Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Bereketsiz Topraklar...

Collapse
X
  • Filtrele
  • Zaman
  • Göster
Clear All
new posts

  • Ebrum
    replied
    Hikayeler son buluyor mu gerçekten...

    Bu son buluş yok olmaya eş değer oluyor mu...

    Yoksa sadece üstlerini mi örtüyoruz...


    Solarsa şeyet güneş,
    Biterse birgün umut,
    O zaman yaşamanın manası bir sır olmaktan çıkar sadece yüktür.


    Ne güzel cümleler bunlar.
    Paylaşımınız için teşekkür ederim.

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Her hikaye son bulur...
    Zamanlı, zamansız hayatın son sahnesinden alkış istemeden inmek
    Yığılırcasına düşlerin, solarcasına samimi gülüşlerin
    Sahneden bir an önce çekilmek istersin kendi dünyana dalarak..
    Parmak izlerim her sessiz çığlığın üzerinde bir anlam ifade ederken
    Her düşüncem, bumerangın dönerken kafana saplanması kadar acı verici.
    Yarımı bıraktım, yarımı yanıma aldım.
    İleri gidebilmek için hayattan feragat ettirdim ruhumu.
    Kendimden çok başkasına güzel yaşamı hediye ettim...
    Zor gelir bazen evreler,
    Tükenmek bilmeyen devreler,
    Hayata gülümse !
    O devam eder, sen kalmak istesende yerinde
    Yetişmek zorundasındır hiç durmadan, bir acıdır durduğunda yüreğine oturan.
    Solarsa şeyet güneş,
    Biterse birgün umut,
    O zaman yaşamanın manası bir sır olmaktan çıkar sadece yüktür.
    Devam edeceksin hırsla tutunmaya zalim kadere inat,
    Yüreğin, kaldırabildiği üzüntü kadar büyüktür...
    Bize kalan tek şık oldu yol sonuna daha varamadan
    Bize kalan ağır anlamlar oldu, başladığında içinden çıkılamayan
    Beynimde uğuldayan tüm sesleri yırttım bir gece yarısı
    Saldım kendimi hayat denen nehrin hırçın dalgalarına
    Erteledim yine,
    Yine başka bir bahara yeşermeyen yapraklarımı daha da sararmadan.
    Koptuk, koparıldık dalından gövde sallanırken derinden,
    Zararı engellemek farz oldu, karanlıklar daha da üzerimize saldırmadan...
    Yorgundur Furkan Muhammed
    Gör halimi, anlık düşlerinde bir kere resmet.
    Hüzünlerin türlüsü varken yüreğe ağır gelen
    Farkeder mi dünya gülse yüzüne, bir dostun yok oldu ise acıyı hisset.
    Geçilmeyi Bekleyen Hudutlarım !
    Aşılması gereken Monotonluk Maratonlarım !
    Ektikçe bereket yerine, küfür eden Bereketsiz Topraklarım !
    Kalmadı artık içine gömülebilecek sükunet
    Yok yüreğimde zerre nefret
    Herşeyde vardır bir hayır ve şer,
    Nefes aldıkça beden yeter mutluluk için, haline şükret...
    Gidenin arkasından boşluk ekilmez yüreğe
    Bir yerde saklı kalır vakti geldiğinde hatıra olarak anılır
    Ya da ömür sonuna dek silinir her yaşanmışlığı geçmişe gömerek.
    Kendimi aldım bir tek yanıma ve tekrar yola vurdum,
    Koştum hiç durmadan, arkamdan kovalasada düşünce girdapları
    Her dinlendiğim köşelerde erirken yavaş yavaş, dünyadan koptuğumda kendimi buldum...
    İsmimin kaç harfi değerli ?
    Cismimin varlığı ne kadar sürer ki ?
    Her güne farklı farklı yüz mimikleri takarak başlarken
    İçimden geleni takmak için uzun süre kendimi boşta bıraktım.
    Dolduruldum, boşaltıldım.
    Ben bir sürahi, hayatımdakiler ise bir bardak
    Ben fazlalıktım bazı anlar için, zaten taşmışdım kendimden...



    Ölüye ve diriye saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Samimiyetiniz için yürekten selamlarım sizi arkadaşlar...

    Samimiyet, çizgi önemlidir...

    Bizde yoktur marifet, yazdırana şükür etmeli. Anlamsızdır tek başına cümleler, okuyan yürekli beyinlerin varlığına inanmalı...

