Bana göre bir yerde adalet yok ise, orası pek hayırlı değildir, adaletin olmadığı bir yerde her kötülük olabilir. Adaletle ilgili tartışmak istiyorum bugün çok. Adaletsiz olanlarıda Allah ıslah etsin diyorum. :evil: Sizin adalet anlayışınız nedir arkadaşlar?
Duyuru
Collapse
No announcement yet.
Adalet nedir? Adaletin olmadığı yerde neler olur?
Collapse
X
-
Adalet bence kusursuz bir eşitliktir .. Tıpkı kusursuz bir matematiksel düzen gibi ..
Varoluş sonsuz değişkenin beraber ahenkle dans ettiği bir yer .. Bu dansın düzeni bence kusursuz bir adaletle işliyor halihazırda ..
Bizim algı sınırlarımız içinde ise işler öylesine görünmüyor .. İnsanın doğa ile ve insan ile ilişkisinde adaleti sağlayacak olan bizleriz .. Eşit işe eşit ücret gibi .. eşit suça eşit ceza .. ya da doğru sözlülük gibi .. ya da olduğun gibi görünmek gibi .. gerçek ile zannın asla bir sayılmaması gibi .. adalet bir eşitliktir .. eşit olmayanlardan kurulan bir eşitliktir .. siyah beyaz düşünmemektir .. ve heralde en zor sağlanan eşitliktir .. hepimize kolay gelsin
Yorum
-
AHDE VEFA
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
Söyledikleri doğru mu diye sorar.
Suçlanan genç der ki :
Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:
Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası
öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi. Hz Ömer:
Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer der ki:
Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr'a dönerek:
Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabe:
Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim. Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
Biz de sözümüzün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki:
Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan):
'AHDE VEFASIZLIK ETTI' demeyesiniz diye geldim der. Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki:
Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?. Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ 'dedirtmemek için kabul ettim, der. Sıra gençlere gelir, derler ki:
Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer:
Biraz evvel babamızın kani yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der. Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESINIZ DİYE…Olmadığın insan olarak sevilmektense, olduğun insan olarak nefret edilmek iyidir.
Yorum
-
Adalet
Adalet nedir, nasıl bir tarifi var bu kavramın? Ve bu tarif duruma göre değişir mi? Örneğin toplumsal adalet ile hayatın adaleti farklı mıdır? Ya bireysel ilişkilerdeki kişilerarası adalet…?
Şimdi her zamanki gibi elime bir sözlük alıp yola çıkmak var ama, neredeyse biliyorum ki sözlük adalet hakkında “adil olma durumu, hak ve hakkaniyet” diyecek…! İyi de, onlar ne demek ki şimdi??
Nedir bu “adalet”?
Adalet eşitlik midir? Matematiksel bir eşitlik midir mesela?
Yoksa tam tersi, göreceli bir eşitlik midir?
Adalet, bir durumun kurallara uygun olması mıdır ya da? Öyle tariflenecekse, bu durumda kuralların ne kadar adil olup olmadığına bakılacak mıdır?
“Hakkım olanın bana verilmesi” diyebilir miyim adalete? Bu “hak” kavramını neye dayandırıyorum peki? Dayanağım “hakça” mı ki?
Yazı, yazarken çıkıyor şu anda vallahi…
Peki neden adalet? Adalet kavramını sormamın en büyük nedeni, bunun yaşam algımızı, yorumumuzu ve kalitesini belirleyen bir kavram olması. Pek çoğumuz bu adalet kavramında, ya da ondan dolayı debeleniyor bence… Pek çoğumuzun isyanı var, mevcut bir adaletsizliğe karşı… Ya da bir adaletsizlik olduğunu düşünsek dahi itiraf bile edemiyor gibiyiz, belki de “hak etmiyoruz”dur…
Adalet aslında her yerde kavram olarak aranıyor. İzine ise sanki pek de rastlanmıyor…
Adalet nesnel bir kavram mı? Yoksa öznel bir kavram mı?
Adalet Türkçe sözlükte “hak ve hukuka uygunluk, doğruluk” olarak niteleniyor. Dedim ya, bu beni tatmin etmiyor, ben İngilizceden gideceğim…
İngilizcede adalet “justice” demek. Yani adil olma durumu. Adil ise “just” demek. Ve just’ın kelime anlamı son derece kısa ve net : “Tam, tamam” demek… Şimdi oldu işte… Çünkü tam ve tamam olan “doğru”dur… “Olması gereken”dir aynı zamanda da değil mi? Tam ve tamam olmak istenir her zaman, hep bir “tam ve tamam” durumuna ulaşmak istemez miyiz? O bir doyum noktasıdır, varılacak son noktadır…
Ve işte belki de can alıcı kavrama da dokunduk böylece: “olması gereken”… “Gereken”… Yani, gerek ise, biz bunu “bekliyoruz”…
Tamam. İşte budur adalet talebi: Beklenti!
