Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Bereketsiz Topraklar...

Collapse
X
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Clear All
new posts

  • Bereketsiz Topraklar...

    Uzunca oldu, sancısı belki az belki çok. Kendince anlamı var mı bilinmez. Bir iki laklak mı yoksa anlam yüklü bir dünya mı ?

    Kader mi ?
    Kısmet mi ?
    Yalan mı ?
    Gerçek mi ?

    Çöllere düşmesi hasret ile beklenen bir kaç yağmur damlası mı ?
    Yoksa göllerin kurumasına sebep olacak bir güneş mi ?

    Belki yeni bir başlangıç, belki elveda.
    Belki tebessümle karışık yazılan kelimeler, belki de asık surat ile dökülen manalar...

    Kime fayda, kime zarar... Muamma....




    BEREKETSİZ TOPRAKLAR !!

    Bereketsiz topraklara ekilen her tohumun getirisi bir musibet
    Sana kalmıştır çevredekiler hakkındaki düşüncen
    İstersen sev hepsini bağrına bas, istersen duy duyabildiğin kadar nefret.
    Beyine hükmeden kalptir bazen,
    Bazen ise sadece duyulan esaret.
    Kelime aralarına anlam boşlukları bırakıyorum artık
    Doldur doldurabildiğin kadar,
    Zamanın ötesine olduğundan fazla fark attık,
    Sen yerinde dur durabildiğin kadar…
    Aynı film kaç defa izlenebilir sükunetle
    Aynı gözyaşı kaç defa akabilir her musibette.
    Toplasan parmak arası kadar kısa bir zaman ise üzerinde cirit attığımız
    Farzet, iki parmak arası boyum vardı yok oldum gittim..
    Aşikardır nefes diye oksijen yerine içimize zehiri aldığımız
    Farzet kısa film festivali yaşananlar,
    Düne perde çekerken, bugüne duvar dikerim…
    Yıllar günaha sokarken her bir simayı karaya boyayarak
    Hikayenin sonunda çoğunluk mutlu olamadan gider.
    Kimi filmin bitmesini beklerken sabır ile
    Kimisi yarısında, karanlıklarına yetecek kadar ışığını alır ve geçmişini siler…
    Işıklarımı söndürecek kadar karanlığım,
    Karanlıklarımı aydınlatacak kadar ışığım,
    Vardır elbet kendime saklı formülüm anlamı olmaz başkası için.
    Kabız düşünceler içinde yol bulmaya çalışırken salyaları akanlar
    İnsan sorar elbet kendine vakit geldiğinde gereken soruları !
    Ağaç olsun diye ektiğimiz tohumların köküne dökerken zehiri arsız
    Bereketsiz topraklarda bırak ağacı, kalmadı ne canlı ne de cansız.
    Yok oldu gitti nuru yüzüne yansıyanlar, nursuzlar içinde ışık dağıtan papazlara muhtaç kalmışlar.
    Almış biri başını gitmiş, arkasından biri oh çekerek meydanda bir yerlerini kesmiş.
    Aldırmamış kimse yalana ve gerçeğe, aydınlıklar içinde karanlığa saklanmışlar…
    Rüzgar olsan dağıtırlar,
    Ateş olsan söndürürler,
    Yağmur olsan kuruturlar.
    Bereketsiz topraklar, adını koyduk…
    Her bir adımda kırıldı dizler
    Her bir selam da kör oldu gözler,
    Her bir kelamda kesildi bu diller…
    Varlığımız ne kadar ki, yokluklarımızla ağlıyoruz gece gündüz
    Giden gider ruhuna Fatiha derler
    Yanlış yerde arama ! Elbet süt vermez öküz…
    Geleceği fazla düşünmeden geçmişi salladım bir çuval içine,
    Bu anım ise bana kalan farklı açılımlar
    Oyundur işte yaşamanın adı,
    Herkes aynı oyuncağa sahip değildir, budur bazı gerçeklerin farkı…
    Simam yoktur, silinik siyah beyaz bir resim
    Varsa yüz hatları iç dünyasını yansıtan buyursun gelsin…
    Adımı bilirim, adıma inanırım
    Bilmediklerimin arkasından koşamam, bildiklerim kadar adamlığa oynarım.
    Yarışın sonunda patlayan ciğerlerin kötü görüntüsü
    Keşkelerle avunmaya devam edenlerin haline bak,
    Sadece yağmursuz kuru bir gök gürültüsü…
    Her bir sunulan sınavın sonunda kaybettik, kimisinde geçtik
    Her şeyin en iyisini isterken hak etmediğimiz kadar,
    Akıllılık yapacağız diye yanlışları seçtik.
    Bir düşünce içinde bir anlamlar çıkarırken