    Uzun yıllardır istediğim bir şey vardı ve bu günlerde daha da çok istedim. Rabbim, İsrail denen domuz soylarının ve yandaşlarının topunu kökten kurutsun İnşallah...

    Bizde de var hata kardeşim...

    Ot gibi yaşarsak adamlar çatır çatır bombalar... Biz gerizekalı gibi hala Türk-kürt, alevi-sunni ayırımı yapıyoruz... Biz Müslüman değilmiyiz her ne kadar birilerinin zoruna gitse de kimliğinde İslamiyet yazdığı halde...

    O kadar çok şeyler yazdım ki aslında buradan gerisini sildim...

    Biraz akıllı ollalım, ota b..a ağlamayalım...

    İnsan gibi insan gibi olalım, sitede yazılanlara baktıkça sinirlerimin çatlayacağını hissediyorum. Bir çok kişiyi kıracaktım ama şimdilik vazgeçtim...



    Ölüye ve diriye saygılarımla...

    Leave a comment:


  • sevde_
    replied
    Allah cc razı olsun baba. Çok güzel yazılar yazıyorsun.

    Leave a comment:


  • zenan
    replied
    sen de yüreğine fazla gelipte fazlalıklardan olan insan,
    muammalar içinde bir dizi anlam arayan insan,
    ve en çokta dünya kadar koca bir yüreği olan güzel insan...

    seni okumak ve yazdıklarını anlamlandırmak gene bir o kadar keyifli ve bir okadar çetrefilli. kalemin de yazdıklarında daim olur hep inş. ve biz de burda keyifle okumaya devam ederiz. söylenecek ve söylenmesi gerekenleri çok ii anlatmışsın fazla söze ne hacet tekrardan emeğine yüreğine ve kalemine sağlık..

    Leave a comment:


  • papirus
    replied
    O baba son yazı gerçekten öz olmuş geneli çok güzel anlatmışsın.

    Bütün olay son yazıda gerçekten depresif değilde hikmete yönelirsen mük

    emmel şeyler ortaya çıkırıyorsun

    Aferin

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Sen bende, ben ölürsem ölürsün.
    Sen ölürsen ben zaten ölürüm...

    Bize kalan, zaman, vefat bir de amansız yarış.
    Büyük bir mücadele, toprak üzerinde üç karış.
    Ah ile vah edipte üzüldüklerimiz ve ardından gelen geyikler.
    Gidenlerin dolmaz yeri
    Gelenlerin büyüktür kederi.
    Kayan yıldız gibi gözler gördüğü kadar varsın dost
    Yok olduğunda bir gün hatırlanırsın.
    Diğer günlere sadece ismin geçer sızın kalmaz.
    Böyle acımasız ve kahpedir yaşam...
    Kime kalmış ki bana kalsın dünya
    Kime yar olmuş ki insan gibi insan bize denk gelsin.
    Böyle gelir düzen ve gider ağır ağır telaşlanmadan
    İnsanlar yine günlük dertlerine yansın..
    Yüzümdeki akne, cebimdeki eksik akçe.
    Kara güne aydınlık dünya yaratmaya çalışanların kararan yürekleri
    Maneviyat yolunda ilerleyelim derken dünyaya tapanlar.
    Bir veda bile edemeyenlerin yok olup gitmesi zamansız...
    Bizler devam ediyoruz ağabeyciğim, ablacığım, kardeşim.
    Bizler hala nefes alıyoruz
    Bizler hala şekil yapıyoruz...
    Kaçımız gece yatarken dua ediyoruz kendimiz dışındakiler için
    Kaçımız gidenlerin yokluğunu bir kere olsa derinden hissediyor ?
    Kaçımız, gerçeklerden kaçıyoruz ?
    Ağlıyoruz ki gözden akan yaşlar kurumadan çatır çatır gülüyoruz
    Dest-i izdivaç hayallerinde, platonik kuramlarında psikolojik bir yaşam...
    Değil kardeşim değil,
    Kimsenin psikolojisi bozuk değil.
    Sadece rol yapıyoruz bir işe yaramadığımız zaman
    Olması gereken zamanlarda kaçarken,
    İşimize gelmeyen durumlarda herşeyin arkasına sığınıyoruz...
    İyiliğe sevk verirken yazılı ve sözlü kanunlar
    Şeytanlığa gelince birer cillop gibi insan oluyoruz.
    Yok kardeşim yok,
    Kimse hasta değil,
    Kimse dertli değil,
    Kimse muhtaç değil...
    Herşeyi aşmışız, dünyayı sollamışız, muhalefetlerimizle Baykal' ı bile geride bırakmışız...
    Nefsi kafesler içinde çırpınan kuş misali halimiz yaman
    Saldıklarına başka bir kafesteki yem için yine içeri dalan
    Acı, mutluluk, hüzün, keder, gülme, kader, mahlukat
    Geriye kalan sadece boşalmış bir bedendir cenaze törenine saklanan...


