Duyuru

Collapse
No announcement yet.

yaratılış sebebimiz...?

Collapse
X
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Clear All
new posts

  • yaratılış sebebimiz...?

    benim aklıma takılan bir konu var ve bunu sizlerle paylaşmak istedim...
    biz insanlar dünyaya getirildik ama bir sebebi olmalı...
    neden bizler varolduk???
    bizim illada varolmamız mı gerekiyordu...?
    arkadaşlar yapacağınız yorumlar gerçekten benim için çok değerli...
    <div>YALNIZLIKLAR KRALI.....</div>

  • #2
    Bak serdar bir ara bende bu konuları düşünmekten kafayı yemek üzereydim.Sonuçta varız önemli olan bu değil mi?Evet belki varolmasakta olurdu ama Allah bizi yaratmayı tercih etmiş?Şimdi durup sorgulamak bize düşmez sadece kafamızı bulandırırız.Bunları sana yardımcı olmak için yazıyorum çünkü bende aynı düşünceleri yaşadım.Hatta dik kafalılıkla inat ettim.Neden varız?Oyuncak mıyız falan filan gibi Ama bunların bana çok zararı oldu.Bizin yapmamız gereken bize verilen görevleri elimizden geldiğince yerine getirmek ve iyi bir insan olmak.Tabi bunu yaparken Allah a tüm kalbimizle inanmalıyız,güvenmeliyiz ve hiçbir şüphe kalmamalı içimizde.Çok şükür ben artık bu aşamaya geldim.Allah ı sorgulamak gelmiyor içimden sadece inanmak ve ibadet etemek geliyor.Konuyla ilgili kitaplar okuyarak kendini aydınlatabilirsin.Seni çok iyi anlıyorum.

    Yorum


    • #3
      “Ben gizli bir hazineydim. Açığa çıkmayı diledim.” Hadis-i Kudsî...

      Nasıl ki beste dinleyicisiz olmaz, şiir okuyucusuz yerini bulamaz.. bu bilinmeyen ve tanınmayan Yaratıcı, meydana koyduğu bu coşkulu varlıklar bestesini, kainat orkestrasını muhatapsız bırakmayacak, muhatap olacak şuurlu varlıkları mutlaka yaratacaktır. Öncelikli olarak bu mükemmel besteye muhatap olanlar, şuur ve idrâk kabiliyetleriyle donatılarak yaratılan meleklerdi...

      İnsan ise kendi varlığını, çevresini sorgulayan ve sorgulamalarına bir cevap bulamadığı sürece tatmin olamayan bir yaratılışa sahiptir. Kendisini varlık âlemine gönderen Zât’ı tanıdığı ve varoluşunu tanımlayabildiği ölçüde bir huzura kavuşabilir. “Nereden geliyorum, nereye doğru gidiyorum?” gibi temel sorgulamalarındaki veriler çevredeki varlıkların var oluşuyla örtüştüğü için cevaplanması ve ispatlanması bir derece daha kolaydır. Ancak, kendi varlığına özgün kalan “Ne için varım? Varlğımı anlamalandıran gerçek nedir?!” sorgulamasında çevresel verilerden yoksundur. Bu soru kendi içerisinde açıklanması gereken bir sorunsaldır. Bu tarz sorgulamalarda vahiy yol gösterse de, genellikle aklı devre dışı bırakacak derecede aşikar cevaplar vermez. Çünkü, İstenen cevap sorgulamanın içerisinde gizlidir. Aşikar cevaplar ise sorgulamanın önünü kapatacaktır.

      Ve nihayet, ulaşılan tüm gerçeklerden ve kavranılan tüm özelliklerinden, sıfatlarından sonra, insana benlik duygusunu ikram etmiştir. Gerçek şudur ki, ‘ben!’ ve ‘benim!’ duygularını hissedebildiğimiz içindir ki, ‘kim?’ ve ‘kimin?’ sorularını sorabiliyoruz. ‘Bu benim’ diyebildiğimiz içindir ki, ‘bu kainat kimin?’ sorusunun peşine düşebiliyoruz. Yine, merhamet edebilir, şefkati, hayayı, adaleti duyumsayabilir, sevgiden, nefretten, aşktan nasip alabilir bir mahiyetle yaratıldığımız ve bu özelliklerimizi sahiplenebilecek bir benlik duygusu ikram edildiği içindir ki; Zât’ı Akdes’in sevgisini, şefkatini, yaratmadaki coşkularını farkında bile olmadan kıyas yaparak kavrayabiliyoruz. Şefkat duygusu verilmeseydi bize veya hayvanlarda olduğu gibi benliğimizle ilintilendirilmeseydi, O’nun şefkatini sorgulama ve nihayet kıyas yaparak kavrama imkanını bulabilecek miydik?