    Neyi anlayamadık ?
    Neyi çözemedik ?
    Neye ağlarken
    Neye gülemedik ?
    Haydi gidelim yüreğim bizim yolumuz uzak
    Kime ne kadar gücün yeter ki ufacık halinle
    Her tarafında binlerce tuzak…
    Huzura hasret kalan gözlerin
    Mutluluğa kürek çeken ellerin
    Allah diye nara atıp kılıç sallayanların aşkına
    Bırak geride ne varsa kalsın, yeter kendine tek kişilik dileklerin…
    Toza karışmış hissiyatlarım, zerrelerine ayrılmış rüyalarım
    Bildiklerim ile bilemediklerim arasında sıkışmışlığım
    Her zaman bu sima tebessüm etmez elbet
    Vardır sandıkta bekleyen kelamlardan ibaret karmaşıklığım…
    Merhamet beklemez ki yürek beşerden
    Ne dersen de kader mi ? Kendi tercihin mi ?
    Elbet yazar görünmez kalem, sen daha yere basmadan beşikten…
    Fazla gelir bu dünyaya kimileri,
    Bazıları ise yokluğuyla mercek altında aranır.
    Yüzüme baktığımda ben miyim diye soruyorum,
    O kadar alıştık ki başka yüzlerin altından hayata bakmaya.
    Kendi mutluluğuna bombalı tuzaklar kuranlardan kaçıyorum.
    Acımasız mı zaman ?
    Acımasız mı insan ?
    Zamanın suçu yok, aynı seviye de ilerliyor
    İnsan dediğin ise, doğru diye yanlışlarına tapmakla ciğerini parçalıyor.
    Masal değil yaşanan her şey,
    Birebir gün gibi gerçek
    Varlığın anlamı, yokluğun yanında belli olur bilir misin ?
    Doğru gördüğünde sarıl, yalana rest çek..
    Her gün sana sunulur çubuklar sihirli bir el içinde
    İster uzunu, ister kısasını çek.
    Saniyeler süpürürken ağır ağır seneleri
    Yaşadıklarımızın hangisi sahte, hangisi gerçek…?
    Ömrün sonunda görünen kıldan ince bir yol var ise
    İnan ki, sadece yüreğinde zerre kötülük olmayanlar geçecek…
    Uzundur yazdıklarım, yazamadıklarımın ise sadece kısa bir özeti
    İki yol sundular garibe ve düşündüler acaba hangisini seçecek…
    Hangisi taşlı toprak yol, hangisi güllük gülistanlık
    Bunu ne sen ne ben, ne de o , sadece zaman belirleyecek…
    Hüsran umanında çakılı kaldı gemi rüzgar esse gücü yetmez
    Hikayeler çoktur, yalan gözlerde hiç bitmez.
    Bile bile, insanlıktan çıkmış hal ile duygu sömürüsü yapanlara uzatacağına şefkat elini
    Dön geri bak,
    Kaç kişinin gerçek derdine derman bulamadan çekip gittiğini.
    Açılsın kör olan gözler koyundan yok mu bir fark ?
    Her sabah kalktığında aynaya bakan yüzler utansın
    Tekerrürden ibarettir hayatın bazı kareleri
    Akıllanmayıp sahte gülücük atanlar utansın…
    Hastalıklı hale bile bile getirirken birileri beyinlerini
    Hasta olmayıp ta hasta ayağına yatanlar yansın…
    Bana dokundurmak için kelimeleriyle günlerce düşünenler var ise
    Bu yazıları okurken nefsi orta yerinde yarılsın…
    Hayrın içinde şer, şerrin içinde hayır ararken
    Gözünün önünde yıldız gibi kayanları görmeyenler
    Bugüne keyfiyetle karar verirken, yarına düşünenler
    Birileri çığlık atarken gökleri yırtarak
    Kulakları laklaklar ile tıkanmışlar neredeler ?
    Ben geri kalan savaşıma tek de devam ederim
    Alışkın bu deli yürek,
    Ne benden öncesi, ne de sonrası
    Ne gelenler ne gidenler katmadı insanlığıma fazladan bir duygu
    Aldı götürdü de umutlarımızın parçalarını bak hala vermeye gönüllüyüz…
    Üzerime aldıklarım arasında küfürler yok
    Sadece güzellikler ve güzelliği isteyen yüreklerin kilometrelerce uzaklıktaki sıcaklıkları var,
    Gerisi zaten bir hikaye sonu belli olan aynı kareler.
    Neler geldi, neler gitti yüreklerden
    Kime hoş geldi kelamlar, kimin nefsine hitap etti şaklabanlıklar.
    Sonumuz hikayenin yazarında saklıdır beşerler bilemez…
    Biri gelir, biri gider,
    Bugün iyi olan yarın derbeder
    Son söz, boş bırakılmış koltuklaradır,
    İşte bizim hikayemiz burada biter……