    Ölüye ve diriye saygılarımla...


    (kimse alınmasın, darılmasın, kırılmasın, katılmasın... İçimden geldi yazdım kendimce...)

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Karanlıklar aydınlığa kavuşmadan,
    Canan, canın yanına varmadan,
    Hakikat yeryüzüne yayılmadan,
    Yoktur verecek son nefes beden denen ömürlük kıyafette,
    Sıra ile gerçekler yolunda yanmadan...

    Sabreyle gönül,
    Sabreyle...

    Varsın, dünya üzerinde tek kalasın
    Varsın, doğruluk yolunda yanasın
    Varsın, canına can diye ateşi basasın...

    Elbet her karanlığın bir aydınlığı var, her ne kadar kendine dizilerde ki modelleri seçen insanların sayısı medeniyet abidesi görünür gibi olsa bile.

    Yaşadığı dini inkar ettiğinde sanki karizma sahibi olduğunu düşünenler varken de doğacak bu güneş...

    Fayda değil, muhalefet olmak için yeryüzünde yer işgal edenlerin sonu ezilmiş bir toz zerresi olacak...

    Üzülme, düşünebilen kardeşim, arkadaşım, bacım, sırdaşım, ablam, ağabeyim, yoldaşım...

    Dualarla kaldı kimileri ayakta, kimileri parası ile.
    Kimileri sevdikleri, kimileri nefret ettirdikleri ile..

    Aralarında fark var ki ehli isen anlamı bilirsin...

    Varsın duyguları sömürsün dünya malı için birileri, sen olduğun yerde gülyüzlüsün uzak kaldığın kadar pislikten...

    Varsın çağdaşlık adına kampanya yapsınlar, sen bu kampanyaları kimin yaptığını görebilecek kadar faziletlisin...

    Hani demokrasi ?
    Hani medeniyet ?
    Hani kültür ?
    Hani eşitlik ?
    Nerede kaldı insanlık denen şeref ?

    Zulüm altında ezilirken gerçek yardım sahibi, sen olmayanlar için yırtma kendini... Yan komşun kıvranırken dertler içinde, bırak oturduğun yerden ahkam kesmeyi..

    Psikolojisi bozuk olmayanların bozdurulduğu zamanların içinde bul bulabilirsen yolu.
    Sanma kolay olur her yalanın sonu.

    Kalbi temiz olup, maneviyatını sadece kalbinde yaşayanlara !
    Toplumsal yaralara parmak basıp, çevresinde şekil takılanlara !
    Sempatik smileylerden ibaret hayatına karşılık, suratsız simalara !
    İnsan gözünden okunur derken, kem gözle çevresine bakanlara !

    ......... !!!


    Baba sus !!
    Bulandırma denizi, uyandırma !

    Mevzu derin, egoları orta yerinden çatlatan...

    İnsan düşer, kalkar, hata yapar farkeder.
    İnsan ! aynı hataları bin defa yapmaz...

    Unutulmuş hatıralara, silinmiş duygulara karşı canlı tutabilmek geçmişi bu günde görerek kör gözlere batarcasına..


