Siz hiç çok güzel bir kadının yanında yakışıklı bir erkeğin ona kötü davrandığını, ilişkiyi önemsemediğini, o kadını mutlu etmediğini gördünüz mü?
Ben gördüm. Hem de çok. Adam güzel kadınla birlikteyken onu fazlaca önemsemez. Kadın sürekli şikayet eder. Mutsuz olur çünkü ne duygusal olarak ne de ruhen tam olarak doymuyordur. Günün birinde dayanamayarak adamı kapının önüne koyar. Artık ilişkinin bir anlamı kalmamıştır. Her şey bittikten sonra kadın en azından kafam rahat olur diye umut eder.
Ama öyle olmaz maalesef. Sanki her şeyi bitirmek isteyen o değilmiş gibi gözü telefondan ayrılmaz. Kız arkadaşlarıyla toplandığında, bir yere gittiğinde, hatta çalışırken bile hep o telefon gözünün önündedir. Mesaj iletisi gelip gelmediği sürekli kontrol edilir. Acaba adam pişman olacak mıdır? Geri dönmeyi isteyecek midir? Hareketlerini düzeltecek midir?
Genç kadın her sabah uyandığında, acaba bugün beni düşündü mü, hiç mi acı çekmiyor gibi soru işaretleri içinde güne başlar. Artık beyninin gizli bir bölümü adamı düşünecektir.
Bir gün sokakta adamı bir başka kadının kollarında görüverir. Üstelik ?öteki? kadın kendisi kadar güzel bile değildir. Daha toplu, daha kısa, daha vasat, daha sıradandır. Gelgelelim, güzel kadının bir türlü anlam veremediği bir şey vardır. Adam, ?öteki?ne prenses muamelesi yapıyordur. Genç ve güzel kadın şaşkınlık ve kıskançlık duyguları içinde kıvranmaya başlar. Sanki o bildiği kaba erkek gitmiş, yerini tam bir aşk adamı almıştır. Öfke ve intikam duyguları bütün benliğini sarar.
?Benim gibi dört dörtlük birini beğenmedi, ama şu yanında gezdirdiği kadına bak? diye hayıflanır. Kendisi bakımlıdır, alımlıdır, ama ?öteki? makyajsız yüzü, topuksuz ayakkabılarıyla girivermiştir adamın koluna.
Muhakkak etrafınızda buna benzer olaylar görmüşsünüzdür. Peki neler oluyor bu erkeklere?
Bir ilişkide gerçek patron kadındır demiştik. Dişilik vasfı olan hanımlar, o ilişkinin çerçevesini doğru şekilde belirler. Bir anlamda liderlik yaparlar. Çünkü aslında kadın bedeni, duyguların hakimi olarak yaratılmıştır. Adem ile Havva hikayesinde resmedilen belkemiğindeki yılan, duyguları ve dolayısıyla da yaşam enerjisini temsil ediyor.
İşte bu yüzden duygular çok önemsenmelidir.
Erkekler ise, mantık ve bedensel gücü temsil ediyorlar. Dolayısıyla, aslında ilişki sırasında duyguların patronu olan kadını takip ediyorlar. Erkeklerin pek çok yüzü vardır. İçlerinde hem şeytanı hem de meleği barındırırlar. Bu değişik yüzlerden hangisinin aktive olacağı, kadına kalmıştır. Aynı adam bir kadına şeytani tarafını gösterirken, ?öteki?ne en muhteşem özelliklerini sergileyebilir.
Ama şunu da unutmayın: 30 puanlık bir erkekten 50 puanlık tavır ve davranış bekleyemezsiniz. Siz ne kadar dişi olursanız olun, sonuçta onun bir kapasitesi vardır. Sadece o kapasiteden en fazla oranda yararlanabilirsiniz, o kadar?
Erkeğin hangi yüzünün aktive olacağını kadının dış görünüşü, makyajı, yaşı, statüsü, parası, kilosu değil, sadece dişilik özgüveni belirler. Ne tuhaf değil mi? Erkekler görsel yaratıklardır ve güzel bir kadın bedeni karşısında zayıf düştükleri düşünülür. Oysa bu sadece kısa bir süre için, ve yatak odasında geçirilecek zamanlar için geçerlidir. Daha uzun bir ilişkide erkek karşısında özgüven ve dişilik ister. . Bilinçaltımızdan yayılan duygular, bir şekilde hareket ve tavrımızı, bakışlarımızı, beden dilimizi, hatta konuşurken seçtiğimiz kelimeleri dahi etkiler. Böylelikle karşımızdaki erkeğe ne kadar özgüvenli olduğumuzu hiç konuşmadan aktarmış oluruz.