      Yani, varoluşunun gayesi, yarattığı varlıkları seven, bu sevgisini ikramlarla ortaya koyan, özellikle insana karşı özel bir sevgisi ve özenli bir muamelesi olan, bu sevgisini ve özenini, binbir ihsan ve rahmet yansımalarıyla ispat eden Allah’a karşı; ibadetleriyle bu sevgiye layık olduğunu ispat etmesi, ubudiyetiyle bu sevgiyi geliştirmesi ve O’na yakınlaşmaya çalışmasıdır. Bu çabanın son basamağındaki engel, Yaratıcısına ulaşan yolda yıkması gereken son duvar, insanın kendi benliğidir. İnsan, ilahî bir ikramla bu engeli de aştıktan sonra, meleklerin ulaşmasının mümkün olmadığı noktaya varmış, onların aşmaları mümkün olmayan bir engeli de aşıp, melekleri Adem’e secde ettirten o hakikate râm olmuş olacaktır(boyun eğecektir)


      -alıntı-

      Yorum


      • #4
        Orjinal yazı sahibi: gülben
        Bak serdar bir ara bende bu konuları düşünmekten kafayı yemek üzereydim.Sonuçta varız önemli olan bu değil mi?Evet belki varolmasakta olurdu ama Allah bizi yaratmayı tercih etmiş?Şimdi durup sorgulamak bize düşmez sadece kafamızı bulandırırız.Bunları sana yardımcı olmak için yazıyorum çünkü bende aynı düşünceleri yaşadım.Hatta dik kafalılıkla inat ettim.Neden varız?Oyuncak mıyız falan filan gibi Ama bunların bana çok zararı oldu.Bizin yapmamız gereken bize verilen görevleri elimizden geldiğince yerine getirmek ve iyi bir insan olmak.Tabi bunu yaparken Allah a tüm kalbimizle inanmalıyız,güvenmeliyiz ve hiçbir şüphe kalmamalı içimizde.Çok şükür ben artık bu aşamaya geldim.Allah ı sorgulamak gelmiyor içimden sadece inanmak ve ibadet etemek geliyor.Konuyla ilgili kitaplar okuyarak kendini aydınlatabilirsin.Seni çok iyi anlıyorum.
        öncelikle yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
        yüce allah bizleri yarattı ve bizi yaratan yüce kudret bizim yaşantımızı sonuna kadar biliyordur....
        ve bizim bu kadar günahlarla onun karşısına çıkacağımızı da biliyor...
        madem bizleri yarattı bu kadar günah işliyecek mahluklar olarak bizleri programlanmış bir şekilde dünyaya gönderiyor...irade var ama,arzularımız daha ağır basıyor...
        şimdi diyeceksin ki bazıları günah işlememeye gayret gösteriyor,dünyevi güzelliklerden uzak duruyor ve bunu başarıyorlar...
        her insanın iradesi sence bir midir...?
        her insana neden aynı irade verilmemiş...
        bu dünyaya gönderildik ve dünyadaki güzelliklerle başbaşa bırakılmışsak neden ben o güzellikleri yaşamıyayım ve yaşıyorsam neden günah oluyor...?
        bu tür sorular beni bunaltıyor...
        ?
        ?
        <div>YALNIZLIKLAR KRALI.....</div>

        Yorum


        • #5
          Meralsevde yi buraya davet ediyorum. Şaka bir yana meral bunların cevaplarını çok iyi anlatıyor bende biliyorum ama o kadar kabiliyetli değilim yazarken.Keşke seninle yüzüyüze konuşsak serdar ya çok dindar olurduk yada ikimizde dinden çıkardık.

          Öncelikle şundan bahsetmek istiyorum.Benim geçmişte işlediğim bir çok günahım var bunlara kafayı takmıştım,sürekli kendimi suçluyordum fakat bir kitapta okuduğum yorum beni çok etkiledi.Bak aynen yazıyorum bu yazıyı çok iyi düşün.

          Rabbimizin bir ismide "Tevvab" dır.Yani O, tövbeleri çok kabul edendir.O kadar ki,peygamberimiz,insanlar hiç günah işlemese dahi Rabbimizin yeni insanlar yaratıp,onlara güneh işleteceğini ve tövbe ettirip bağışlatacağını söylemiştir.Çünkü günahkarların ve tövbe edenlerin bulunması, Allah ın Tevvab isminin gereğidir.Kur'an'da, "Allah çok tövbe edenleri sever" mealinde buyurulması da,tövbenin,Allahın sevgisine sebep olacağını ortaya koymaktadır.

          Alıntı:Peygamberimizin diliyle gençlik CEMİL TOKPINAR.