    "Muhammed FURKAN" (Bir gece yarısı)

  • #2
    Her sözcük bir okyanus gibi , durup durup düşünmekten kendini alamıyor insan.
    Yazdıklarını okuyunca sesiz bir çığlık oluyor insanın içinde.
    Sözcükler gelip adeta insanın o içindeki bam telini bulup titretiyor.

    Yüreğine sağlık demek bile az geliyor.

    Yorum


    • #3
      Veda konuşması gibi olmuş sanki...
      <div><strong>Ateşe dayanabildiğin kadar g&uuml;nah işle....</strong></div><br />

      Yorum


      • #4
        Ne oldu ?
        Anlayamadım...

        Ne başladı ?
        Farkına varamadım...

        Ne bitti ?
        Anlam veremedim...

        Çok karışığım çok, yazıyorum işte. Yine bir parça ödün vererek, görüyorum işte görmem gerektiği kadar...

        Üç yanlış mı yaptım bir doğrum gitti !

        Ne yarı yolda bırakmak, ne sırtından vurmak, ne de istismar... Hiç ama hiç geçmez akıldan ki yazdıklarımız kendi öz yüreğimizden...

        Can çekişir elim telefonda ama nafile, sessizliği bozmak istemem. Hayatları karartmak için değil, aydınlatmak için yola çıktım kellemi koyarak...

        Kendi dertlerim altında bir hamal gibi ezilirken acaba neden kapıları açık bıraktım ?

        Olumlu düşündükçe acaba neyin içinde kayboldum ?

        Hayat dediğin nasip ile kaderden ibaret ince bir çizgi, ne benim duvarım, ne senin duvarın, ne de başkasının duvarı güçlü kalamaz olacaklar önünde. Yarı yolda bırakmak mı ?

        2008, Kötü İnsanları Tanıma Senesi - (Kajmer) İyileri kaybetmemek adına...

        Yürekte dökülecekler çoktur da lakin derman yoktur, verilecek umutlar hala vardır da kaybetmeksizin fakat yüreğimde sızı çoktur...

        Seçeneklerden ibarettir yaşam;

        Ya korkuların ile başbaşa kalırsın ve dünyaya karşı kilitlenir kapıların.

        Ya barikatlarını parçalarsın ve görürsün iyi niyetlerin sıcaklığını.

        Ya da muammalar içinde bir yaşam sürersin, iyi ve kötüye tam karar verilemeyen...

        Kapılar açık yürek ile paralel...

        İsimsiz değildir hiç bir kahraman...
        Bilemiyoruz ki, neler gösterir zaman ?

        Bizi zora sokan, anlamsızlaştırmak için uğraşıp vesvese veren İblis mi kazansın ? Zordur bereketsiz topraklarda umut ekip yetiştirmek bilirim...

        Zordur korkular ile yüzleşmek, bir o kadar zor olan ise, korkularınla yaşamak için bir ömür verilen mücadeledir... Boşa gider, insan dediğin olur derbeder...


        Zamansız tövbelerin,
        Amansız dönemlerin içinde
        Al alabilirsen nefes boğazımda kalan yarım düğüm
        Ne bugüne belli halim
        Ne de geleceği belirsiz ömrüm
        Denizde bir karaltı görsem sızlar yüreğim
        Düşünürüm acaba ayıp nedir ?
        Korkuların getirisi sığınak mıdır ?
        Yoksa içinden çıkılamayan bir kördüğüm..?
        Daha ne kadar kabuklar içinde duracaksın
        Bak mevsimler bile değişti ayazlarda kaldık
        Kötülük mü ettik, inandıklarımızla devam ederken yollara
        Gidenler gitti, bak biz iyilerin gerisinde kaldık..
        Döküversem sayfalara yetmez adım gibi eminim
        Yanlış birşey olmadığını gün gibi bilirim
        Her yanda bir hüsran yolcusu var iken
        Ağır geldik farkındayım.
        Olmasaydı bu ağırlık sanki çok mu iyi olurduk ?
        İnsanın güçlüsü, anlamlısı ve sağlamı zordur bulunmaz
        Sayılı günler işte ne diyeyim,
        Son nefes versen bile dünyanın umurunda olmaz...
        Zordur hayatın bazı kareleri, içinden çıkılamaz bir hal alır
        Ben bir çok şeyden vazgeçtim artık sorun değil
        Bırak kopsun, ne kopacaksa fırtınanın içinden...
        Dokunur mu yazılanlar bilemem şu an, yüreğim sızlayınca anlarım
        Derman vermeye çalıştıklarımızın yanında derdi kendi yanıma alırım
        Ne değişmedi ki hayatta şimdiye kadar
        Bir kere de korkular değişsin....

        Yorum


        • #5
          Bir kaostu yaşanan olaylar mecrasında.

          İçimizdekilerin dışa vurumuydu belkide bir umut.

          Kayaların dibindeki su olukları gibi akmaya çalıştık basamak basamak.

          Bazen kayalardan billur gibi nur akar bazende kir.

          Yapmak istesende hayat süren leşler hala dirilmedi.

          Yıllar yılı iman yoksulluğundan inledik.

          Bu portal bozkırında sürekli kağnı sesi dinledik.

          Hainlerde varmış içerimizde bilemedik.

          Baba her zaman dehaydın.

          Tarihte o dehalardan kahraman çıktımı hiç.

          Sen öyle bir dehasınki,

          Kaderi bir insanın kaderiyle çakışan

          Ölüme bir santimden fazla yaklaşan.

          Temalli meak


          Hadi Figo kardeşimsin gidelim beraber buradan ....

          Beraberiz her zaman ..

          Yorum


          • #6
            Sayın baba ve asiyim. Ben ikinizinde bu siteden gitmesini istemiyorum. Ve eminimki birçok kişide istemiyordur. Her ikinizinde yazıları ayrı bir değer. Her sözünüzde mana var, manasızlık yok. Dolusunuz sizler, dolu insanlara ihtiyacımız var...
            Hayat Dediğin, Allah İçin Değilse; Ne Çıkar Kainat Önünde Eğilse!...

            Yorum


            • #7
              Orjinal yazı sahibi: baba
              Ne oldu ?
              Anlayamadım...

              Ne başladı ?
              Farkına varamadım...

              Ne bitti ?
              Anlam veremedim...

              Çok karışığım çok, yazıyorum işte. Yine bir parça ödün vererek, görüyorum işte görmem gerektiği kadar...

              Üç yanlış mı yaptım bir doğrum gitti !

