Bugün (3 Aralık) "Dünya Özürlüler Günü"dür... Oldum olası tutmadım bu kelimeyi... Bu durumda olan insanlarımızın "özürlü" olduklarına bir türlü ikna edemedim kendimi... Doğru (isabetli) bir kelime değil bu... Neden mi? Çünkü, "özür", ne demektir arkadaşlar? "Hata, kusur, eksiklik, yanlışlık" demektir... Yani, ortada insanın kendisinin yaptığı bir hata, kusur, eksiklik olacak... Ortada "özür dilenmesi gereken" bir durum olacak ki, o kişiye "özürlü" denilsin... Şimdi soruyorum; o insanlarımızın bu duruma gelmelerinde ne kusurları ve hataları vardır? Onlar, "özürlü olacakları", "özür dileyecekleri" ne yaptılar? Hiçbir şey... O zaman, nasıl olur da biz bu durumda olan insanlarımıza "özürlü" diyebiliriz? Diyemeyiz arkadaşlar... Hakkımız yok buna... Onların hiçbiri istemedi böyle olmayı... Ya akraba evliliğidir sebebi, ya doğuştandır, ya hiç hesapta olmayan bir kazadır, ya bir hastalıktır veya umulmadık bir anda gelen bir trafik kazasıdır... Bunların hangisinde bu insanlarımızın bir kusuru vardır? Onlar isterler miydi böyle olmasını? İstemezlerdi... Ama, oldu...
PEKİ, BU DURUMDA "GERÇEK ÖZÜRLÜ" LER KİMLERDİR DERSİNİZ? SANKİ, BİZİM ONLARIN DURUMUNA DÜŞMEYECEĞİMİZE GARANTİMİZ VARMIŞ GİBİ, ONLARIN HİÇBİR ŞEYİYLE İLGİLENMEYEN, ONLARIN PROBLEMLERİNE DUYARLI OLMAYAN, ONLARA KARŞI LÂKAYT DAVRANAN BİZLERİZ, GERÇEK ÖZÜRLÜ... ONLARA KARŞI ELİMİZDEN GELEN DESTEKLERİ VERMEYEN, ÂDETÂ, ONLARI GÖRMEZLİKTEN GELEN BİZLERİZ, GERÇEK ÖZÜRLÜ... Tabii ki, başta devletimiz olmak üzere, belediyelerimiz, federasyonlarımız, derneklerimiz, sivil toplum örgütlerimiz bütün imkanlarıyla gerekli çalışmaları yapıyorlar… O ayrı… Ama, bizim gibi sıradan insanların da yapabileceği bir şeyler yok mudur? Vardır… Olmalıdır… Aslında, onlar bizden fazla bir şey beklemiyorlar ve istemiyorlar… Peki, en azından zaman zaman hâl ve hatırlarını da mı soramayız? Bir “merhaba, nasılsınız?” da mı diyemeyiz? ASLINDA, “ONLAR” DİYE KONUŞMAMIZ BİLE DOĞRU DEĞİL… Biz bir bütünüz… Onlar da bizim bir parçamız… Arkadaşımız, akrabamız, komşumuz, eşimiz-dostumuz onlar… Hep yakınımızda ve yanımızdalar… İç içeyiz onlarla…
Evet, yazımın bu son bölümünde bu durumda olan Sevgili Arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: HANGİ DURUMDA OLURSANIZ OLUN, SAKIN OLA Kİ, KENDİNİZİ TOPLUMDAN SOYUTLAYIP, BİR KÖŞEYE ÇEKİLMEYİN… HİÇBİR ZAMAN KARAMSARLIĞA KAPILIP, ÜMİDİNİZİ YİTİRMEYİN… “HER ŞEYE RAĞMEN” YİTİRMEYİN… OLAN OLMUŞ… BU ZAMANA KADAR ZATEN YETERİ KADAR ÜZÜLDÜNÜZ… ARTIK, BUNDAN SONRA KENDİNİZİ DAHA FAZLA ÜZMEYİN VE DAHA FAZLA MORALİNİZİ BOZMAYIN… GEÇMİŞE TAKILIP KALMAYIN… BUNUN HİÇBİR ŞEYE FAYDASI OLMAYACAĞI GİBİ, BUNDAN SONRA YAPABİLECEĞİNİZ ŞEYLERİ DE YAPAMAMANIZA SEBEP OLABİLİR… OTURUP DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ZAMAN ASLINDA “HÂL” YAPABİLECEĞİNİZ BAZI ŞEYLERİN OLDUĞUNU GÖRECEKSİNİZ… BUNLARI GERÇEKLEŞTİRME NOKTASINDA “KİM NE DERSE DESİN”, ASLA YILGINLIK GÖSTERMEYİN VE ASLA VAZGEÇMEYİN… GAYRET ETTİĞİNİZ ZAMAN, “SAĞLAM” KABUL EDİLEN ÇOĞU İNSANIN YAPABİLDİKLERİNDEN DAHA FAZLASINI YAPABİLECEĞİNİZİ SAKIN UNUTMAYIN VE BUNA İNANIN… Yanii, sadece 3 Aralık değil, aslında hergün sizin gününüz... Hadi öyleyse, gösterin kendinizi!!