    Kimse mükemmel değil, beklenmedi böyle bir durum
    Hergüne bile bile farklı bir uçurum,
    Ölmüş duyguların götürdükleri ile liste çok kabarık
    Her selam veren karşısınsa bir kere durdum...
    Selam verdin borçlu çıktın,
    Merhaba dedin hayıflandılar
    Gerçeği sundun, yalancı çıktın
    Katılıyorum dostum, arkandan lafları bir bir çaktılar..
    İnanmadıkların üzerine kaderine isyan etmen saçma
    Işık gördüğünde karanlığına geri kaçma
    Mengenelere kaptırsanda ellerini her defasında
    İşini yapmaktan çekinme ve bıkma...
    Ezbere yürüdüğümüz her yol sonunda hüsran
    Geceleri hüzün, gündüzleri ise isyan
    Koş koşabildiğin kadar üzerine mermi sıkanlara inat
    Deli gibi koş, hiç ama hiç durma Küheylan !
    Yoğun bakım ünitesi çevremiz, makinaya bağlı beynimiz
    Bize ait olsa da uzuvlar, başkalarına gebeyiz
    Söylenenler geçisi, kalıcı olan hissedilenlerdir
    Kötülük için can verirken, iyilik gördüğümüzde firariyiz...
    Yaslan arkana ve derinde bir fon müziği çalsın
    Oku okudukça belki bunalırsın ama gözlerin açılsın
    Umutsuzluk değil yüreğe ektiğimiz her bir anlam,
    Vicdana bir tokat, canlandırıp umut eken
    Varsa yeryüzünde ızdırap çeken
    Vardır sebebi kendi içinde saklı bir anlam...
    Bir bir sönerken şehrin ışıkları karanlığa hazırlık için
    Aydınlıklar içinde ışık söndürmenin anlamı ne ?
    Kendini tanımlayamazsan başkası tanımlar
    Bu böyledir elbet, beyler ve hanımlar
    Her bir hayat köşesinde farklı sıkıntıları ağırlamanın verdiği alışkanlık ile devam ederken yola
    Umudu gördüğümüzde sapıtıyoruz alışkın olmadığımızdan bir süre
    Benimde kapıma gelsin mutluluk, ak sakallı dede çıksın diye karşımıza beklerken,
    Huzuru yakaladığımızda rahatsız olup, kendimizi hüzünlere bile bile itiyoruz.
    Bizler mutlu olmayı dil ile istiyoruz ama kalp ile tasdiklemiyoruz,
    Bizler insanlara yardım etmeye çalışıyoruz ama hiç kendimizi düşünmüyoruz.
    Bizler, ufak mutlulukların daha ne olduğunu kavrayamadan saraylar içinde kaybolmak istiyoruz.
    Bizler çok ayıp ediyoruz...
    Kimi giydiği kıyafetinden, kimi makyaj takımındaki eksiklerden şikayetçi
    Biri gözünün renginden, diğeri sözünün denginden şikayetçi.
    Özlü sözler gibidir hayat denen sırlı yolculuk,
    Biz soruları okumadan çözüm için cebelleşiyoruz...
    Böyledir işte yaşam....
    Güneşden kaçan, kışa girdiğinde sıcaktan yanmak istermiş
    Hakikatten kaçan, zora düştüğünde Allah' tan yardım talep edermiş.
    Bugüne ağlayan yarın güler, bugüne gülen yarına ağlarmış..
    Bu bilindik hikayelerin sonunda ise hep aynı kapanış perdesi
    Saygı ve sevgilerimle diye iki kelime çıkarmış...



    Saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Sıralanmış çark dişlilerinin birbirine geçmesi ile ilerleyen bir döngü, herkes birer çark ve tek başına hareket edemez hale gelmişken umudu bitmiş kitlelere beyin ameliyatı yapmak isteyen çok...

    Herkesin elinde bir iplik, bir iğne, açıkta kalan beyinleri alınmış kafa taslarını dikmek ! için sıra beklerken bir süre sonra kendi beynindeki sorunları farkeder...

    Sıradan vatandaşdım, sıradan bir çalışandım, sıradan bir öğrenciydim. Dünya ile bağlantıları bir noktada kestim sıradanlıktan çıktım.

    Ezik ruhlara, doymayan kullara, sidik yarıştıranlara güldüler hep.. Ondan sonra aşırı hızın verdiği sarhoşluk sonunda karşısına çıkan duvarda yapılan sert fren... Sonu hüsran, insanı yok eden bir acı siren...

    O kadar insan gördük, yaşadık, yaşatıldık. Ne yaşananlar, ne görünenler ibret aldıramadı son denen mutlu başlangıca hazır olabilmek.

    Melek siması arkasındaki, şeytansı şekiller içinde varlıkların olduğu test aşaması yaşam. Hangi kutuyu açarsan zulüm, işkence, sadakatsizlik çıkıyor...

    Karalama, yuhlama, çirkeflik kampanyasına davet var !!
    Haydi yüklenelim, tıklamalarımızla dünyayı devirelim...


    Yazıları cilalı çıkartıpta, içindeki kömür karası düşünceleri saklayanların...