              Ne yarı yolda bırakmak, ne sırtından vurmak, ne de istismar... Hiç ama hiç geçmez akıldan ki yazdıklarımız kendi öz yüreğimizden...

              Can çekişir elim telefonda ama nafile, sessizliği bozmak istemem. Hayatları karartmak için değil, aydınlatmak için yola çıktım kellemi koyarak...

              Kendi dertlerim altında bir hamal gibi ezilirken acaba neden kapıları açık bıraktım ?

              Olumlu düşündükçe acaba neyin içinde kayboldum ?

              Hayat dediğin nasip ile kaderden ibaret ince bir çizgi, ne benim duvarım, ne senin duvarın, ne de başkasının duvarı güçlü kalamaz olacaklar önünde. Yarı yolda bırakmak mı ?

              2008, Kötü İnsanları Tanıma Senesi - (Kajmer) İyileri kaybetmemek adına...

              Yürekte dökülecekler çoktur da lakin derman yoktur, verilecek umutlar hala vardır da kaybetmeksizin fakat yüreğimde sızı çoktur...

              Seçeneklerden ibarettir yaşam;

              Ya korkuların ile başbaşa kalırsın ve dünyaya karşı kilitlenir kapıların.

              Ya barikatlarını parçalarsın ve görürsün iyi niyetlerin sıcaklığını.

              Ya da muammalar içinde bir yaşam sürersin, iyi ve kötüye tam karar verilemeyen...

              Kapılar açık yürek ile paralel...

              İsimsiz değildir hiç bir kahraman...
              Bilemiyoruz ki, neler gösterir zaman ?

              Bizi zora sokan, anlamsızlaştırmak için uğraşıp vesvese veren İblis mi kazansın ? Zordur bereketsiz topraklarda umut ekip yetiştirmek bilirim...

              Zordur korkular ile yüzleşmek, bir o kadar zor olan ise, korkularınla yaşamak için bir ömür verilen mücadeledir... Boşa gider, insan dediğin olur derbeder...


              Zamansız tövbelerin,
              Amansız dönemlerin içinde
              Al alabilirsen nefes boğazımda kalan yarım düğüm
              Ne bugüne belli halim
              Ne de geleceği belirsiz ömrüm
              Denizde bir karaltı görsem sızlar yüreğim
              Düşünürüm acaba ayıp nedir ?
              Korkuların getirisi sığınak mıdır ?
              Yoksa içinden çıkılamayan bir kördüğüm..?
              Daha ne kadar kabuklar içinde duracaksın
              Bak mevsimler bile değişti ayazlarda kaldık
              Kötülük mü ettik, inandıklarımızla devam ederken yollara
              Gidenler gitti, bak biz iyilerin gerisinde kaldık..
              Döküversem sayfalara yetmez adım gibi eminim
              Yanlış birşey olmadığını gün gibi bilirim
              Her yanda bir hüsran yolcusu var iken
              Ağır geldik farkındayım.
              Olmasaydı bu ağırlık sanki çok mu iyi olurduk ?
              İnsanın güçlüsü, anlamlısı ve sağlamı zordur bulunmaz
              Sayılı günler işte ne diyeyim,
              Son nefes versen bile dünyanın umurunda olmaz...
              Zordur hayatın bazı kareleri, içinden çıkılamaz bir hal alır
              Ben bir çok şeyden vazgeçtim artık sorun değil
              Bırak kopsun, ne kopacaksa fırtınanın içinden...
              Dokunur mu yazılanlar bilemem şu an, yüreğim sızlayınca anlarım
              Derman vermeye çalıştıklarımızın yanında derdi kendi yanıma alırım
              Ne değişmedi ki hayatta şimdiye kadar
              Bir kere de korkular değişsin....
              harika bir yazı ..
              ne çok beni anlatmışsınız...

              Yorum


              • #8
                Bir seni, bir beni, bir onu anlatır yazılanlar Azemarenc...

                Anlatmak zor da uygulaması daha kolaydır bazen,
                Üzerine daha da anlam katabilmek ve yaşayabilmek dilekleriyle...



                Duygularım sukünette...
                Hisselerim tavan yapmış, muallak ve ahmak hallerinde karşılıklı ok atma yarışı. Kim kimin gözüne saplarsa +100 puan..
                Alırsın.. :idea:

                7 günlük durgunluğun bir yıllık getirisi ile yazdıran ALLAH' a sonsuz şükürler olsun... Utanmıyorum şükür etmekten, gurur duyuyorum...

                Aslımı inkar edecek kadar,
                Olduğum halimden utanacak kadar,
                Düşüncelerimden çekinecek kadar şerefsizliği benimseyemedim...

                Böyle geldim, böyle deli giderim ben ki Küheylan !! Önüme çıksa dünya ne işe yarar. Bir hareket ile yerde mevta...

                Bağıra bağıra adalete inananların, demokrasi kavramı içinde sefa botunu yüzdürenlerin zoruna giden nedir ki... ?

                Çaçaronluk krizim tutarken, yüreğini bir hamle ile söküp yerinden ne için attığını görmek var ki ah diyorum ah...

                Anlamsız kelimelerin tecavüzüne uğrayan kulakların ve düşüncelerin içinde sağlıklı bir tavır takınabilmek mümkün mü ?

                Her taraf alim, her taraf bilim adamı, her taraf zalim...