Adalet beklemek, karşılaşılan bir durum karşısında, ikna olunmuş bir değerler bütününe göre olması gerekeni bekleme durumudur.
Burada bu değerler bütününe ikna olmak yeterlidir. Bu değerler bütününün adil olması ise aslında gerçekten de gerekmiyor… İşte bu nedenle türlü çeşit adalet var. İkna olmayı da kabullenme olarak modifiye edelim ve bu iş tam olsun. İkna olmak için “düşünmek” gerekir… Oysa çoğumuz düşünmeyiz. Kabulleniriz… Öyle gelmiş de öyle gider, soru dahi sormayız…
Bu kadar sorgulanmamış bir durumda, bu kadar tarifi muğlak bir halde, bu kadar sisli bir kavramın peşinde olduğumuzu iddia etmek çok safdilce değil mi?
Hatta adeta “adaletsiz”…
Adalet, çok ilginç bir kavram… Tanım itibarı ile tarafsız olması gerekirken aslında son derece taraflı, hatta güç dayatıcısı bir durum sanki adalet…
Adalet eşitlik demek değil. Eşitlik ancak matematikte kendi mutlak açıklamasını bulacak bir kavramdır. Oysa bizler insanız. Elma ile armut nasıl eşit olabilir? Kadın ve erkeğin eşit olması gibi… Üreten ve üretmeyenin eşit olması gibi… Neydi o forum konusu? Mahkumlar oy vermeli mi? Mahkum ile dürüst vatandaş aynı kefede oy verecekse eşitlik nerede?
Neye göre eşitlik? Neye göre olduğunu bilmiyorum. Ama neye göre olmaması gerektiği bence ortada: matematiğe göre eşitlik yok ortada. E
Demek ki bu eşitlik kavramı olayı açıklamaz…
Adalet talebi, sanırım kendi doğrularımıza, kendi algı ve isteklerimize, kendi bilgimize göre bir beklenti kurma durumudur.
1940’lı yıllarda, ABD’deki beyaz insanlar, siyahların yoldan çekilmesini ve onlara yol vermesini talep ederlerdi. Bu onlara göre “adil”di…
Sonra bir Martin Luther King çıktı, kendileri için kendi adaletini istedi…
Bir “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” olmasaydı, “insanca”lığın tarifi neye dayanarak yapılacaktı ki?
Adalet dediğimiz şey, aslında tarafsızlık demektir değil mi?
Yoo, aslında hiç de değil sanki! Tarafsızlıktan ziyade, hangi taraf’ın tarafsızlık dayatmasının rayiçte olduğuna bakıyor…
Yaz yaz bitmez… Gerisini sonraya mı bıraksak ne…?
Taraf olan kişilerden adalet beklemek ne derece akılcı? Taraf olması kaçınılmaz olan kişilerden adalet beklemek ne derece adil? Tarafsız olması gereken kişiler ise gerçekten de tarafsız olabiliyorlar mı?
Bir annenin bir kavgada kendi çocuğuna, diğer çocuk karşısında kayırıcı olmamasını beklemek ne derece adil?
Bir kişi, adalet dağıtması beklenen bir konumda olabilir, taraf olması için görünürde de bir sebep yoktur. Ama kişinin içini bilebilir miyiz? Öznel yargılarını, zaaflarını, kendi açmazlarını ve güvensizliklerini…? Bunların, kararları üzerinde yaratacağı adaletsizliği öngörebilir miyiz?
Belki de adaletsizliğin temelinde yatan en önemli şeylerden biridir bu: adalet sağlayacak kişinin içindeki adalete engel öznellikler ve önyargılar…
Bir de tam tersi var tabi. Bu adalet olgusunu uygulaması gereken kişinin, bu önyargıların “default” (fabrika formatlı) varlığına önyargılı yaklaşması durumu… Kısaca, önyargılı olmamak adına, bu kaygının ifade bulduğu bir tarafsızlığı da aşan kayıtsızlık durumu ve nihayetinde adaletten uzak kalan bir tutum sergilemesi…
Adaleti uygulaması gereken kişinin kendisini önyargısız irdeleyememesi durumu çok yaygın olduğundan, yerel mahkemelerin verdiği kararların bir üst mahkemede tekrar yorumlanma yolu, pekçok dava için açıktır. Üst mahkeme ise karar vermek üzere bir kişiden değil, birkaç kişiden oluşan bir kurul halinde varolur.