    Canım benim hadi sen üzülme deyipte, arkandan zil çalanların...

    Koruyuculuk ayağına yatıp, yetim haklarını yutanların...

    Sonu dramatik bir final sahnesidir...

    Kaygıların, menfaatlerin ! , düşüncelerin bireye getirisi hayır adına ise sorun yoktur. Aksine ise bireyin zaten yaşantısı zora grimiştir... Takdir beklemek ilk önce bir şeyleri yapmakla başlar, gerekenleri biz yapalım, takdiri de gereken yere bırakalım. Beşerden fayda gelmez (istisnalar hariç). Bize ebedi olan destek lazım...

    Umulmadık baş ! taş ! yararmış, taşları gereksiz yere, temeli olanların üzerine atmayalım...

    Boşluktan sallamadan, hayaller içinde çiçek gibi solmayalım..

    Toplumsal olaylara duyarsız kalmamak için yırtınır hale gelmeye çalışırken, evinde cips ve kolası ile dvd de film keyfi yapanların kuru gürültüsü...

    Olduğumuz gibi yaşayalım, yaşadığımız gibi yok olalım...
    Arkamızdan küfür değil, bol bol Fatiha ve iyi kelamlar alalım. Faydası olacaktır mutlaka...

    Ablalarım, abilerim, kardeşlerim, sırdaşlarım, sıra bekleyen yamyamlarım, aynaya bakmadan başkasının penceresinden içerisini görmeye çalışan manyaklarım... (istisna, istisna,istisna)

    Biraz kendimizi tokatlayalım, başkası tokatlamadan...
    Biraz da kendi kusurlarımızı bulalım, başkasının kusurlarını aramadan (Bende dahilim, söyleyeyim de biri çıkmasın sen farklı mısın diye.)...

    Çok bilmişlik değil, çok yardımlık yapalım.
    Artistlik değil, mütevazı olalım.
    Dengesiz değil, bir ayarda kalalım...
    Ne ben, ne sen, ne o, kimsenin kimseden farkı yok yolun sonu adına...
    Hepimiz aynı sona gideceğiz...

    Fark, yolun sonuna varılınca belli olacak...


    Saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Yokluğum kadar mı belli olur ?
    Varlığım kadar mı tesir bulur ?
    Her yazılan cümlenin, her düşünülen gerçeğin, her hissedilen yoğunluğun manası....

    Kimine ekmek, kimine sapkınlık davası...

    Bana acı, sana tatlı,
    Ona dert, bana gülümsemedir hayat...

    Aynı film şeridi üzerinde farklı karelerde bulunan karakterler, birbirlerini görmemek için yandan geçer. Aynı filmde bir çok başrol oyuncusu, bu senaryonun sonunda bağrı yanık hüzün tüter...

    Empatik ve sempatik tavırlar içinde bulunacağız diye, çeşitli kalıplara girdiğimiz haller.
    Bilginliğimizi, muhalefetimizi belli edeceğiz diye hayata, her bir kelama eksi yönde düşünce.

    Meleşir kuzular, çoban kaçmış
    Bir selam vermişsin, diğeri lafı çakmış,
    Ürünler telef olmuş, haberin yok
    Aynı soruları farklı renklerde sormanın manası düşünce için tok....

    Zımpara gibidir hayat, sivrilen tarafları veya kıymıkları temizler yavaş yavaş. Her dökülen kelam günü geldiğinde bulur insanı, olur bir bumerang...

    Sonu gelmeyen dolambaçların türlüsü
    Geçilmeyi bekleyen hudutların türküsü,
    Elbet her derdin devası vardır umut kesilmez nefes çıkmadıkça,
    Bereketsiz topraklarda ürün dikebilmenin korkutucu gürültüsü...



    Saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Kayıp dugularımızı,
    Ayıplanan huylarımızı,
    Hayıflanan dugularımızı,
    Bizi çirkinleştiren bulgularımızı.

    Bir daha gözden geçirerek, bir daha hayata farklı anlamlar yükleyerek, kendimize gelmemiz adına Kurban Bayramımızın hepimize hayır olarak vesile olmasını dilerim...

    Unutulanları hatırlamak,
    Küstüklerimize barış mesajı göndermek,
    Büyüklerimize gereken saygıyı tekrar göstermek,
    Kimsesiz ve özellikle yetimlerin başını okşamak için güzel bir zaman daha...