                Nerede ne yapılacağı hakkında kesin bir tavır takınamayıp ileri geri şahsi fikirleri yüzünden değerlere gelen kötü sözlerin vebaline kim ortak olabilir ?

                Alicenaplik ile serkeşlik arasında gidip gelmelerim var..

                Hangisine denk gelirsen bahtına,
                Basarsan Küheylan' ın mahaline,
                O zaman dua et inandığın Allah' a !!!

                Farkettiklerim kadar farkındalığı olmayan bireylerin nefsi savaşı arasında cereyan eden elektriklenme, arada bir keserim..
                Gerilim hattı üzerine oturmuş insanlar, akımlar arasında yanmama çabası...

                Umut veriyorum;

                Beyni, ruhu, kalbi, çuval dolusu gerekli gereksiz laflar ile saldırıya maruz kalmışlar için...

                Varabildiğin,
                Yazabildiğin,
                Konuşabildiğin,
                Görebildiğin,
                Duyabildiğin,
                Adam gibi adam olabildiğin kadar varsın.
                Yoksa sadece ölümü bekleyen yaşayan bir cesetsindir...

                Onca kelle içinde binbir firikikli düşünceler arasında meydan muhaberesi çıkarmak isteyenlerin bahanesine bak, hizaya gel... :idea:

                Ülke elden gidiyor Allah' ım, haberimiz yokmuş.
                Her sabah doğan güneş, kalbi karaya dönenlere bile fayda veremez olmuş...

                Kem gözlere,
                Boş sözlere,
                Sallamasyon bireylere yeter de artar kelam.
                Mumdur eriyen, insan ise gömülen...


                Dünya bir okyanus, bense içinde bir kum zerresi...
                Sen de zannetme kendini denizin perisi...
                Fark var ise kapasiteye bakar,
                Gerisi sadece fazlalıktır, görünüşü, giydiği elbisesi,
                Beyni olmayana giydirsen en güzel kıyafeti anlamı olur mu ?
                Yüreğinde ışık olana çuval giydirsen değeri kaybolur mu ?
                Ha suratında bir sivilce olmuş,
                Ha ayna gibi pürüssüzmüş.
                Gözündeki fesatlığı örter mi ?
                Kral ile kraliçe olmuşsun
                Dünyanın her nimetine konmuşsun
                Yüreğine sevgi yerine kibiri koymuşsun
                Bırak mübarek suyun ismini anmayı !!!
                70 defa Hacca gitsen faydası olur mu ?
                Çökmüş ruhuna kasvet denen feraset
                Gözüne dünyanın doğrusunu soksalar fayda vermez
                Kapılmış gidiyorsun delicesine mal peşine
                Yoksa kalbinde temizlik adına bir perde,
                Kozmetik dükkanı geçse üzerinden alınmaz yüzdeki kara leke...
                Bilindik kalıplar ile ne kadar ilerleyebilirsin ?
                Olduğun yerde ne kadar sabit kalabilirsin ?
                Ya herru Ya merru derler.
                Elbet sende birgün beyaz çarşaf ile sarılıp şekillenirsin...
                Hiç birşeyim yok dünyadan isteğim olarak.
                Ne köpeğim olsun, ne HD kaliteli TV im
                Ne de güzel giyinen bir sevgilim,
                Ne de çağdaşlık dersi verecek bir yoldaşım,
                Ne de yobazlık edecek bir dostum...
                Bir dilim bir düşüncem var kendime yetenim...
                Fazlası zarardır çok iyi bilirim...
                Farkedebilmek, zalimlik etmeden letafet hallerini
                Yok fazla düşüncem derinine inersem çıkamayız içinden
                Ben dünyaya gelirken kırıldı kalemim ruhum yolun sonunda beklerken
                Bedenim geride kaldı hep düşüncelerimle hücum ederken yarına
                Vehimlere bırakmadım hiç boşta kalan yüreğimi,
                Hep umut ettim aydınlık yarınları korkmadan
                Her ne kadar mahzurluk hallerinde olsa da insanlar...
                Gerçekleri silmek için çırpınanların aksine nefes almak istiyorum
                Dünyaya tapanların yirmibeş ! kürek toprak altındaki hallerini hatırlatmek derdi,
                Ne geriye dönmek yakışır, ne olduğu yerde saymak ileri koşmak istiyorum
                Boşversene babacan !!
                Elalemin derdi seni mi gerdi :?:
                Hayrım var,
                Yanında şerrim,
                Hayrıma şahit olan mutluluk pozu verirken
                Şerrime ortak olan bitik hallerde...
                İhanetim yok, yalan yakışmaz,
                Her ne kadar taşlaşmış beyinleri kırmaya yetmesede kelamlar
                Aynı mekanda olsa, yolum yine ş.... çakışmaz....



                Alicenap : Koruyan, merhamet eden.
                Serkeş : Asi, dik kafalı.
                YOBAZ : İslam' ın gerektirdiği gibi yaşayanlara denmez, İslam' ı yanlış anlayıp, yanlış uygulayıp doğruymuş gibi gösterenlere denir.
                Letafet : Güzellik.
                Vehim : Vesvese.
                Mahzur : Ayak bağı, engellemek için var olan.




                "Muhammed FURKAN"

                Yorum


                • #9
                  her ne kadar çetin gelse de ,
                  toslasam da bir o kadar ..

                  tebessüm yayıyorsun.. keyfim geliyor..
                  şöyle kana kana bir oh be! diyorum..
                  dedirtiyorsun..

