ÇOCUK VE RESİM
Resim, psiko-pedagojik açıdan çocuğu bize tanıtmaya yarayan bir ölçüt olduğu gibi, onun zeka kişilik ve yakın çevre özelliklerini yansıtan bir ifade aracı olarak da büyük bir önem taşır.
Her çocuk büyük belirli bir kas olgunluğuna eriştikten sonra, kağıt üzerinde bir takım çizgi ve figür denemelerinde bulunur. Bireysel zeka ve kişilik faktörlerinin yanı sıra, çocuğun çevreyle olan etkileşimi ve günlük deneyimleri, onun çizgisini başka çocuğun çizgisinden ayrılmasını sağlar. Çocuk bize resmiyle adeta kendisinin bir parçasını yansıtmakta, olaylar hakkındaki duygu düşünce ve görüş biçimlerini dile getirmektedir.
Küçük yaşlarda sözcüklerden daha güçlü bir anlatım aracı olan resim, bize çocuğun iç dünyası ve büyüme süreci hakkında önemli bilgiler verir. Çocuğun ben merkezci bakış açısından uzaklaştığını, geniş bir çevrenin üyesi olduğunun farkına vardığını, resim yoluyla anlayabiliriz.
Resim, kolay bir anlatım aracı olması nedeniyle, sınırlı sözcük bilgisine sahip bir çocuk için, kendisi ile dış dünya arasında iletişimi sağlayan bir araçtır. Resim çocuğun iç dünyasını keşfetmek için oldukça ideal, projektif bir tekniktir. Çocukların çoğunluğunun resmi sevmeleri ise bu tekniğin kullanımını kolaylaştırmaktadır.
Çocuğu kolay halde gözlemleme ve tanıma olanağı vermesi açısından, “ oyun” ortamı gibi resim etkinliğinin de önemi büyüktür.
Bu nedenle çocuğa “karalama” evresinden itibaren kağıt-kalemle buluşma olanağı hazırlanmalı, dilediği şekilde özgürce çizmesi konusunda çocuk cesaretlendirilmelidir.
Resim etkinliğinin yararları nelerdir? Resim etkinliğinde ana-babanın katkısı nasıl olmalıdır?
Resim, çocuğun küçük kas gelişimine, göz-el l,koordinasyonuna, bedensel, motor ve bilişsel gelişimine yardımcı olur, Ayrıca, çocuğun zeka gelişiminin bir göstergesi, kişilik özelliklerinin ve iç dünyasının bir dışarı vurumu olması nedeniyle tanı ve sağaltım işlevlerini de görür. Bütün bunların dışında, örneğin geometri gibi bazı derslere de dolaylı katkı sağlar.
İşte böylesine önemli bir etkinlikte ana-babanın başlıca rolü, malzeme sunmak ve resim etkinliğine teşvik etmek olmalıdır.
Resim faaliyetlerinde okula ve öğretmene düşen görevler nelerdir?
Çocuk, resim aracılığıyla, kendi dünyasını en kestirme yoldan, yalın bir anlatışla yansıtır. Çocuk resminde önemli olan, çizimin çocuğa özgü bir yorumu olmasıdır.
Başta öğretmen olmak üzere, tüm yetişkinlerin görevi ise, çocuktaki bu “saflık” ve “çocuk çalık”ı bozmamak, onu basmakalıpçılıktan korumak olmalıdır. Çocuk ne boyut ne de renk konusunda yönlendirilmeli, ürünlerini özgürce ortaya koyabilmelidir. Bunun yanı sıra, dersinin, en az Matematik ve Türkçe dersleri kadar önemli olduğu unutulmamalı, resim dersinde, resim yerine başka bir ders işlenmemelidir.
Zaman zaman bazı anne ve babalar, 3-4 yaşlarındaki çocuklarının resimlerine yardımcı olmaya, örneğin bir elmanın nasıl çizildiğini onlara öğretmeye çalışırlar. Bunun herhangi bir sakıncası olabilir mi?
2-4 yaşlarına rastlayan karalama evresindeki gelişimin, belirli bir düzen içinde olduğu görülür. Başlangıçta kağıdın üzerine gelişi güzel konan işretler şeklinde görülen karalama, zamanla yetişkinler tarafından tanınabilecek düzeyde çizgilere dönüşür. Bedensel ve coşkusal gelişimin bir yansıması olan bu faaliyetlerden haz duyan çocuk, var gücüyle karalamasına devam eder. İşte giderek görsel kontrole sahip olmaya başlayan ve yarattıkça bağımsızlığını elde ettiğinin bilincine varan çocuk için, anne-babanın, ‘bir elmanın nasıl çizildiğini öğretmeye çalışması’ şeklindeki yardımı, duygusal bir kırıklığa neden olabilir. Çünkü karalama faaliyeti, kendi başına çocuğa haz veren bir uğraştır. Anne-babanın karalama faaliyetindeki bir çocuğa ilgi göstermesi kuşkusuz yararlıdır; ancak bu, çocuğun faaliyeti yönünde olmalıdır. Anne-babanın yönlendirmesi, çizme olanağı hazırlama ve malzemeyi kullanmaya cesaretlendirme şeklinde olmalıdır.
KAYNAK:
YAVUZER, HALUK, Çocuğu Tanımak Ve Anlamak, İstanbul, (say 74-75)
Bir yanıt bırakın