Ne kadar kanun ve kural yapılırsa yapılsın, bazı durumlarda olay kanun ve kurala birebir uymaz ve bu durumda adalet sağlayıcının yorum yapması konusunda ona bir manevra alanı sağlanmıştır. Demek ki aslında, ne kadar da kural kanun yapılsa, insanın öznelliği ve kuralları amacından saptıracak kadar çarpıtabilecek öznellikte yorumlara ve yargılara varabilmesi gayet evrensel bir durum. Kısaca bu tüm demokratik yargı sistemlerince görülmüş bir zaaftır. Herhangi bir sistemde, eğer üst mahkeme, ya da karar mercii tek bir kişiden oluşuyorsa, orada öznelliğe ve yanlışa kapı çok açık demektir.
Peki ya adaletsizliğin bize karşı yapılmamış olması, yapılanın adaletsizlik olduğu gerçeğini değiştirir mi?
Bunun cevabı da çok farklılaşır sanırım. Kural aynı kural olmasına rağmen, kimilerine göre başkalarına uygulanan çifte standart hiç de rahatsız edici değildir, kimilerinin ise adalet duygusunu derinden rencide eder. Sonucundan onlar etkilenmeseler bile.
İşin tehlikeli kısmı adaletin nasıl tecelli edeceğini tatminkar bir şekilde belirleyip uygulayamayan sistemlerde, kişilerin kendi adaletlerinin peşine kendilerinin düşmesidir. Adalet uygulamasını adilane gerçekleştir(e)meyen sistemlerde fason adalet merkezleri ortaya çıkar, örneğin mafya gibi… Ya da daha münferit girişimler; mesela kaatillik…
Uzlaşılabilecek kişileri dahi zıvanadan çıkartır adaletsizlik. Öncelikle telaffuz edilmiş bir eşitlik düzenine rağmen ortada bir eşitsizlik ve hatta keyfiyet varsa, kimse bundan haksız etkilenen tarafın olayı olduğu gibi kabullenmesini beklememeli. Daha da ötesi, bundan direkt etkilenmeyen kişilere de verilen dolaylı bir mesajdır bu : sizi es geçtik ama yarın namlumuzun ucunda sizin olmayacağınızı kim garanti edecek?
Evet, annem babam bana karşı adil olmalı. Bu onlardan yana beklentimdir. Kaçınılmaz bir beklentidir bence. Devletim bana adil olmalı, benden daha eşit olanla aynı vergiyi veriyorum, hatta belki daha fazla. İşyerinde üzerine düşeni yapan bir elemansam, patron kulağının üzerine yatan ama onun poposunu öpen ya da başka bir nedenden dolayı yumuşak karnının bulunduğu bir başkasının beni ezmesine göz yummamalı. Bunlar beklentilerimdir. Sorgulanacak bir tarafları olduğunu düşünmüyorum, çünkü yok.
Bu beklentiler sorgulanıyorsa, belki de o kokuşmuş, adı var kendi yok sistemlerde yer almamanın zamanı gelmiştir.
İnsanlar çaresizlikten veya umutsuzluktan dolayı birşeyleri bitirirler. Bazan bir istihdamı, bazan bir evliliği, bazan da yaşamlarını… İnsanları çaresiz ve umutsuz bırakacak her oluşum adalet kavramına vurulmuş kocaman bir baltadır. Her adaletsizlik, adaletsizliğe prim veren daha fazla kişiye gebedir.
Dünyadaki yaşamı yaşanılası olmaktan çıkartan en sakat durumlardan biri belki de bu adalet-adaletsizlik durumu…
Ayşen AkgülOlmadığın insan olarak sevilmektense, olduğun insan olarak nefret edilmek iyidir.
Yorum
-
adalet aslında dünyada uygulanması zor bir kavramdır.... adaleti mükemmel ölçüde yerine getirebilecek bir varlık olmadığımızı bilmemiz gerekir..... farketmeden de hatalar içine girebileceğimizi farketmemiz gerekir..... her noktada adalet aramakta çok zarar verici bir tutumtur.... arasıra adaletsizce davranışa maruz kalabiliriz..... bunlarıda hoş görmek gerekir..... düzen bozan bir adaletsizlik olmadığı sürece ufak tefek haksızlıklara maruz kalmak veya haksızlıklar yapmak büyütülmemelidir....
bu yüzden şu mükemmel anlayışı yumuşatmamız gerekir..... adalet her yerde tam ölçüde olmalıdır.... hayır bu çok arzulanan bir şey olsa da... bunun salt uygulanışı da huzursuzluğu getirir.... ve uygulanması asla mümkün değildir.....
bu yüzden bazen bize haksızlık yapılmasına müsade etmeliyiz diye düşünüyorum..... ve kendimize de hata yapabilme şansını tanımalıyız diye düşünüyorum....