          Yorum


          • #6
            Keşke seninle yüzüyüze konuşsak serdar ya çok dindar olurduk yada ikimizde dinden çıkardık

            bence bi deniyelim
            ya ben çok dindar olurum ya da sen benden beter olursun

            benim ailemde herkes namazını,orucunu aklına gelebilecek her türlü ibadeti yapıyorlar ama ben bi türlü başlıyamadım...
            ve bunun yüzünden ailemle bazen sorunlar yaşıyorum..
            ben kalbimle ibadet etmek istiyorum,görünüşte değil..
            ve bu sorular aklımı yedikçe biraz uzakta kalıyorum...
            <div>YALNIZLIKLAR KRALI.....</div>

            Yorum


            • #7
              İrade kişilerde farklı değildir Serdar.Kişilerin iradelerini kullanma istekleri farklıdır.Bu da aklı kullanma yeteneği ile ilgilidir.Eğer bu konuya tarafsız ve anlamak isteyen bir zihniyetle bakarsan hiç bir soru işareti ile karşılaşmazsın.Çünkü herşey açık ve net.Yeterki anlamak istesin insan...

              Yaratılış ve bu dünyaya gönderilişimizde çok vicdani ve mantıklı gerekçelere dayanıyor aslında.Ama bunu bu sitede öğrenebileceğini sanmıyorum.Çünkü çok ciddi bir konu.İşin erbabı ve doğru kaynakları temiz bir kalp yaklaşımı ile incelersen eminim kafanda soru işareti kalmayacaktır.Ayrıca ruhun saf ve temiz bir huzurla dolacaktır.

              Yorum


              • #8
                Şimdi evet biz dünyaya gönderildik ve bir nefsimiz var.Ve hepimiz farklı iradelere sahibiz.Mesela iradesi güçlü olan insan bizden daha şanslı bu doğru fakat Rabbimiz iradesi zayıf olan insana daha bağışlayacı çünkü onun nefsinin daha güçlü olduğunu farkında.

                Ayrıca hepimiz farklı konularda birbirimizden üstünüz mesela karşımızdaki kişinin iradesi çok güçlüdür ve bu nedenle bizden şanslıdır fakat bizimde kalbimiz temizdir ve bu nedenle bizde karşımızdaki kişiden üstünüzdür.Yani merak etme mutlaka bir yerde eşitlik sağlanıyor.

                Eğer irademiz zayıf ve günaha yakın bir kişiysek,irademizin güçlenmesi için dua edebiliriz.Böyle duaların kabul edilmesi daha kolaydır hiçbir şekilde çaresiz değiliz yani.

                Yorum


                • #9
                  diyelim ki benim aile durumum çok kötü...
                  ama komşumuzun maddi imkanları daha farklı ve çocuklarıyla ilgileniyorlarlar bilgi bakımından yani,onu okutuyorlar ve imam oluyor...
                  ben ise sokaklarla başbaşa,işten eve evden işe hiçbir bilgiye sahip olmayan ve monoton bi hayat yaşıyorum...yani günaha elverişli bi kişiliğe dönüşmüşüm...
                  peki benimde komşumun çocukları gibi bi hayatım olabilirdi..
                  bende şu an bi imam olabilirdim ve bu kadar günaha eğilimli olmazdım...
                  bu bi kadermidir nedir anlamadım...
                  peki irade dediğiniz ne...?
                  cahil bi insanda irade ne arasın...
                  <div>YALNIZLIKLAR KRALI.....</div>

                  Yorum


                  • #10
                    bizim dinimize göre bu dünyaya geliş amacımız tabii ki Allaha kul olmak..onun çizdiği yoldan gitmek....
                    yani dünya dediğimiz biz müslümanlar için bir sınavdan ibaret...bu sınavda bir çok kişi başarısız gibi gözüküyor diyebiriz ama tabii ki herşeyi bilen Allahtır..kimin ne olacağı belli değildir...

                    bizim burada yapmamız gereken safi bir kalble Allaha inanmak ve ibadetlerimizi yerine getirmek..öyle veya böyle bu dünyaya gelmişiz..artık onu tartışmak bile yersiz..amacımız bu sınavdan nasıl geçecğiz o olmalı..

                    Yorum


                    • #11
                      Orjinal yazı sahibi: anabella
                      İrade kişilerde farklı değildir Serdar.Kişilerin iradelerini kullanma istekleri farklıdır.Bu da aklı kullanma yeteneği ile ilgilidir.Eğer bu konuya tarafsız ve anlamak isteyen bir zihniyetle bakarsan hiç bir soru işareti ile karşılaşmazsın.Çünkü herşey açık ve net.Yeterki anlamak istesin insan....
                      Eminmisiniz bu şekilde olduğunu sanmıyorum.Bu şekildeyse böyle düşüncelere kapılan insanların akıllarını kullanma yetenekleri daha az.Peki ben aklımı yeterince kullanamıyorsam bu da benim elimde mi?