    Değerlendirmek lazım Mübarek günleri...

    Güzellikleri farklılaştırmakak ve her maneviyat dolu duyguyu bilimsel denklemlerle çözmek adına polemik yaratmamak dileği ile...



    Saygı ve sevgilerimle...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Seninde yüreğine sağlık olsun Azemarenc...

    Kalemin kuvveti, olgunluğa ulaşmış kulakların ve gözlerin paralelinde mana bulur...

    Düşün,
    Bolca meyve veren bir ağaç tohumunu, kurumuş, bereketsiz topraklara ekersen ne olur ? Bırak meyve vermeyi, büyüyemeden kurur... :idea:

    Düşüncesine sahip çıkanın kelamı,
    Hayallerine ! sahip çıkanın boş lakırdıları iyi olur...

    Var edebildiklerimiz, yok edebildiklerimizden daha az...

    Düşünüp değer verebildiklerimiz, düşünemeyip de direkt karaladıklarımızdan az...

    Bazen yazmakta zorluk çeker insan, gerçekten yazacakları vardır ama yazamaz. Bazen ise ipler kopar ve döküverir ne varsa, kırılırcasına camlar...

    Kıra kıra cam,
    Yaza yaza kelam,
    Hızlandıkça zaman,
    Kalmadı, kalmadı...

    Kiminin ruhunu okşayan birer şiir tadındadır yazılan her bir duygu yüklü cümleler, kiminin gözüne batan ve nefsini parçalayan bir zehirdir çektikçe ciğerlerini parçalayan...

    Bir dilekti yaşamak, bir düşünceydi doğruyu aramak, bir ifadeydi olduğu gibi yaşamak...

    İsteklerimiz, dünyadan öteydi çoğu zaman ve zamanın gerisinde kalmıştık bizler. Bu zaman bizler için çok fazla ilerlemişti aslında. Bizler tarihe gömülmüş zamanların insanıydık istisnalar hariç olarak...

    Farklı yetiştirildik, farklı geliştirildik, hep nefret ettiğim gibi tek tip öğrenci gibi eğitilmedik, dizilerle büyütülmedik, mallarımızla övütülmedik, sanatçılara benzetilmedik, kimliğimizden çekinmedik....

    Bizler !!
    Nesli tükendik !
    Bizler !!
    Yok olduk gittik.....



    Saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    İyiden bir silkeleme yapan bir yazı olmuş..
    Emeğinize, yüreğinize sağlık..

    kaleminiz çok kuvvetli.
    Her paragraf ayrı bir derya,açıl susam açıl der gibi.

    Masal değil hayatımız...kendime getiren bir cümle oldu benim için.

    masal olmasa da ,hayat hikayemizi yazarken ellerimizdeki kalemlere sahip çıkabilmemiz,güzel şeyler yazabilmemiz dileğiyle.


    sevgiler,saygılar

    aze.


    not..bu kadar bereket varken yazılarınızda,başlık niye bereketsiz topraklar onu anlamıyorum..

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Karanlık, soğuk, ürkütücü, yalnızlık hissi veren, yazık dedirten bir ahval !!!

    Yüzümde yansıyan güneşin ışıkları soldu her bir şerre kaçan düşüncemde,
    Küstü bana Rab !
    Dünyaya dalıp pislikler içinde yüzdüğüm için...

    Düştüm kalktım, yıkıldım dirildim, koştum duruldum, bir baktım ki zaman erimiş ve hayır adına geçmesi gereken zamanlarım, şerrin gölgesi altında yok olmuş gitmiş..

    Bir selam !
    Bir derde var mı dır devam !
    Yollar çok yönlü seçenekler fazla
    Hep kötü konuştuk, kaldı mı iyi bir kelam... ?

    Ceviz, ağaç dalında yeşil kabuk ile kaplıdır. İnsan onu yemez, yeşil kabuğunu soysan içinde bir tane daha kabuk çıkar kahverengi ve sert, onu da kırmak gerekir cevizin özüne inmek için. Ve İslam Medeniyeti ile İnsanlık Medeniyeti (nefs) arasındaki mesafeye bakıyorum. Cevizin ilk yeşil kabuğunda kalmışız ve acı deyip özüne inmeden çekip gitmişiz...


    Çok bilmişiz ama uygulayamamışız !
    Çok görmüşüz ama gerçeklere kör gibi bakmışız !
    Çok hissetmişiz ama her bir kelamda maneviyata yara vermişiz...