                  "sen" ile beslenen yüreğine sağlık ..

                  Yorum


                  • #10
                    Anlamlarıma anlam katıp, yüreğinden geçenleri dökebilenler sağolsun Mor_krizantem...

                    Kumlar içinde zerredir garip yüreğim
                    Yazarız, yazdırırlar...

                    Bugüne varız yarına ise yok, bilirim

                    Gelir geçer zaman durmaz yerinde

                    Çektiğim çizgiler kadar derinim,

                    Bilmez sırtı sıcak yataktan çıkmayanlar olmadıkça ayazın dibinde,

                    Bugüne sır, yarına ise toprakta çiceğim...


                    Saygılarımla...

                    Yorum


                    • #11
                      Dünya düzeni, değişmeyen kurallar ile değiştirilebilecekler arasında mücadele vermek...

                      Kötü insanların bulunduğu yüzyıl içinde iyi olanları bile bile kaybetmenin verdiği sancı iki taraflı...

                      Dokunmasın kimse;
                      Ne kelamıma,
                      Ne selamıma,
                      Ne de yaralanan dünyama....

                      Sabırı silah bilenlerin umut vermek için yarıştığı ahir zamanda, kendi sabrı ile kendini vuranların tezatlıklar içinde yok olması...
                      Kolay değil elbet, her insan her duyguyu kaldıramaz, bazılarını ise zamanla çözer eğer beklemesini bilirse. Yoksa gerisi hatıra veya pişmanlık vesilesi bir masal...

                      İlk defa derinlere inebildiğimden, yüreklere dokunabildiğimden ve böylesi tekerrürlerin meydana gelmesinden pişmanlık duydum...

                      Bizim pişmanlıklarımızın getirisi ağır sancıdır, biraz kayıp biraz da tecrübelere fazlalık katan artılardır...

                      Başkasının ızdırabı ile huzur bulandır mutsuz insan ! (S.K.)

                      Bu şekilde mutlu olmayı denemedik hiç, mutlu insan olarak başkasının ızdırabı ile bizde dertlendik zaman zaman...

                      Duaya inanan, sabıra güvenen, zamanı bekleyenlerdik biz !!

                      Şimdi kırıklarımız sebebi ile alçılara alınmış ruhumuzu bu ızdıraptan nasıl kurtaracağız diye yine düşünce içinde boğuluyoruz. Tahminlerden daha fazla derindim, başkasının dünyama girmesinde boğulma riskinin fazla olacağından emindim...

                      Bir akşam yelinde dalından kopacak kadar hassas olmamalı yaprak,
                      Yaşam denen hortumun içinde ne yapar yoksa insan ?

                      Yalana resti çekerken, güvene kapıları açmak.
                      Karanlıkları geriye atarken, yarına umut bırakmak....

                      Doğru mu ?
                      Yanlış mı ?

                      Düşünür oldum...

                      Yoksa herkesi kendi haline salmak mı ?

                      Kırıldı kalemim,
                      Kilitlendi düşüncelerim,
                      Dağıldı gülüşlerim ve bir o kadar ayaza esir kaldı titreyen yüreğim....

                      İşte sana hayat, kaset bitti al yine baştan
                      Boş koltuklara selam ver sallayarak baştan,
                      Hatıraların kaçta kaçı silindi bilinmez
                      Elbet koyar bazı şeyler, değil di hiç bir insan taştan.
                      Koşabildiğin kadar koş, durduğunda düşersin
                      Düşünebildiğin kadar düşün, durulunca kitlenirsin...
                      Kelamlarımı altından kılıfa soksan artar mı değeri ?
                      Yada tezekler içinde yaksan düşer mi kıymeti ?
                      Değere değer katan insanın düşünceleri, gerisi kitaplardan yapılan boş alıntılar gibidir hayat.
                      Hayata sen katarsın birşeyler yolu bulabilmek için,
                      Eğer hayatın sana katmasını beklesersen yaşamının tadı olur bayat...
                      Gazı biten bir lambanın ucundaki fitildik belkide
                      Birimiz ateşi korumaya çalıştı sert rüzgarlara set çekerek,
                      Diğerimiz ise koruyayım derken nefessiz bıraktı ve söndü.
                      İşte orada dugular ve anlamlar öldü.
                      Daha aydınlığın ne olduğunu anlayamadan
                      Kendimize gelemeden güneş bize sırtını döndü...
                      Kaldık karanlıklar içinde ellerimizden kayarken ışık
                      Manası kendi içinde saklı bir yoldu aynı adımları attığımızda
                      Son gün geldiğinde, kalmadı bize seçecek fazla bir şık...
                      Kendi başıma öğrendim değerleri
                      Kendi başıma dertlerime merhem diye acıları gömdüm.
                      Bugüne huzur var ise yürekte
                      Yeri geldiğinde en kabus günleri gördüm.
                      Pes etmedik yılmadan yırtarcasına anlamsızlıkları
                      Kırmak için mücadele verirken sert duvarları
                      Bir bakmışım kan revan içinde acıyan ellerim,
                      Meğer duvar diye kırmaya çalışmışım çelik kapıları...
                      İşte hikayedir yürekten geçen,
                      Belki gerçek belki sahte,
                      Belki başına gelmiştir belki gelecek...
                      Umudun gerçek olduğuna inandığımız kadar acıya da inandık inkar yok
                      Bugüne varız, yarına yok, elbet her kul bu kapıdan geçecek...




