Merhaba Arkadaşlar.
Eşim Ankarada ben izmirdeydim. Her hafta maksimum 2 haftada bir haftasonları Ankaraya gidiyor geri geliyordum. Çok seviyordum onu.
Eşim 1 yılın sonunda İzmire geldi ve burda çalışmaya başladı.Yakın olması için semt değiştirdim. Beraber yaşamaya başladık. Evlilikten önce ufak tefek kavgalarımız oluyordu. Ben hep çalışma stresi, yeni bir düzen vs. diye bu tartışmaları ciddiye almadım.
Evlenme arifesinde akrabası geldi, 1 hafta gibi bir süre kaldı , o arada bana ilgisiz kaldığını düşünerek ki her sabah onunla kalkmak tüm akşamı beraber geçirdikten sonra onunla olmak sigara içmek gibiydi, ona biraz tepkide bulundum. Nişanı atıyorduk neredeyse. çıngar çıktı bağrışlar çağrışlar kopuşlar. Ben ne yapıyorum diye ilk defa o zaman sordum kendime.
Nihayetinde evlendik. bu seferde eşim takıntılı düşünceler ile beni yiyip bitirmeye başladı. Doğuştan kalp hastası olduğum, her 4 5 yılda bir ameliyat olduğum için ben hayatı sadece yaşanabilir görüyorum. Herhangi bir şeyi takmam, stress yapmam, kendi halinde istediğini yapan bir kişiliğim vardır. önce ev takıntısıyla başlayan ataklar , para, fazla çalışmam gereği, oradan ölüm korkusu , gereksiz yere bağrışlar, çağrışlar, ağlama nöbetleri....
Ben yukarda da yazdığım gibi hayattan çok fazla beklentisi olmayan, stressden uzak kalmak isteyen , sakin huzur için yaşayan biri olarak, bu ataklar ve neticelerinde sessiz, sakin kalmayı tercih ettim.
evde eşim yemeği ayda 1 yapar asla bu evde neden yemek yok gibi bir şey demem, çamaşır bulaşık yardımcı olmaya çalışırdım(dım diyorum çünkü insan olumlu dürtülenmek istiyorken eşim olumsuz dürtüyle doğru yapmadığımı, iş yapmadığımı, her şeyi onun yaptığı konusunda o kadar çok kavga ettiki ben de artık bir şey yapmamaya karar verdim), akrabası gelir gider kalır asla ses çıkarmam, para mevzusu olmaz, ev aldık onun üstüne oldu, eve yorulmasın diye temizlikçi geldi iç çamaşırıma kadar kadın yıkıyor ses çıkartmıyorum vs. vs.......
ailesine kendi ailemden daha çok saygı duyuyor, gözetmeye çalışıyorum. çoçuğumuzun odası için aldığım 3 ay uğraştığım 1500 puzzlın 100 parçası kalmışken annesi geldi bu ne pislik şeyne atalım dedi, ben anne ıhh falan diyemeden aldı çöpe attı. sonra suçlu ben oldum eşim bana bağırdı niye ses çıkarmadın vs...
örnekleri anlamın için yazıyorum. o kadar çok mesele var ki hangi birini yazayım. eşim iletişimden bahseder. iletişim kuramıyormusuz. ben iletişim kurmaya çalıştığımda sana inanamıyorum gerçekten böyle mi düşünüyorsun, bu kadar mantıksız şey duymadım vs. ile zaten konuşmayı sevmeyen biri olarak iyice beni susturdu. ve şimdi iletişimden bahsedebiliyor...
gereksiz yere bağrışlar, çığrışlar o kadar çok oldu ki, benden sevgisini o kadar çok aldı ki şu an sevgi ve saygı duymuyorum. İçimde hiçbir şey yok. bomboşum.. macerada aramıyorum. ben babamı 6 yaşında gördüm. annemi aldatmış devamlı ve bir kadının bitik yitikk çaresiz halini biliyorum. kimseyede yaşatmak istemiyorum...
ne yapacağım bilemiyorum. sevgi geri gelir mi.. saygı duyar mıyım...
