Gecenin en zifiri zamanında ormanın en ücra köşesinde kendinizi hayal edin… Karanlık çökmüş… Hiçbir şeyi göremiyorsunuz… Ormanda tek başınasınız… En yırtıcı hayvanların uğultusu çok uzaklardan yankılanmakta… Haşereler etrafınızı sarmış… Yakınınızdaki çalılıklardan çıtırtılar gelmekte… Siz o çalılıklarda neyin olduğunu göremiyorsunuz bile… Hareket etmek istiyorsunuz… En ufak taşlar bile size düşman, ayağınızın ona takılmasını ve düşmenizi beklemekte… Yürümeye kalksanız ağaçların gövdeleri size engel olmakta… Arazinin engebeleri ve uçurumun ve bataklığın bulunma riski sizi korkutmakta… Göremediğiniz için atacağınız adımlar bile sizi tedirgin etmekte… Şimdi güneş doğuyor… Etraf aydınlanıyor… Zifiri karanlık ışığın parıltılarından korkmuş kendini ışığın uğramayacağı yere saklamaya çalışıyor… Ağaçları görüyorsunuz… Zemini görüyorsunuz… O ormandan uzaklaşmak istiyorsunuz… Sizin adım atmanıza mani olacak hiçbir şey yok… ne ağaçlar durdurabiliyor sizi ne de taşlar size tedirginlik veriyor ve o ormandan uzaklaşıyorsunuz… O zifiri gecenin ürperticiliğinden aydınlığın emniyetine sığınıyorsunuz…
İnsanlar karanlığın tehlikelerinden ışığın emniyetine… Kasvetin engelleyiciliğinden şeffafın nezaketine… Cahilliğin kör ediciliğinden bilginin ön açıcılığına… Korkunun ürperticiliğinden güvenin sıcaklığına… vs çok şeye ihtiyaç duyar…
Hayatı zorlaştıran olguların hepsi doğanın doğal yapısında vardır… Var olmak için başka bir varlığa gereksinim duymazlar… İnsana yararı olan tüm olgular ise bir nedene bağlı ortaya çıkar… Karanlık var olmak için bir kaynağa gereksimin duymaz… Işık var olmak için bir kaynağa gereksinim duyar… Güneş, lamba gibi kendisini ortaya çıkaracak bir kaynağın varlığına muhtaçtır ışık… Işık ortaya çıktığı zaman karanlık o yeri terk eder… İkisinin bir arada bulunması imkânsızdır… Işıkla karanlık arasında galip olan her zaman ışıktır…
İnsanın iç dünyası da dış dünyaya benzerlik gösterir… Korkularımız, bunalımlarımız, bilgisizliğimiz, yeteneksizliğimiz, güvensizliğimiz doğuştan bizimle gelen bize zorluk çıkaran özelliklerimizdir… Bizim içimizde var olmaları için bir kaynağa ihtiyaç duymazlar… Karanlığın doğal yapısı gibi… Güven, yetenek, cesaret, bilgi ve en fazla ihtiyaç duyduğumuz huzurun içimizde ortaya çıkması nedenlere bağlıdır… Bilgi araştırma ve öğrenme ile ortaya çıkar… Yetenekler deneyimle kazanılır… Cesaret kendimizi geliştirecek caba ile ortaya çıkar… ışığın var olması için güneşe ihtiyaç duyması gibi… Bilgi kazanıldığında cehalet ortadan kaybolur… Cesaretin olduğu yerde güvensizlik yok olur… Yeteneğin varlığı ile elimizden nitelikli eserler çıkar…
Huzur ise en geniş kümedir… Bizimle ilgili tüm kavramları içine alır… İç dünyamızdaki yabani yönler ne kadar azalırsa… Yapıcı oluşumlar ne kadar artarsa huzurumuz artar…
Bir çiftçi tarlasına müdahale etmezse tarlasına yabani otların istila etmesi kaçınılmazdır…
Duyuru
Collapse
No announcement yet.
zıtlıklar felsefesi ve insan psikolojisi
Collapse
X
-
zıtlıklar felsefesi ve insan psikolojisi
Etiketler: Yok
-
Guest repliedintihar da bir felsefemidir ?
-
Orjinal yazı sahibi: Alakaya M@ydonoz View Postİçimizdeki karanlıkta durduk yere olmuyor aslında , yani doğuştan karanlık değil kimse
Aksine insan doğuştan hayata bağlı ve Işık kaynağı tertemiz bir varlık timsalidir
Onu hayat şartları yetiştirme tarzı , kısaca Diğer İnsanlar karanlıklara iter ,,,ruhunu köreltir .
Leave a comment:
-
İçimizdeki karanlıkta durduk yere olmuyor aslında , yani doğuştan karanlık değil kimse
Aksine insan doğuştan hayata bağlı ve Işık kaynağı tertemiz bir varlık timsalidir
Onu hayat şartları yetiştirme tarzı , kısaca Diğer İnsanlar karanlıklara iter ,,,ruhunu köreltir .