                      "Muhammed FURKAN"

                      Yorum


                      • #12
                        Bir tarafta Kel oğlanlar, bir tarafta Mevlana' lar !!! (S.K.)

                        Bir tarafta alimler, bir tarafta bilim adamları !!

                        Yok mu giyotinine güvenen, yok mu gereksiz fazlalıkları kesecekler !!

                        Ada sahillerinde bekliyorum,
                        Tarihleri ip ile çekiyorum,
                        Bir geliyorum, bir gelmiyorum,
                        Ben de ne yaptığımı bilmiyorum...

                        Krallar arasında aralardan sıvışan bir bücür gibi derinden gidiyorum...
                        Alttan görmek, yukarıdan bakmanın ötesinde daha reel diye şükür ediyorum...

                        Cihanda üç şey manevi ise; Onur, Huzur, Gurur !! (S.K.)

                        Gerisi sokaktaki kedi de bile olabilecek özellikler, köpek demek istemem şiddetle kınanır, kedi daha sempatik kaçar. Uysal ama bir köpeği bile boğazına yapışarak boğabilecek kapasitede....

                        Biri çıksın da bir kere de olsa had.dini bilip, sınırını korusun.
                        Biri çıksın da bir kere de olsa kendini bilip, düşüncelerine mana koysun...

                        Bir kere de şu insanlara olumlu mesaj, umut verelim. Bir kere de nefsimizle boy boy gazetelere resimlerimizi vermeyelim...

                        Boş yere kalmayalım, boş yere gitmeyelim.

                        Dram ile komedi arasında rızkını farklı mecralarda arayanların rüyasında kara bulut gibi dolaşmak istemem. Adım gerçek, düşüncelerim ise gelecek...

                        Yiğidi öldür hakkını ver,
                        Samanı sakla geri kaç,
                        Hep bana hep bana, biraz da ver,
                        Egoların için yolma bu kadar baş saç.. !!

                        Haydi nefsini okşat şahlansın biraz, iki poh poh tavan yapsın egoların, ondan sonra perdeler kapansın...

                        Kendi evinin yolunu bilmeyen çocuk, tarif ile nereye gider ?
                        Kendini çözememiş bebe ne kadar başkasına artistik hareket çekebilir ?

                        Krizlerdeyim ilacımı getir
                        Kontrolden çıktım, gölgemi kaçır
                        Bir muamma yaşananlar psikolojik baba
                        Yoldan çıkanların rayları değiştirilir zamanla tıkır tıkır
                        İster inan, ister inanma cezası peşinde hazır.
                        Kendini imha etmekle meşgul insanların varlığını bilerek
                        Patlayacı fitili olarak bir kelam yeter, bellekte yerini kazır..
                        Bilip bilmeden konuşanların geyik merkezi haline getirdiği başlık
                        Herkes el sıkışırken arka cebinde sapan için taşlık
                        Hangi birine vurasın ki kelamında bir onuru var
                        Ortalık savaş alanı, yarılmasın kafan al tak bir başlık....

                        Sayfalar ister yaz yaz diye, veri tabanı çığlık atar yeter mübarek diye...

                        Dudaklar katılır, gönüller küfür eder fesatlık hali ile.

                        Biri maşallah der, biri lanet okur yazabildiklerimiz adına...

                        Herkese bir istidat verilmiş;
                        Biri derinden yazar,
                        Biri fesatlık yapar,
                        Biri arayı düzeltir,
                        Diğeri ise bozar,
                        Biri manevidir,
                        Diğeri ise menfaat ile coşar...

                        Herkes bir konuda uzmandır...

                        Masumiyeti altında şeytanlıkları saklayanların, maskelerinin altından akan kötü düşüncelerini görebilmek çok zor değil. Yeter ki insana yakışmayan at gözlüklerini kaldırmak, yeter ki arkadaşın menfaati korunacak diye bile bile yanlışlara evet demek anlamsız...

                        Herkes insandır !


                        Herkese saygı duymak zorunludur (istisnalar kaideyi bozmaz)....

                        Yorum


                        • #13
                          Siyah saç ak defterle geldin
                          Ak saç siyah defterle gidiyorsun.
                          Sen uyurken gülistanda, ben diken üstüne yatmış acıyorum
                          Derdim kadar olsaydı kuvvetim, benimle baş edemezdi kasvetim.. (S.K.)

                          Bomboş bir film şeridinden ibaret başlar hayat denilen yarış, zaman ile her kare doldurulur. Kimine gülme, kimine ise surat iki karış...

                          Bir gün daha biter, yarına yeni bir gün.
                          Bugün üzülen, yarına güler.

                          Elbet şerride, hayrıda saklıdır iklimler arasındaki denklem denizinde...

                          Yettiği kadar nefes atarsın adımını
                          Her bir umuda koşarak gidersin, engelleri hiçe sayarak...
                          Üzme kendini fazla güzel insan,
                          İnan herkes vakti geldiğince olacak bir avuç toprak...

                          Günlük sıkıntılar veya senelik dertler altında ezilmektense bırak dökülsün fazlalık yüklerin, her gün doğmuyor mu güneş ?
                          Elbet her zaman gülmek olmaz, hayatın her sahnesi mevcuttur.
                          Şükret lütfen, halini düşün alabiliyorsan sağlıklı bir nefes...