    Dürüstlükten, objektiflikten ve insanlığımızdan fazlasıyla ödün vermişiz...

    Yemişiz, yemişiz ama şükretmemişiz.
    Bilmişiz, bilmişiz ama bilmediklerimizde susmayı bilmemişiz...

    Bilirim umurunda olmaz dünyaya tapanların maneviyat denizinde boğulması, aşikar...

    Hayatın bir çok evresinde hep boşluğumuza gelen zamanlarda kararlar vermişiz. Pişman olmuşuz, üzülmüşüz, haklıyken haksız olmuşuz, haksızken haklı olarak alkışlanmışız...

    Suratında zerre kadar merhamet kalmayanların sofrasında yiyeceğin en fazla acı bir sözdür...Faydası olmaz alır götürür senin dünyanı, kendi karanlık dünyasına katar. Ve günü geldiğinde arkandan pençeyi takar. Sen ise sadece olduğun yerde kalırsın, gözlerin mazlum gibi bakar...

    Zehir olan günlerime inat Küheylan gibi koşmaya çalışırken, emrivaki tutumlara alışkın modern kölelerin yoluma çıkmasından sıkıldım. Patlatacak kafa kalmadı, herkes bilgi ile yüklendi. Söylenecek söz kalmadı, kalpler madde ile doldu taştı...

    Tek tip insan, tek tip eğitim ve tek tip kitapların içinde monoton bir yaşamı kabullenenlerin yollarına dizilen gizli mayınların farkına kim varacak ?

    Kim kafasını kumun içinden çıkartarak etrafına korkusuzca bakacak ?

    Kim tek başına kalsa da, yamyamların saldırısına uğradığı halde elindeki feneri, kalbindeki nuru, zihnindeki anlamlı niyeti bırakmadan devam edebilecek ?

    Magazin değil yaşam tarzımız, masal değil hayatımız.. Hepsi gerçek ve gerçekliği hissettiğin kadar varsın, yoksa yolun sonuna gelmeden yanarsın...

    Bir kere olsun, sadece bir kere olsun...

    İnsanların oturup sakin kafa ile düşünme zamanı...

    İlk olarak başkalarının değil, kendi sorularına cevap bulma zamanı......



    Saygılarımla...

    Leave a comment:


  • Guest's Avatar
    Guest replied
    Siyah saç ak defterle geldin
    Ak saç siyah defterle gidiyorsun.
    Sen uyurken gülistanda, ben diken üstüne yatmış acıyorum
    Derdim kadar olsaydı kuvvetim, benimle baş edemezdi kasvetim.. (S.K.)

    Bomboş bir film şeridinden ibaret başlar hayat denilen yarış, zaman ile her kare doldurulur. Kimine gülme, kimine ise surat iki karış...

    Bir gün daha biter, yarına yeni bir gün.
    Bugün üzülen, yarına güler.

    Elbet şerride, hayrıda saklıdır iklimler arasındaki denklem denizinde...

    Yettiği kadar nefes atarsın adımını
    Her bir umuda koşarak gidersin, engelleri hiçe sayarak...
    Üzme kendini fazla güzel insan,
    İnan herkes vakti geldiğince olacak bir avuç toprak...

    Günlük sıkıntılar veya senelik dertler altında ezilmektense bırak dökülsün fazlalık yüklerin, her gün doğmuyor mu güneş ?
    Elbet her zaman gülmek olmaz, hayatın her sahnesi mevcuttur.
    Şükret lütfen, halini düşün alabiliyorsan sağlıklı bir nefes...

    Dağlar kaldıramadı yarıldı oratadan dertleri, sen almak için çaba sarfetme.
    Günlerin güzel geçmesini istiyorsan kara hayaller kurarak kirletme.

    Bugüne varız yarın yok
    Bırak gitsin dertlerimiz, bırak yok olsun bitmek bilmeyen arzularımız...

    Dünyayı değiştiremedik,
    Kendimizi kurtaralım en azından
    İnsanları güzellikte mi birleştiremedik,
    Ömür boşa gitmesin, memnum olalım en az yarısından...

    Kalleş hayat !!

    Versen de bana derdi kederi, yıksanda üzerime en ağır yükleri,
    Sana yine gülüyorum, sana yine gülüyorum...

    Ne mutlu ki bana,
    Hala nefes alabiliyorum....

    Leave a comment:

İşleniyor...
X