                      Yorum


                      • #12
                        Evet Sevgili Gülben...Zeka ve akıl ayrı şeyler biliyoruz ki...İstersen iradeni ve aklını yerinde kullanır,doğruları yapabilirsin.

                        İrade zayıflığı,sadece yapmak istediğini yapan insanların sığındığı bir kalkandır. Bazen hepimizin yapabildiği gibi.

                        Akıl doğru şeyi emreder,irade aklın emrinde olmak ister.Ancak nefis ve şeytan da aynı uğraşı verir.Burada iman gücü ve bilgi devreye girer...Heva ve nefsin hevesleri ağır basar ve biz suçu irade zayıflığına yükleriz.Aslaında suçlu olan irade değil,onu yerinde kullanmayan benliğimizdir.

                        Tövbe konusunda haklısın,ama günahta ısrar,kalbi karartacağından yine de çok dikkatli olmamaız gerekir.

                        Yorum


                        • #13
                          Sebep aynı olanı farklılaştırmaya çalışıp istisnalar dışında aynı olanı devam ettirmek. Asıl yaşadığımız ise doğumdan ölene kadar geçen zaman değil, farklılaştırma adına geride bıraktığımız yorgunlukların toplamı.

                          Yorum


                          • #14
                            Biraz forum kuralları dışında olduğu, biraz da bu konunun ehli olmadan yazdığım için öncelikle özür diliyorum.

                            Allah bizi belli bir sebeple yaratmış. Biz onun varlığını ve Vacibül-Vücûd oluşunu (var olmasının gerekliliğini) aklımızla bilebiliriz ama bizi niçin yarattığını nakil ile bilebiliriz. Yüz binden fazla peygamber de zaten bu maksatla gelmiş.

                            Yüce Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. Hiç bir insan hesap vereceği zaman hakkını alamayacağı korkusuna kapılmaz. Bir imam, bizden daha avantajlı durumda değildir. Her insan kendi çerçevesinde değerlendirilir.

                            Meseleyi bir hikayeyle açıklamaya çalışayım:
                            Bir zaman Bişr diye biri varmış. Genç. Günah çukuruna düşmüş yuvarlanıyor yuvarlandıkça batıyor… Bir gün gecesini içki masalarında sabahladığı bir gecenin günü. Sarhoş. Evinin yolunu tutturmuş, gidiyor, gitmeye çalışıyor. Yürüyor. O da ne? Bir kağıt, üstünde Besmele yazılı bir kağıt. İçi cız ediyor. Eğiliyor. Çamurların içinden Besmele yazılı kağıdı alıyor. Hiç Allah’ın ismi yerde olur mu, çamurlar içinde olur mu, bin bir düşünce bin bir ah ediş. Kağıdı öpüyor, çamurlarını siliyor, temizliyor, evine götürüyor, güzel kokular sürüyor ve evinin en güzel yerine asıyor. Ve sonra Allah ona öyle bir kapı açıyor ki pişman olup evliyanın büyüklerinden oluyor.

                            Demek ki o halde olan birinin bir kağıt parçasını yerden alması, onun kurtuluşuna vesile olabiliyor. Nitekim bir hadiste "Ey ashabım, siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, emredilenin onda birini terk eden helâk olur. Oysa öyle bir zaman gelecek ki, emredilenin onda birini yapan kurtulacak." diyor. Demek ki insanlar kendi çerçevelerinde değerlendiriliyormuş. Peygamber efendimizin huzurunda yetişmiş o sahabilerin en ufak şüpheli şeyden sakınmamaları anormal birşeydi. Yunus suresinde "Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler." diyor. İnsan hayatı iniş çıkışlarla dolu. Biz önümüze çıkan fırsatları iyi değerlendirebilirsek inşallah kurtulanlardan oluruz.

                            Yorum


                            • #15
                              allah adildir .ve herkese verilenler sorulacaktır.zengin ile fakir aynı şeylerden mesul değil yani.
                              fakir isyan etmez ve şükrederse haline kurtuluşa erer.
                              zengin malını nerden kazandı,nereye harcadı farklı sorularla karşılaşacak.
                              imam olmak da kurtuluş değil ve onun sorumluluğu daha fazla bildiklerinden sorumlu ,islam dininde ruhban sınıfı yok biliyorsunuz .
                              haksızlık olmayacak yani kimseye ,verilen nimetler sorulacak
                              ve allah kulunun yaşadığı şartları , gönlünden geçenleri bilir.
                              allahın adaletine güvenince sorun kalmıyo ,hiçbirşey burada göründüğü gibi olmayacak.mesala cennete ilk önce fakirler gireceklermiş.

                              Yorum

                              İşleniyor...
                              X