Çok güzel bir kadın bana bir gün itiraz etmişti:
?Seda Hanım, ben kendi değerimi biliyorum. Güzel olduğumu da? Akıllı olduğumu da? Erkeklerin bana ne kadar hayranlıkla baktığını da görebiliyorum. Benim özgüvenim tam.?
Oysa gerçek bu değildi. Aşık olduğu erkekler ona çok kötü davranıyorlardı.
Güzel olduğumuzu düşünerek özgüvenli olamayız. Bu işin bir tek kriteri vardır. Bir seçim yapmak zorunda kaldığımızda sevgi ile mi yoksa korku ile mi o seçimi yaptığımız önemlidir. Ben mükemmelim ve erkek arkadaşım bana hayran olmalıdır diye düşünebilirim. Ama aynı erkek bana kötü muamele yaptığında, hiç gözüm arkada kalmadan radikal kararlar alabilmeliyim. Ona HAYIR diyebilmeliyim.Üstelik bunu yaparken öfkeyle değil, yumuşacık ve sıcacık bir dişilikle yapabilmeliyim. Onu kaybetmekten korkmamalıyım.
Ve eğer bir gün onu terk etmem gerekirse, o telefonun varlığını bile unutabilmeliyim. Bana daha iyi davranan başka erkekleri hayatıma çekebilmeliyim.
İşte gerçek özgüven böyle olur. Ve buna sahip kadınlar her zaman karşılarındaki erkeğin en güzel yanını çekeceklerdir.
Tabi ilişkinin başlangıç dönemindeki flört aşamasında doğru adımları atmaları şartıyla?
Tüm kadınlara, layık oldukları değeri aldıkları bir ilişki, ve tüm erkeklere gerçek birer dişi ile bütünleşebilmeyi diliyorum. İnanın tadı damağınızda kalacak. (ALINTI)
sizce de ilişkiyi ayakta tutan şey "dişilik" midir?
Ben gördüm. Hem de çok. Adam güzel kadınla birlikteyken onu fazlaca önemsemez. Kadın sürekli şikayet eder. Mutsuz olur çünkü ne duygusal olarak ne de ruhen tam olarak doymuyordur. Günün birinde dayanamayarak adamı kapının önüne koyar. Artık ilişkinin bir anlamı kalmamıştır. Her şey bittikten sonra kadın en azından kafam rahat olur diye umut eder.
Ama öyle olmaz maalesef. Sanki her şeyi bitirmek isteyen o değilmiş gibi gözü telefondan ayrılmaz. Kız arkadaşlarıyla toplandığında, bir yere gittiğinde, hatta çalışırken bile hep o telefon gözünün önündedir. Mesaj iletisi gelip gelmediği sürekli kontrol edilir. Acaba adam pişman olacak mıdır? Geri dönmeyi isteyecek midir? Hareketlerini düzeltecek midir?
Genç kadın her sabah uyandığında, acaba bugün beni düşündü mü, hiç mi acı çekmiyor gibi soru işaretleri içinde güne başlar. Artık beyninin gizli bir bölümü adamı düşünecektir.
Bir gün sokakta adamı bir başka kadının kollarında görüverir. Üstelik ?öteki? kadın kendisi kadar güzel bile değildir. Daha toplu, daha kısa, daha vasat, daha sıradandır. Gelgelelim, güzel kadının bir türlü anlam veremediği bir şey vardır. Adam, ?öteki?ne prenses muamelesi yapıyordur. Genç ve güzel kadın şaşkınlık ve kıskançlık duyguları içinde kıvranmaya başlar. Sanki o bildiği kaba erkek gitmiş, yerini tam bir aşk adamı almıştır. Öfke ve intikam duyguları bütün benliğini sarar.
?Benim gibi dört dörtlük birini beğenmedi, ama şu yanında gezdirdiği kadına bak? diye hayıflanır. Kendisi bakımlıdır, alımlıdır, ama ?öteki? makyajsız yüzü, topuksuz ayakkabılarıyla girivermiştir adamın koluna.