Eşim Ankarada ben izmirdeydim. Her hafta maksimum 2 haftada bir haftasonları Ankaraya gidiyor geri geliyordum. Çok seviyordum onu.
Eşim 1 yılın sonunda İzmire geldi ve burda çalışmaya başladı.Yakın olması için semt değiştirdim. Beraber yaşamaya başladık. Evlilikten önce ufak tefek kavgalarımız oluyordu. Ben hep çalışma stresi, yeni bir düzen vs. diye bu tartışmaları ciddiye almadım.
Evlenme arifesinde akrabası geldi, 1 hafta gibi bir süre kaldı , o arada bana ilgisiz kaldığını düşünerek ki her sabah onunla kalkmak tüm akşamı beraber geçirdikten sonra onunla olmak sigara içmek gibiydi, ona biraz tepkide bulundum. Nişanı atıyorduk neredeyse. çıngar çıktı bağrışlar çağrışlar kopuşlar. Ben ne yapıyorum diye ilk defa o zaman sordum kendime.
Nihayetinde evlendik. bu seferde eşim takıntılı düşünceler ile beni yiyip bitirmeye başladı. Doğuştan kalp hastası olduğum, her 4 5 yılda bir ameliyat olduğum için ben hayatı sadece yaşanabilir görüyorum. Herhangi bir şeyi takmam, stress yapmam, kendi halinde istediğini yapan bir kişiliğim vardır. önce ev takıntısıyla başlayan ataklar , para, fazla çalışmam gereği, oradan ölüm korkusu , gereksiz yere bağrışlar, çağrışlar, ağlama nöbetleri....
Ben yukarda da yazdığım gibi hayattan çok fazla beklentisi olmayan, stressden uzak kalmak isteyen , sakin huzur için yaşayan biri olarak, bu ataklar ve neticelerinde sessiz, sakin kalmayı tercih ettim.
evde eşim yemeği ayda 1 yapar asla bu evde neden yemek yok gibi bir şey demem, çamaşır bulaşık yardımcı olmaya çalışırdım(dım diyorum çünkü insan olumlu dürtülenmek istiyorken eşim olumsuz dürtüyle doğru yapmadığımı, iş yapmadığımı, her şeyi onun yaptığı konusunda o kadar çok kavga ettiki ben de artık bir şey yapmamaya karar verdim), akrabası gelir gider kalır asla ses çıkarmam, para mevzusu olmaz, ev aldık onun üstüne oldu, eve yorulmasın diye temizlikçi geldi iç çamaşırıma kadar kadın yıkıyor ses çıkartmıyorum vs. vs.......
ailesine kendi ailemden daha çok saygı duyuyor, gözetmeye çalışıyorum. çoçuğumuzun odası için aldığım 3 ay uğraştığım 1500 puzzlın 100 parçası kalmışken annesi geldi bu ne pislik şeyne atalım dedi, ben anne ıhh falan diyemeden aldı çöpe attı. sonra suçlu ben oldum eşim bana bağırdı niye ses çıkarmadın vs...
örnekleri anlamın için yazıyorum. o kadar çok mesele var ki hangi birini yazayım. eşim iletişimden bahseder. iletişim kuramıyormusuz. ben iletişim kurmaya çalıştığımda sana inanamıyorum gerçekten böyle mi düşünüyorsun, bu kadar mantıksız şey duymadım vs. ile zaten konuşmayı sevmeyen biri olarak iyice beni susturdu. ve şimdi iletişimden bahsedebiliyor...
gereksiz yere bağrışlar, çığrışlar o kadar çok oldu ki, benden sevgisini o kadar çok aldı ki şu an sevgi ve saygı duymuyorum. İçimde hiçbir şey yok. bomboşum.. macerada aramıyorum. ben babamı 6 yaşında gördüm. annemi aldatmış devamlı ve bir kadının bitik yitikk çaresiz halini biliyorum. kimseyede yaşatmak istemiyorum...
ne yapacağım bilemiyorum. sevgi geri gelir mi.. saygı duyar mıyım...
Yorum