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: esintili24 View Postaslında renklerin karışımı gibi bişi. bir rengi ne kadar fazla kullanırsak o rengin oluşan karışım rengindeki baskınlığı daha fazla olur. çok doğru bir noktaya temas etmişsin. harika bir açı getirmişsin. tebrik ederim seni arkadaş
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: Unstable View Postgece karanlıkta bile ışık olabiliyor. göz alışınca karanlıkta da hiç değilse silüetleri görebiliyoruz. veya ayışığı aydınlatabiliyor
karanlıkta ışık var diyebilirim ama ışıkta karanlık varmı sorusuna birşey diyemem
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: esintili24 View Postışığın bulunduğu yerde karanlık olur mu? bu konunun cevabını bu sorunun cevabı veririr
karanlıkta ışık var diyebilirim ama ışıkta karanlık varmı sorusuna birşey diyemem
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: Unstable View Postinternetten kısa bir yazı buldum burada alıntı edeyim onu
Eski Yunandan bu yana hemen her şeyin kendi zıddını içinde barındırdığı görüşü var. Bu görüşten hareketle acaba şöyle düşünebilir miyiz? Buzun içinde ateş vardır. Nasıl mı?
Eski Yunan'dan bu yana hemen her şeyin kendi zıddını içinde barındırdığı görüşü var. Bu görüşten hareketle acaba şöyle düşünebilir miyiz? Buzun içinde ateş vardır. Nasıl mı? Elinize alacağınız bir buz kalıbı oksijen ve hidrojen atomlarından oluşmaktadır. Atom çekirdeklerinin
etrafında dönen elektronlar ise yüksek enerjili cisimcikler, bir anlamda küçük ateşlerdir. Buz, bize göre buzdur. Ancak, eğer elektronların bilinci olsaydı, herhalde buz olduklarını düşünmezlerdi.
Bu düşünceden harekede, dalındaki bir yaprağın aslında alev alev yandığını, ama bizim onu yeşil gördüğümüzü ileri sürebiliriz. Galiba doğada zıtlıklar iç içe. Eğer böyleyse, insan zihninde birtakım zıtlıklar bulunması doğal. O halde zihnimizi veya dış dünyayı çelişkilerden ve bunların uzantısı olan ikilemlerden arındırmak yerine, onları fark etmek, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek daha doğru olsa gerek. Çelişkiler, ikilemler yaşamın, yaşamlarımızın önemli bir parçası.
Sonuç olarak: Çelişkisiz, ikilemsiz olmak değil, onları fark etmek, onlarla uzlaşmak bir fazilet sayılmalıdır.
Kaynak: Yazı, Prof. Dr. Üstün Dökmen’in Sistem Yayıncılık’tan çıkan “Küçük Şeyler” eserinden derlenmiştir.
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: esintili24 View Postsoğuk enerji vardır buzun içinde. ısı enerjisinin ( - ) değerlerini taşıyor buz elektron ve proton gibi iki zıt şey olmasın bu? bu konu şimdi ilgimi çekti. merak ettim gerçekleri
Eski Yunandan bu yana hemen her şeyin kendi zıddını içinde barındırdığı görüşü var. Bu görüşten hareketle acaba şöyle düşünebilir miyiz? Buzun içinde ateş vardır. Nasıl mı?
Eski Yunan'dan bu yana hemen her şeyin kendi zıddını içinde barındırdığı görüşü var. Bu görüşten hareketle acaba şöyle düşünebilir miyiz? Buzun içinde ateş vardır. Nasıl mı? Elinize alacağınız bir buz kalıbı oksijen ve hidrojen atomlarından oluşmaktadır. Atom çekirdeklerinin
etrafında dönen elektronlar ise yüksek enerjili cisimcikler, bir anlamda küçük ateşlerdir. Buz, bize göre buzdur. Ancak, eğer elektronların bilinci olsaydı, herhalde buz olduklarını düşünmezlerdi.
Bu düşünceden harekede, dalındaki bir yaprağın aslında alev alev yandığını, ama bizim onu yeşil gördüğümüzü ileri sürebiliriz. Galiba doğada zıtlıklar iç içe. Eğer böyleyse, insan zihninde birtakım zıtlıklar bulunması doğal. O halde zihnimizi veya dış dünyayı çelişkilerden ve bunların uzantısı olan ikilemlerden arındırmak yerine, onları fark etmek, onlarla birlikte yaşamayı öğrenmek daha doğru olsa gerek. Çelişkiler, ikilemler yaşamın, yaşamlarımızın önemli bir parçası.
Sonuç olarak: Çelişkisiz, ikilemsiz olmak değil, onları fark etmek, onlarla uzlaşmak bir fazilet sayılmalıdır.
Kaynak: Yazı, Prof. Dr. Üstün Dökmen’in Sistem Yayıncılık’tan çıkan “Küçük Şeyler” eserinden derlenmiştir.
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: Unstable View Postgüzel bir yazı . orada anlatılanla bağlantısı yok ama zıtlık diyince şu örneği hatırladım. buz parçası bile içinde kendi zıttı olan ateş atomları içeriyormuş.
Leave a comment:
-
güzel bir yazı . orada anlatılanla bağlantısı yok ama zıtlık diyince şu örneği hatırladım. buz parçası bile içinde kendi zıttı olan ateş atomları içeriyormuş.
Leave a comment:
-
Orjinal yazı sahibi: RevolutionIST View PostTeşekkür ederim Ahmet Abi
Leave a comment:
Leave a comment: