırlattığımda “ben bir şey yapmadımki, bunları bilmesi gerekiyordu, hem sen yanlış kızla evlendiysen benim suçum ne” diyebilmekte ve her zaman olduğu gibi kendisinde zerre kadar suç bulmamaktadır.
Kendini kanunlardan, ahlak ve toplum kurallarından üstün sanmasına bir örneği daha altı yaşımdayken yaşadım ki hala bazı geceler yataktan fırlamama sebep olacak kadar içime işlemiştir. O zaman yeni yeni örnekleri görülmekte olan markete bir sebepten kızmış. Bana babamın aldığı bol gelen bir montu giydirerek markete götürdü, gizli gizli ceplerimi, montun içini mallarla doldurmaya başladı. O sırada birisi farketti ve bizi arka odaya alıp mümkün olduğunca nazik konuştular ancak benim o an hissettiklerim tarif edilir gibi değildi, öyle bir utancı şu yaşıma kadar bir daha yaşamadım. Hala hiç değişmemiştir, sizin söylediğiniz bir şey hoşuna gitmemişse kin tutar, sizden intikam almak için planlar yapar. Fırsatını bulduğunda sizin birşeyinizi çalmak ona haktır ya da iftira edip eşinizle aranızı açmak normaldir ya da sizi bir uçurumun kenarında görse arkanızdan itivermek kolaydır zira ne olduğu önemli değil, size mutlaka bir zarar vermek zorundadır. İşin daha kötü tarafı yaptığından asla pişman olmaz zira içindeki ses her olayda onun mazlum, karşı tarafın cani olduğunu söyler. Hiçbirşeye karşı bir sevgi beslediği, içinde sevgi yeşerdiği görülmemiştir zira boğazına kadar nefretle doludur, sizinle kavga ederken canınızı almak istediğini balon gibi şişip dışarıya fırlayan gözlerinde görürsünüz. İrkilirsiniz zira kinin nefretin, hatta ölümün hiç bu kadar somutlaşıp yüzünüze haykırdığını daha önce görmemişsinizdir. Onun takdir ettiği tek şey bir bireyin her nasıl olursa olsun bir işte sigortalı çalışıyor olmasıdır. Bir şekilde işinizi kaybetmişseniz dünyanın en aşağılık insanısınızdır. Bütün toplumun yalancı, dolandırıcı hatta katil olduğunu bildiği bir şahıs eğer bir işi varsa herşeyden ve herkesten muteberdir. Hele biri üç kuruşluk bir şey verdiyse ona ömrü boyunca saygı gösterip hizmet etmiş ama işi olmayan evladındandan üstündür. Kendisinin 104 yaşındaki annesi de aynı durumdadır. Bütün tanıdıkları çevresinde bulunsun, emir verdiğinde gösterdiği yere otursun, konuşması onu yüceltmiyorsa sıkılıp kalkmasını gitmesini emretsin. Sofrada tabağında bıraktığı artığı ve ekmek kırıntısını mutlaka birinin önüne atıp ondan bunu yemesini ister, yemezse küfreder. Dilinden küfürler, beddualar eksik olmaz. Onun şeytanın ta kendisi olduğunu annem de kabul edip “ben böyle olursam sakın yanınızda tutmayın, huzurevine kapatın” der ancak tıpatıp aynı olduğunu söylemeniz onun açısından katlinizi vacip kılar.
Selamlar, Sevgiler.
Kendini kanunlardan, ahlak ve toplum kurallarından üstün sanmasına bir örneği daha altı yaşımdayken yaşadım ki hala bazı geceler yataktan fırlamama sebep olacak kadar içime işlemiştir. O zaman yeni yeni örnekleri görülmekte olan markete bir sebepten kızmış. Bana babamın aldığı bol gelen bir montu giydirerek markete götürdü, gizli gizli ceplerimi, montun içini mallarla doldurmaya başladı. O sırada birisi farketti ve bizi arka odaya alıp mümkün olduğunca nazik konuştular ancak benim o an hissettiklerim tarif edilir gibi değildi, öyle bir utancı şu yaşıma kadar bir daha yaşamadım. Hala hiç değişmemiştir, sizin söylediğiniz bir şey hoşuna gitmemişse kin tutar, sizden intikam almak için planlar yapar. Fırsatını bulduğunda sizin birşeyinizi çalmak ona haktır ya da iftira edip eşinizle aranızı açmak normaldir ya da sizi bir uçurumun kenarında görse arkanızdan itivermek kolaydır zira ne olduğu önemli değil, size mutlaka bir zarar vermek zorundadır. İşin daha kötü tarafı yaptığından asla pişman olmaz zira içindeki ses her olayda onun mazlum, karşı tarafın cani olduğunu söyler. Hiçbirşeye karşı bir sevgi beslediği, içinde sevgi yeşerdiği görülmemiştir zira boğazına kadar nefretle doludur, sizinle kavga ederken canınızı almak istediğini balon gibi şişip dışarıya fırlayan gözlerinde görürsünüz. İrkilirsiniz zira kinin nefretin, hatta ölümün hiç bu kadar somutlaşıp yüzünüze haykırdığını daha önce görmemişsinizdir. Onun takdir ettiği tek şey bir bireyin her nasıl olursa olsun bir işte sigortalı çalışıyor olmasıdır. Bir şekilde işinizi kaybetmişseniz dünyanın en aşağılık insanısınızdır. Bütün toplumun yalancı, dolandırıcı hatta katil olduğunu bildiği bir şahıs eğer bir işi varsa herşeyden ve herkesten muteberdir. Hele biri üç kuruşluk bir şey verdiyse ona ömrü boyunca saygı gösterip hizmet etmiş ama işi olmayan evladındandan üstündür. Kendisinin 104 yaşındaki annesi de aynı durumdadır. Bütün tanıdıkları çevresinde bulunsun, emir verdiğinde gösterdiği yere otursun, konuşması onu yüceltmiyorsa sıkılıp kalkmasını gitmesini emretsin. Sofrada tabağında bıraktığı artığı ve ekmek kırıntısını mutlaka birinin önüne atıp ondan bunu yemesini ister, yemezse küfreder. Dilinden küfürler, beddualar eksik olmaz. Onun şeytanın ta kendisi olduğunu annem de kabul edip “ben böyle olursam sakın yanınızda tutmayın, huzurevine kapatın” der ancak tıpatıp aynı olduğunu söylemeniz onun açısından katlinizi vacip kılar.
Selamlar, Sevgiler.
Yorum