                          Dağlar kaldıramadı yarıldı oratadan dertleri, sen almak için çaba sarfetme.
                          Günlerin güzel geçmesini istiyorsan kara hayaller kurarak kirletme.

                          Bugüne varız yarın yok
                          Bırak gitsin dertlerimiz, bırak yok olsun bitmek bilmeyen arzularımız...

                          Dünyayı değiştiremedik,
                          Kendimizi kurtaralım en azından
                          İnsanları güzellikte mi birleştiremedik,
                          Ömür boşa gitmesin, memnum olalım en az yarısından...

                          Kalleş hayat !!

                          Versen de bana derdi kederi, yıksanda üzerime en ağır yükleri,
                          Sana yine gülüyorum, sana yine gülüyorum...

                          Ne mutlu ki bana,
                          Hala nefes alabiliyorum....

                          Yorum


                          • #14
                            Karanlık, soğuk, ürkütücü, yalnızlık hissi veren, yazık dedirten bir ahval !!!

                            Yüzümde yansıyan güneşin ışıkları soldu her bir şerre kaçan düşüncemde,
                            Küstü bana Rab !
                            Dünyaya dalıp pislikler içinde yüzdüğüm için...

                            Düştüm kalktım, yıkıldım dirildim, koştum duruldum, bir baktım ki zaman erimiş ve hayır adına geçmesi gereken zamanlarım, şerrin gölgesi altında yok olmuş gitmiş..

                            Bir selam !
                            Bir derde var mı dır devam !
                            Yollar çok yönlü seçenekler fazla
                            Hep kötü konuştuk, kaldı mı iyi bir kelam... ?

                            Ceviz, ağaç dalında yeşil kabuk ile kaplıdır. İnsan onu yemez, yeşil kabuğunu soysan içinde bir tane daha kabuk çıkar kahverengi ve sert, onu da kırmak gerekir cevizin özüne inmek için. Ve İslam Medeniyeti ile İnsanlık Medeniyeti (nefs) arasındaki mesafeye bakıyorum. Cevizin ilk yeşil kabuğunda kalmışız ve acı deyip özüne inmeden çekip gitmişiz...


                            Çok bilmişiz ama uygulayamamışız !
                            Çok görmüşüz ama gerçeklere kör gibi bakmışız !
                            Çok hissetmişiz ama her bir kelamda maneviyata yara vermişiz...

                            Dürüstlükten, objektiflikten ve insanlığımızdan fazlasıyla ödün vermişiz...

                            Yemişiz, yemişiz ama şükretmemişiz.
                            Bilmişiz, bilmişiz ama bilmediklerimizde susmayı bilmemişiz...

                            Bilirim umurunda olmaz dünyaya tapanların maneviyat denizinde boğulması, aşikar...

                            Hayatın bir çok evresinde hep boşluğumuza gelen zamanlarda kararlar vermişiz. Pişman olmuşuz, üzülmüşüz, haklıyken haksız olmuşuz, haksızken haklı olarak alkışlanmışız...

                            Suratında zerre kadar merhamet kalmayanların sofrasında yiyeceğin en fazla acı bir sözdür...Faydası olmaz alır götürür senin dünyanı, kendi karanlık dünyasına katar. Ve günü geldiğinde arkandan pençeyi takar. Sen ise sadece olduğun yerde kalırsın, gözlerin mazlum gibi bakar...

                            Zehir olan günlerime inat Küheylan gibi koşmaya çalışırken, emrivaki tutumlara alışkın modern kölelerin yoluma çıkmasından sıkıldım. Patlatacak kafa kalmadı, herkes bilgi ile yüklendi. Söylenecek söz kalmadı, kalpler madde ile doldu taştı...

                            Tek tip insan, tek tip eğitim ve tek tip kitapların içinde monoton bir yaşamı kabullenenlerin yollarına dizilen gizli mayınların farkına kim varacak ?

                            Kim kafasını kumun içinden çıkartarak etrafına korkusuzca bakacak ?

                            Kim tek başına kalsa da, yamyamların saldırısına uğradığı halde elindeki feneri, kalbindeki nuru, zihnindeki anlamlı niyeti bırakmadan devam edebilecek ?

                            Magazin değil yaşam tarzımız, masal değil hayatımız.. Hepsi gerçek ve gerçekliği hissettiğin kadar varsın, yoksa yolun sonuna gelmeden yanarsın...

                            Bir kere olsun, sadece bir kere olsun...

                            İnsanların oturup sakin kafa ile düşünme zamanı...

                            İlk olarak başkalarının değil, kendi sorularına cevap bulma zamanı......



                            Saygılarımla...

                            Yorum


                            • #15
                              İyiden bir silkeleme yapan bir yazı olmuş..
                              Emeğinize, yüreğinize sağlık..

                              kaleminiz çok kuvvetli.
                              Her paragraf ayrı bir derya,açıl susam açıl der gibi.

                              Masal değil hayatımız...kendime getiren bir cümle oldu benim için.

                              masal olmasa da ,hayat hikayemizi yazarken ellerimizdeki kalemlere sahip çıkabilmemiz,güzel şeyler yazabilmemiz dileğiyle.


                              sevgiler,saygılar

                              aze.


                              not..bu kadar bereket varken yazılarınızda,başlık niye bereketsiz topraklar onu anlamıyorum..

                              Yorum

                              İşleniyor...
                              X