Muhakkak etrafınızda buna benzer olaylar görmüşsünüzdür. Peki neler oluyor bu erkeklere?
Bir ilişkide gerçek patron kadındır demiştik. Dişilik vasfı olan hanımlar, o ilişkinin çerçevesini doğru şekilde belirler. Bir anlamda liderlik yaparlar. Çünkü aslında kadın bedeni, duyguların hakimi olarak yaratılmıştır. Adem ile Havva hikayesinde resmedilen belkemiğindeki yılan, duyguları ve dolayısıyla da yaşam enerjisini temsil ediyor.
İşte bu yüzden duygular çok önemsenmelidir.
Erkekler ise, mantık ve bedensel gücü temsil ediyorlar. Dolayısıyla, aslında ilişki sırasında duyguların patronu olan kadını takip ediyorlar. Erkeklerin pek çok yüzü vardır. İçlerinde hem şeytanı hem de meleği barındırırlar. Bu değişik yüzlerden hangisinin aktive olacağı, kadına kalmıştır. Aynı adam bir kadına şeytani tarafını gösterirken, ?öteki?ne en muhteşem özelliklerini sergileyebilir.
Ama şunu da unutmayın: 30 puanlık bir erkekten 50 puanlık tavır ve davranış bekleyemezsiniz. Siz ne kadar dişi olursanız olun, sonuçta onun bir kapasitesi vardır. Sadece o kapasiteden en fazla oranda yararlanabilirsiniz, o kadar?
Erkeğin hangi yüzünün aktive olacağını kadının dış görünüşü, makyajı, yaşı, statüsü, parası, kilosu değil, sadece dişilik özgüveni belirler. Ne tuhaf değil mi? Erkekler görsel yaratıklardır ve güzel bir kadın bedeni karşısında zayıf düştükleri düşünülür. Oysa bu sadece kısa bir süre için, ve yatak odasında geçirilecek zamanlar için geçerlidir. Daha uzun bir ilişkide erkek karşısında özgüven ve dişilik ister. . Bilinçaltımızdan yayılan duygular, bir şekilde hareket ve tavrımızı, bakışlarımızı, beden dilimizi, hatta konuşurken seçtiğimiz kelimeleri dahi etkiler. Böylelikle karşımızdaki erkeğe ne kadar özgüvenli olduğumuzu hiç konuşmadan aktarmış oluruz.
Çok güzel bir kadın bana bir gün itiraz etmişti:
?Seda Hanım, ben kendi değerimi biliyorum. Güzel olduğumu da? Akıllı olduğumu da? Erkeklerin bana ne kadar hayranlıkla baktığını da görebiliyorum. Benim özgüvenim tam.?
Oysa gerçek bu değildi. Aşık olduğu erkekler ona çok kötü davranıyorlardı.
Güzel olduğumuzu düşünerek özgüvenli olamayız. Bu işin bir tek kriteri vardır. Bir seçim yapmak zorunda kaldığımızda sevgi ile mi yoksa korku ile mi o seçimi yaptığımız önemlidir. Ben mükemmelim ve erkek arkadaşım bana hayran olmalıdır diye düşünebilirim. Ama aynı erkek bana kötü muamele yaptığında, hiç gözüm arkada kalmadan radikal kararlar alabilmeliyim. Ona HAYIR diyebilmeliyim.Üstelik bunu yaparken öfkeyle değil, yumuşacık ve sıcacık bir dişilikle yapabilmeliyim. Onu kaybetmekten korkmamalıyım.
Ve eğer bir gün onu terk etmem gerekirse, o telefonun varlığını bile unutabilmeliyim. Bana daha iyi davranan başka erkekleri hayatıma çekebilmeliyim.
İşte gerçek özgüven böyle olur. Ve buna sahip kadınlar her zaman karşılarındaki erkeğin en güzel yanını çekeceklerdir.
Tabi ilişkinin başlangıç dönemindeki flört aşamasında doğru adımları atmaları şartıyla?
Tüm kadınlara, layık oldukları değeri aldıkları bir ilişki, ve tüm erkeklere gerçek birer dişi ile bütünleşebilmeyi diliyorum. İnanın tadı damağınızda kalacak. (ALINTI)
sizce de ilişkiyi ayakta tutan şey "dişilik" midir?
Yorum