Yorum
-
Adalet, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanmasıdır (Türk Dil Kurumu).
Adalet sayesinde haklarımızı koruyabiliyoruz. Örneğin ödenmemiş bir çek veya senedini icraya koyuyor, alacağını adalet sayesinde alıyorsun, ödenmemiş kiranı Devlet senin için tahsil ediyor. Hakkın olan mirasa adalet sayesinde sahip olabiliyor, hakkını gasp edeni cezaevine gönderebiliyorsun.
Tabii bazen de adaletin yavaş işleyişine kızıyorsun, o ayrı.
Yasalar durmadan değişiyor o ayrı bir dert.
Yasalar herkes için aynı uygulanmıyor o da ayrı bir dert.
sevdecim yasalar gibi hayat da her zaman adil olmayabiliyor maalesef :roll:
Yorum
-
Orjinal yazı sahibi: silent_-adalet eşitliktir. Ama Allah ın adaleti öyle değil kimine az veriyor kimine çok.Hayat Dediğin, Allah İçin Değilse; Ne Çıkar Kainat Önünde Eğilse!...
Yorum
-
Orjinal yazı sahibi: therapy25adalet aslında dünyada uygulanması zor bir kavramdır.... adaleti mükemmel ölçüde yerine getirebilecek bir varlık olmadığımızı bilmemiz gerekir..... farketmeden de hatalar içine girebileceğimizi farketmemiz gerekir..... her noktada adalet aramakta çok zarar verici bir tutumtur.... arasıra adaletsizce davranışa maruz kalabiliriz..... bunlarıda hoş görmek gerekir..... düzen bozan bir adaletsizlik olmadığı sürece ufak tefek haksızlıklara maruz kalmak veya haksızlıklar yapmak büyütülmemelidir....
bu yüzden şu mükemmel anlayışı yumuşatmamız gerekir..... adalet her yerde tam ölçüde olmalıdır.... hayır bu çok arzulanan bir şey olsa da... bunun salt uygulanışı da huzursuzluğu getirir.... ve uygulanması asla mümkün değildir.....
bu yüzden bazen bize haksızlık yapılmasına müsade etmeliyiz diye düşünüyorum..... ve kendimize de hata yapabilme şansını tanımalıyız diye düşünüyorum....Hayat Dediğin, Allah İçin Değilse; Ne Çıkar Kainat Önünde Eğilse!...
Yorum
-
Orjinal yazı sahibi: sevde_Ben işte tamda böyleyim therapy25, beni yazmışsın sanki yazında, bana göre adaletsizliğin büyüğü küçüğü olmuyor, herşey hakkıyla olmalı, haksızlık olmamalı. Ufak tefek haksızlıklara tabiki ses çıkarmıyorum ama içten içe üzülüyorum.
adaletin su götürmezliğinde katılaşırsak kırılganlığımız o derece artar.... birde hukukun ne olduğunu iyi bilmemiz gerekiyor....
mesela ben eski sınıfımda herkes gülüm balım ve sadece ben uzaktan bakan bir insanım.... bunu adaletsizlik olarak algılıyordum..... ama bu adaletsizlik değildi.... herkes kiminle konuşup konuşmayacağını seçme özgürlüğüne sahip değil mi.... ben birinden hoşlanmıcam ve onunla konuşmak zorunda kalacağım.... bu kişisel hürriyetime müdahaledir..... ve tercihlerimde hür değil köle konumuna düşmektir.....
bu mantıkla onlara baktım ve onları haklı buldum.... adaletsiz anlayışın aslında benim anlayışım olduğunu farkettim...
anlatmak istediğim bu benim.... hak nedir hukuk nedir.... ve adalet nasıl sağlanır konularında objektif bakmıyoruz.... bize özgü yasalarımızla olayları adaletsizlik olarak algılıyoruz.... bu yüzden ben adaletsizliğin tam farkına varmadan.... onu süzgeçten geçirmeden.... hüküm verme işine kalkışmayı pek hoş karşılamıyorum....
geçenlerde bu hata içine düştüm.... birinin kalbini ciddi mana da kırdım.... sonradan düzeldi çok şükür...
Yorum
-
Orjinal yazı sahibi: silent_-adalet eşitliktir. Ama Allah ın adaleti öyle değil kimine az veriyor kimine çok.
Yorum
Yorum