PEKİ, BU DURUMDA "GERÇEK ÖZÜRLÜ" LER KİMLERDİR DERSİNİZ? SANKİ, BİZİM ONLARIN DURUMUNA DÜŞMEYECEĞİMİZE GARANTİMİZ VARMIŞ GİBİ, ONLARIN HİÇBİR ŞEYİYLE İLGİLENMEYEN, ONLARIN PROBLEMLERİNE DUYARLI OLMAYAN, ONLARA KARŞI LÂKAYT DAVRANAN BİZLERİZ, GERÇEK ÖZÜRLÜ... ONLARA KARŞI ELİMİZDEN GELEN DESTEKLERİ VERMEYEN, ÂDETÂ, ONLARI GÖRMEZLİKTEN GELEN BİZLERİZ, GERÇEK ÖZÜRLÜ... Tabii ki, başta devletimiz olmak üzere, belediyelerimiz, federasyonlarımız, derneklerimiz, sivil toplum örgütlerimiz bütün imkanlarıyla gerekli çalışmaları yapıyorlar… O ayrı… Ama, bizim gibi sıradan insanların da yapabileceği bir şeyler yok mudur? Vardır… Olmalıdır… Aslında, onlar bizden fazla bir şey beklemiyorlar ve istemiyorlar… Peki, en azından zaman zaman hâl ve hatırlarını da mı soramayız? Bir “merhaba, nasılsınız?” da mı diyemeyiz? ASLINDA, “ONLAR” DİYE KONUŞMAMIZ BİLE DOĞRU DEĞİL… Biz bir bütünüz… Onlar da bizim bir parçamız… Arkadaşımız, akrabamız, komşumuz, eşimiz-dostumuz onlar… Hep yakınımızda ve yanımızdalar… İç içeyiz onlarla…
Evet, yazımın bu son bölümünde bu durumda olan Sevgili Arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: HANGİ DURUMDA OLURSANIZ OLUN, SAKIN OLA Kİ, KENDİNİZİ TOPLUMDAN SOYUTLAYIP, BİR KÖŞEYE ÇEKİLMEYİN… HİÇBİR ZAMAN KARAMSARLIĞA KAPILIP, ÜMİDİNİZİ YİTİRMEYİN… “HER ŞEYE RAĞMEN” YİTİRMEYİN… OLAN OLMUŞ… BU ZAMANA KADAR ZATEN YETERİ KADAR ÜZÜLDÜNÜZ… ARTIK, BUNDAN SONRA KENDİNİZİ DAHA FAZLA ÜZMEYİN VE DAHA FAZLA MORALİNİZİ BOZMAYIN… GEÇMİŞE TAKILIP KALMAYIN… BUNUN HİÇBİR ŞEYE FAYDASI OLMAYACAĞI GİBİ, BUNDAN SONRA YAPABİLECEĞİNİZ ŞEYLERİ DE YAPAMAMANIZA SEBEP OLABİLİR… OTURUP DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ZAMAN ASLINDA “HÂL” YAPABİLECEĞİNİZ BAZI ŞEYLERİN OLDUĞUNU GÖRECEKSİNİZ… BUNLARI GERÇEKLEŞTİRME NOKTASINDA “KİM NE DERSE DESİN”, ASLA YILGINLIK GÖSTERMEYİN VE ASLA VAZGEÇMEYİN… GAYRET ETTİĞİNİZ ZAMAN, “SAĞLAM” KABUL EDİLEN ÇOĞU İNSANIN YAPABİLDİKLERİNDEN DAHA FAZLASINI YAPABİLECEĞİNİZİ SAKIN UNUTMAYIN VE BUNA İNANIN… Yanii, sadece 3 Aralık değil, aslında hergün sizin gününüz... Hadi öyleyse, gösterin kendinizi!!
Yorum